Altıncı His
- Son Güncelleme: Çarşamba, 06 Haziran 2018 13:01
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 17421
Sixth Sense Film Yorumu
Ne olabilir. Ne olabilir. En iyi psikolog ölü psikolog demek istemiş olabilir mi yönetmen Shyamalan. Tabii ki hayır ama psikoloji konusundaki yeni açılımları çok farklı olarak anlatırken, şizofrenik insanların da beyinlerinde yaşadıkları durumların farklılığını da açıklıkla ifade ediyor.
Küçük bir çocuğun yaşadığı sıkıntılar, başkalarının göremediği görüntüleri görebilmesi, dış yardım alarak onlara yardım edebilmesi, öldüğünden haberi olmayan bir adam ve ölümün gerçekliğini farketmesi. Filmin konusu kısaca böyle.
Psikoloji ve Hata
Bir psikologun yaptığı hatanın hayatına malolması ile başlayan film, sanki bir gerilim filmi gibi tüylerimizi ürpertirken çok önemli derin yapı mesajları da veriyor, almak isteyenlere. Bu filmi korku ile izleyenler canlı olduklarını kontrol etmek için sürekli yanındakilerle konuşuyor veya hareket ediyor. Bu benim yaşadığım tecrübede böyle oldu.
Sevgisizlik, anlaşılamamak, anlatamamak çatlak olarak etiketlenmek yalnızca çocukların ve ölülerin değil, bizlerinde korktuğu bir durum. Sırlarımızı kendimizde saklayarak onları paylaşacak kimse bulamamak çok kötü, hele bu sırlar bizi korkutuyorsa. Beynimizi ve beynimizde gerçekleşebilecek şeyleri bilemediğimiz için korkularla sınırlamayı ve onun işlevlerini yerine getirmemesini daha uygun buluyoruz veya böyle yetiştiriliyoruz.
Psikologun, hem de validen ödül alan psikologun hem yaptığı hatanın hayatına malolması ve işini de önemsediği için daha sonra kendisine ve dolayısıyle karısına ayırdığı zamanın azaldığının az olduğunu farkederek itiraf etmesi, duyulan silah sesinden sonra filmi gidişini değiştiriyor. Shyamalan psikologun ölü olduğuna dair mesajları çok açık biçimde vermesine rağmen seyredenler, çocuğun korkularını ve yaşadıklarını algılarken, kendi çocukluklarında yaşadıklarını düşünürken, farkedemiyorlar ve büyük bir şaşkınlığa düşüyorlar.
Nigth Shyamalan
Çocuklara ve insanlara farklı şekilde yaklaşılması gerektiğini ifade eden Shyamalan, hem insanlar ölülerin de yardım edebileceğini ifade ederken, mistik bir tavrın ve Hint felsefesinin temel mesajını da vermiş oluyor.
Gerçekten çocuklarla, gençlerle, insanlarla doğru iletişim kurabilmek için ölmemiz gerekmez aslında. Yaşarken kendi önemimizin farkına varırsak ve araçları (burada psikologun mesleği) önemsemezsek yaşadığımız dünya çok farklı olabilir. İnsanların sorunlarını çözmek için, o insanların yaşadıklarını tam olarak kavramaya çalışıp, korkularından kurtarabilirsek insanlara en büyük yardımı yapmış oluruz, kim olursak olalım. Filmin sonundaki sahnede annesini ağlatan çocuk annesinin algılarına çok önemli katkılarda bulunurken, daha önce böyle bir şeyi anlatsa yiyeceği çatlak sıfatından da kurtuluyor ve sevgi akışı o noktada başlıyor.
Evet, film mesajları itibariyle enteresan bir konuyu işlemiş ve psikoloji de, Freud’cu psikolojideki eksikleri gözönüne sermiş görünmekte. Gerçekleri ölüler gibi bizler de bozuyor ve görmek istediğimiz gibi görüyoruz gerçek kabul ettiğimiz gerçekleri, oysa gerilip çekilmeye çok müsait her ger çek. Haley Joel Osment gerçekten muhteşem oynuyor ve küçük yaşına ve Bruce Willis’e rağmen oyunu sürüklüyor.
Korku ve Altıncı Duyu
Verdiği yanlış mesaj ise altıncı duyunun varlığı ve bunun korku olduğunu ifade etmesi. Altıncı duyumuz varolsa bile bu korku olmayacaktır ve her korku duyularımızı zengin olarak kullanmamız önündeki en büyük engeldir. Her insanın çocukluğunda duyduğu korkuları kullanarak filmin ticari başarısını da sağlamaya çalışıyor Shyamalan.
Bu yorumu okuduktan sonra hayatınızda hiçbirşeyden, hiçbir zaman korkmamanız dileğiyle.
Cengiz Eren
29 Ekim 2008 Kozyatağı