Büyüteç
- Son Güncelleme: Perşembe, 28 Haziran 2012 22:06
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 11671
Herşey bir büyüteç hediye edilmesi ile başladı. Neden büyüteç deniyordu? Varolanı daha büyük gösteriyor büyüteç. Yürüteçleri ise bebekler kullanıyor, yürümek için. Sıcak nesneleri tutmak için tutaç var. Başka "teç" eki taşıyan kelimeler var mı? Araştırılması gerek.
Büyüteç’in işlevi gerçeği büyütmek. Görülmeyen detayları görebiliyor, büyüteç kullanan kişi. Saatçi kullanıyor, mücevherci, malzeme inceleyenler. Daha dikkatli bakıldığında dürbünler de, mikroskoplar da büyüteçlerin, daha doğrusu merceklerin birleşmesinden meydana geliyor.
Büyüteç ile merceğin odak noktası civarında bakıldığında büyütme işlemi gerçekleşiyor ve detaylar biraz daha görünür hale geliyor, gözlerimizle göremediğiz detaylar. Ancak odak noktasından uzakta olan cisimleri ise ters gösteriyor büyüteç. Bu bilgilerden sonra hayatla ilgili olan bağlantıları kurabiliriz.
İnsan hayatında çeşitli tecrübeler yaşıyor ve bu tecrübelere ait duyguları kaydediyor. Zaman algısı nedeni ile zaman geçtikçe bu tecrübelere ait duyguların etkisin azaldığını düşünülüyor. Bu hem iyi ve hem de kötü tecrübeler için geçerli. Zaman geçtikçe yaşananlardan uzaklaşıldığı düşünülmesi bu sonucu ortaya çıkartıyor. Böylece gerçek duyguların algısı değişiyor ve şekil değiştiriyor tıpkı büyüteç’in yaptığı gibi. Aslında beynimizde zaman algısı yok. Dün yaşadığımızla yıllar önce yaşadıklarımızın duyguları arasında hiçbir fark olmadığı zihinsel detoks programında anlaşılabilir, kolaylıkla.
Hele bunlar için de –cin olmadığı halde- cin çarpmasına benzer duygular daha derine yerleştiriliyor ve hemen kapatılıyor ve unutulduğu zannediliyor. İşte özellikle bunların farkına varabilmek için büyüteç kullanılması gerekiyor. Bu anlamda Zihinsel Detoks programı gerçeği yeniden ve detaylı olarak algılamamızı sağlayarak, gerçeğin farkına varılması sağlanıyor. Ne, nerede, nasıl yaşanmıştı ve ne hissedilmişti? Sorgulanması ve fark edilmesi gereken bunlar tabii farkındalık hipnozuna düşmeden.
Aslında içeriksiz olarak düşünüldüğünde büyüteç’in büyüttüğünü biz de algılıyoruz. Büyüteç ise ne yaptığının farkında değildir ne işe yaradığının da. Denize baktığımızda denizin içinde yüzen balık, suyun büyüteç etkisi ile olduğundan çok büyük görünür. Balık yakalandığında sudan çıkarken birden küçülmeye başlar ve gerçek boyutuna döner. Acaba balıklar birbirlerini deniz içinde nası görürler. Suyun büyüteç etkisini bilir mi? bilinmez. Bu sebepten hep kaçan balığın büyük olduğu söylenir. Yakalanan balık kaçan balıktan büyüktür de diyebiliriz. Aslında kaçan balık kendisini koruyan balıktır, yakalanıncaya kadar.
Kaçan balık büyük olduğuna göre kişi tecrübelerinin farkında değilse ve sadece duygularını kendi vücudunda hissediyor ise, nedenini bilmediği bu duygular kendisine olduğundan çok daha büyük görünecektir, tıpkı denizde gördüğü ve cinsini bilemediği balık kadar büyütülmüş olabilir bu duygular. Nerden geldiğini bilemediği bir fizksel baskı, nefes alamama, kalbin fzla çarpması ve vücudun ağırlaiması. Bunlardan biri veya hepsi olabilir.
İzler, geçmişte yaşanan tecrübelerin izleri ise, stratejiler olarak ortaya çıkmaktadır. Büyüteçle odak noktası civarında bakıldığı zaman görülen detaylar gibi. Bu stratejiler farkında olmadan bütün hayatı belirli koşullar gerçekleştiğinde farkında olmadan kullanılmaya başlayacaktır. Kişi herşeyi doğru olarak yaptığını düşünse de, aynada gördüğü kendi görüntüsüne benzer bir durum ortaya çıkar. Zira kişinin aynda gördüğü kendisi değil tersidir. Buna büyüteçle bakıldığında yine istenen sonuca ulaşılamayabailir.
