Yaz bitmiş. Hep bitmiyorlar mı zaten? Özlemler, umutlar bitmiyor ama yazlar kışlar bitiyor yeniden yeniden bekleniyor sadık duygularla. Yoruyor bu umutsuzluk neyi beklediğini de bilmezken. Hep yeni birşeyler olsun hayatın akışı değişsin istiyorsun. İşte yorgun hissediyorsun kendini ve kaçmak bir yerlere oysa beraberinde götürüyorsun tüm duygu ve düşüncelerini. Seni azat etmiyorlar.
Yaz bitmiş ama henüz sıcak arada bir bulutlar, haber veriyorlar sonbaharı. Ağaçlar daha sonbahar hazırlığında değiller henüz. Uzatmalardalar. Umut veriyorlar belki bir yaz haftası olabilir. Gençlikte çok gidilmiş bir tatil beldesi yine. Huzur mu aranır anılar da sessizce.
Bir otel odası. Sevmem otel odalarını. Gelip geçici mekanlar önce ürkütür beni. Onun için mi tekdir sevdalar. Olmamıştır hiç daldan dala konmalar. Yüreğin alışır birine hep onda kalırsın. Belki uzun bir zaman değildir ama yeri yıllar öncesi sanki ayrılmıştır.
Neyse Yabancı odaya önce bir düzenleme yapılır. Silinir tüm izler bir bezle. Havalandırılır. Yeni bir hava girmelidir bana ait.
O zaman bütünleşebiliriz odayla. Güneş kremimi bir rafa koyduğumu sanıyordum .Bulamıyorum. Karıştı sanırım raflar da düşte. Getirmemiş olabilirim. Canım sıkılıyor bu tedbirsizliğe. Neyse kötü şeyler düşünmemeliyim. Yakarsa yaksın, yakan güneş olsun.
Otel odasında bırakıyorum telefonumu. Çalmasın istiyorum. Sanki çalarmış gibi.Kendime bir önem atfediyorum. Ve gülüyorum kendime.
Başka bir otelin plajına dalıyorum. Tenha her yer.Birkaç kişi var.Yüzü sivilcelerle dolu bir çocuk şezlongları düzeltiyor.
“Günaydın çocuğum bana bir tane gölgeye çekermisin” diyorum.
“abla böyle sırada olacaklar bunlar bozulmaz” diyor.Teyze demediği için kızmıyorum.!
Cetvelle düzeltir gibi sıraladı şezlongların her birini. Patron simetri takıntılı belli. Belki de kendi darmadağın biri kimbilir!
Şimdilik başım gölgede kalacak birine uzanıyorum.Sade bir kahve istiyorum.
Çok tenhayım bende plaj gibi. Yalnızlığımla birlikteyim. Edip Cansever’in dizesi gibi “Bakmayın etrafımda çok insan dolandığına, sırılsıklam yalnızım aslında” dediği gibi. Usumda kalabalıkta, duyguda beter yalnızlıktayım.
Bu defa çok hoş geliyor bu sessizlik. Düşünmemeyi düşünüyorum. Düşünmeyi düşünmemek de düşünmek değilmidir?
Oğuz atay’ ı okuyorum.” Korkuyu beklerken” Hep korkularla bekledik. Mutlu olur muyuz dedik, kaybeder miyiz dedik, gider mi dedik hep bekledik hep korktuk.
Kendisini eve kapatmış adam yani romanın kahramanı. Şimdi benimle bu yerde. Ha bire öleceğim diyor. Merak ediyorum. Çok kararsız. Öleceksen öl artık diyorum. Deniz dalgalanmadan buluşayım onunla. Bir denize bakıyorum bir adamın ne yapacağını okuyorum. Hiç beni duymuyor. Bahçesinde ki ayrık otlarını ayıklamaya başlıyor. Oh bu iş uzun sürecek belli. Başımı düzlüyorum tahta sırada ne halin varsa gör diyorum düşünce setime. Bacaklarım ayrı takılıyor. Gün doğusu rüzgar, güneş, hoş bir birliktelikteler. Ayaklarımda ki sıcaklık bütün bedenimi sarıyor.Beynimden bağımsızlar. Parsel parsel bedenim. Orta bölgem sakin. Çok sıkı bir kahvaltı yaptım.Hiç birşey istemiyor. Sessizde. Tatlı bile düşlemiyor.Fincanımda neler çıktı neler. Fal kapatıyorum öylesine. Gözlerimin işi var. Benzet bakalım geldi mi müjde kuşları, yollar var mı yarına, sevgi tenceresi kaynayacak mı, iyi şeyler görün gözlerim. Onlar da öylesine bakıyorlar. Tercümesiz.
Çalkalanıp duran deniz. Gelenleri içine almamazlık etmez, ama dalgalarıyla girenlerin izlerini siler bırakmaz. Kabulsüz bir kabuldedir sular. Girenlerin duygularını da DNA larını da vurur sahile habire. Temiz tutar kendisini. Dalgalar sesleri ile çok şey anlatırlar. Biz anlamayız o dili.
Anlaşılmaz bir sır dildir. Anlayamadıklarımız gibi.
Güneş, deniz, rüzgar aralarında fısıldaşırlar.İnsana dokunurlar asla sır vermezler.
Bitti mi ayrık otları merak ederim dönerim o tuhaf adama.
Hala kararsızken o, çakıl taşları toplamaya başlıyorum. Beştaş oynuyoruz benle. Çocukluğumuzda ki gibi. Köprünün altından geçiyor taşlar tek tek sonra onları köprü çıkışında topluyorum yine tek tek. Hiç onları düşürmeden oynuyorum. Düşürsem yanarım öyle derdik çocukken sıra bozulurdu. Sıra benim benime gelmiyor hep ben oynuyorum. Kızıyor birden dağıtıyor taşları. Olsun ben yendim ya beni. Kızarsa kızsın. Önemli değil. Mızıkçı ben. Midye kabuğundan bir madalya yapıyorum kendime. Garson çocuğumu çağırsam o mu taksa seramoni olsa. Yok daha neler patron zaten takıntılı karışır çocuğun aklı.
plajda biri var...
Gülüşüyoruz benle hadi kutla yendim de..
..
Tuhaf adam, tuhaf dünya bende bir tuhafım galiba güneş fazla mı geldi ne!
Yeter bu kadar oyun, dalgalar beni benden alın, karmaşık her şey hep o tuhaf adam yüzünden,ayıklasın dursun ayrık otlarını zaten sayfaya da koymadım mim. Rüzgar karıştırmıştır iyice kafasını, bana ne..
Sabahta dingin,
Gün ortasında dünyasal
Gündoğusu rüzgar
Akşam yine yorgun
Düşünceler yarına ertelenmiş
İşte böyle bir şey
Bir yaşam
Yapılacak işler
Bir kaç saatliğine güzeldir yaşam
Sonra yine karışır her yer, her şey
Düzen senin dışında işler
Boşver bitmez işler
Otel odasında karmaşık düşünceler
Bozuldu düzen
Bitti yaz
Bıkkınlık, umut, mola
Ayaz mı ayaz
Dinginlik fora...
16 Eylül 2015 miş /AKÇAY
Cahide Yormaz Öz