Elinizde büyüteç kendi hayatınıza bakıyorsanız ve geçmişi düşünüyorsanız, geçmiş sizin için uzakta olarak algılanacak ve gelecek planı yapılamayacaktır, ters olarak algılandığı için. Değişim için büyüteç gereklidir ama büyüteci doğru kullanmak ta bir sanat sayılabilir. Ne çok yakın ne çok uzak tam odak noktasına bakacağımız görüntüyü yerleştirmememiz gerekir.
Bu anlamda değişim konusunda bilgi aktaran kişinin bir tertemiz yüzeyli bir büyüteç gibi hareket etmesi, sebep sonuç arasındaki bağlantıları içeriksiz olarak kavraması sorunları kolaylıkla çözebilecek, değişimin gerçekleşmesini sağlayabilecektir. Büyüteci kullanan kişinin önyargıları ve genellemeleri var ise ve sonuçlara ulaşma içeriksiz değilse, o zaman büyütecin yüzeyindeki çiziklerin fazlalaşması demektir ki, gerçeğe ulaşmak yine zorlaşacaktır ya da büyüteç, küçülteç olarak kullanılacaktır.
Tabii ki değişime direnç gösterse de değişmek isteyen kişinin de içtenliği sonucun elde edilmesini kolaylaştıracaktır. Bu ise bilgi aktarımının içeriksiz olmasına bağlıdır. Tarikat şeyhleri bugünü uzak algılayıp öbür dünyayı yakın hissederek o tarafa büyüteç tutmaktadırlar. Bu bilgileri alan kişilerin yüzlerinde hep benzer solgun ifadeler olması yaşam ile bağların kesilmesindendir, belki de.
Bu açıdan bir büyüteç deyip geçmemek gerekiyor. Gerçek her zaman gözümüzün önünde olmasına rağmen gerilip çekildiği için farklı olarak algılandığında acı çekmeden yaşamak kişiye acı verecektir. Bu da değişim sürecinin önündeki en büyük engel sayılabilir. İç bükey, dış bükey mercekler, dürbün teleskop, fotoğraf makinelerinde zoom merceklerin kullanılması için doğru seçim ve kararlar gereklidir. Hubble Teleskopunun kamerasıyla çektiği görüntüler acaba gerçeği ne ölçüde yansıtmaktadır, bilinmez. Görüntü olması hiç olmamasından iyidir ama gerçeği anlatmaz. Zaman mekan boyutu da bu anlamda göz önüne alınmalıdır.
Zihinsel detoks programı da bu anlamda geçmişte yaşanan hayata dikkatli olarak büyüteç tutulması ve içeriksiz bağlantıların fark edilmesi ve zihinsel yapıyı etkileyen tecrübelere ait duyguların ortadan kaldırılmasıdır.
Son olarak büyütmemiz gerekenleri büyütmek, küçültmemiz gerekenleri küçültmek ve olmaması gerekenleri hayatımızdan çıkarmak için tavır gereklidir. Doğada sadece toplama ve çıkarma olduğunu unutmamak gerekiyor. Bölme kaç defa çıkarabileceğimizi, çarpma ise kaç defa toplayabileceğimizi gösteriyor. Sadece toplama yapıldığında veya sadece çıkartma yapıldığında sorunlar artacaktır. Toplama çıkartma işlemleri belirli zaman aralıklarında yapıldığında ise hayatın içinde istenen sonuçlara ulaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Şimdi, şöyle, yeniden yazıya başlarsak, büyüteçe ihtiyacınız olmaya başlamışsa kendi duyularınızı ve algılarınızı doğru kullanmıyor olabilirsiniz. Aslında duyu organlarımız doğru modelde kullanıldığında biz herşeyi algılamakta ancak farkına varamamaktayız. Duyu organlarımızla algıladıklarımızın farkında varabildiğimizde de hayat düşünüldüğünden çok daha keyifli bir hale gelecektir. Zaten hepimiz ne istiyorsak onu yaşıyoruz, farkında olmadan ve bilerek, ya da farkında olarak ve bilerek.
Cengiz Eren 28 Aralık 2009