citizen kane

 

  • 100 Yıl'ın en iyi filmleri

    citizenkaneYüzyılın En iyi Filmleri

    American Film İndustries AFI 10.cu kez yaptığı ankette 400 film arasından seçilen, tarihin en önemli filmleri listesi.

    Bu filmlerden hangilerini gordünüz?

     

  • Eyes Wide Shut Gözü Tamamen Kapalı

    Eyes Wide Shut Gözü Tamamen Kapalı Stanley Kübrick Cengiz ErenDahi Yönetmen Stanley Kubrick Ve Gözü Tamamen Kapalı

    Stanley Kubrick'in bu filmini gördüğümde önce sendeledim ve rahatsız oldum, sonra film hakkında düşünmeye başladım. Eyes Wide Shut bir karı koca ilişkisi üzerine kurulmuş gibi. Burada karı kocanın cinsel hayatları, sosyal ve iş ilişkileri sorgulanır görünmekte ve bu ilişkilerin nasıl yaşandığı konusunda yüzeyde çeşitli yorumlar da seyircinin dikkatine sunulmakta.  Ancak Stanley Kubrick'in Dr. Strangelove, Otomatik Portakal, 2001 Uzay Yolu Macerası filmleri hatırlandığında, Eyes Wide Shut bu kadar sınırlı bir anlatımı kapsamamalıydı. Film hakkında yapılan yorumlar hep cinsellik ve aile temelinde alınıyor ve film çok yetersiz bulunuyor ve Kubrick'in bu filmi neden çevirdiği anlaşılamıyordu.


     Eyes Wide Shut Yorumlar

    Bu noktadan itibaren yapılacak olan yorum tamamen bana aittir ve film bir kez seyredilerek yapılmaktadır. Bu yorum  1999 yılında yapılmış ve Sinemafanatik sitesinde yayınlanmış ve yayınlanmaya devam etmektedir Yazıya erenlp.com sitesinde yayınlamadan birkaç değişiklik ve ilave yapılmıştır..

     

    Kubrick ve Semboller

    Stanley Kübrick'in filmografisi içinde varolan filmlerde semboller, simgeler her zaman farklı şekilde kullanılmıştı. 2001 Space Odyssey'deki karataş'ın ne olduğu anlaşılamamış ve üzerine çok çeşitli yorumlar yapılmıştı. Bu filmde de hem semboller ve hemde simgeler daha da yoğun olarak kullanılmış ve sistem eleştirisi derin yapıda aktarılıyor gibiydi. Otomatik Portakal'da kullanılan simgesel dil de ilginçti. 

    Cruise Kidman Kubrick CKK

    Filmde oynayan aktrist ve aktör, Kidman ve Cruise. Filmin yönetmeni ise Kubrick. Afişteki yazılma şekli ise Kidman, Cruise ve Kubrick şeklinde. C K K harflerinin bir anlamı olabilir mi? Bu harflerin bir anlamı var gibi, hiç kimse dikkat etmediği halde. Bunu Nicole Kidman ve Tom Cruise bile bilmiyor olabilir. Onların seçilmesi karı koca olmalarından veya yakışıklı, güzel olmalarından dolayı değil, sadece isimlerinden ve isimlerinin ( soyadlarının) yapacağı çağrışımlardan dolayı olsa gerek. Bunu öğrendiklerinde kendilerinin çok hoşuna gitmeyeceğine eminim. Çünkü buradaki verilen mesaj da adınız sizden daha önemli denmekte oyunculara. Soyadı C ve K ile başlayan herkesle bu filmi çevirebilir Kubrick.

    Filmde semboller dizisi inanılmaz şekilde kullanılmış durumda. Karı kocanın yaşadığı hayatın, adamın hasta doktor ilişkisinde olduğu işadamının daveti ile değişmeye başladığı görülüyor. Burada bir Macar, kadınla dans edip flört ederken, adamla da iki kız birlikte olmaya çalışıyor. Fakat bu sırada ortaya çıkan durum, işadamının sevgilisinin uyuşturucu komasına girmesi ile sonlanıyor ve bu kıza yardım etmesi yüzünden, diğer iki kızla ilişki kuramıyor. Kadın ise dansettiği adamın kendisini ikna etmesine rağmen onunla birlikte olmaktan vazgeçiyor. Buradaki sembol adamın kendi isteklerini mesleği veya hastası yüzünden engellemesi. Kadının da başka biri ile flört etmesi ama sonuca ulaşamaması.

    Maskeli Balo ya da Ayin

    Daha sonra maskeli baloya kadar uzanan olaylar dizisi başlıyor. Piyano çalan arkadaşı ile karşılaştığı partiden sonra onun çalıştığı bara gidip görmesi, gözleri kapalı olarak piyano çaldığını ve oraya girebilmek için gerekli şifreyi öğrenmesi olayların seyrini değiştiriyor. Öğrendiği şifre Fidelio. Okulda müzik dersinde Tristan'da Tristan, Fidelio'da Fluorestan diye bir cümle hatırlıyorum.

    Öğrendiği şifrenin, Fidelio'nun, Amerika Başkanının bile bilmediği, yapılan bir gizli harekat şifresi olduğuna söylenebilir.Maskeli baloda giydiği giysiler için gittiği dükkanda karşılaştığı durum ve aldığı giysiler, dükkan sahibinin kızı ile yatmaya kalkan iki Japon'a kızması olaylarının ne olduğu henüz belli değil

    Çıplak Kadınlar

    Maskeli balo sahnesi gerçekten muhteşem bir sahne, kurgu, görüntü ve ses olarak çok etkili ve filmin en önemli sahnesi. Bu sahnede elinde sopa olan bir adam sopasıyla yere vurarak bir ayin yapıyor. Bu ayin, dini bir ayin olabilir, satanist bir ayin olabilir ve ayinde olması gereken seyirciler de burada var. Bu ayin sonunda siyah pelerinler yere düştüğünde çıplak maskeli kadın vücutları görülmekte. Bu kadınlar birlikte olmak istediği erkekleri seçip uzaklaşıyorlar ve birlikte oluyorlar. Doktor ise yakalanıp maskesini çıkarmak zorunda kalıyor, olmayan şifreyi bilmediği için. Ve ölüme mahkum edilip partide gördüğü kızın kendisini kurtarmasıyla hayatını kurtarıyor ve takip ediliyor. Bu takip sırasında öldürülüp öldürülmeyeceği, neden takip edildiği konusunda da hiçbir fikri yok ve filme önemli bir gerilim de katıyor bu sahne.

    Kendisini maskeli baloda kurtaran kızın öldüğünü öğrendikten sonra, birlikte olmak istediği ama birlikte olamadığı sokak kadını ile ilgili bir sahne de var. Sonra o kızın aids olup hastaneye kaldırıldığını da öğreniyor.

    En sonunda da kendisine partiye davet eden iş adamının, sınırları aştığı görmemesi gereken şeyleri gördüğü ve karısını yastığın üzerinde duran maske ile birlikte gördüğü sahneler de var. Ve film 'FUCK' sözcüğü ile bitiyor.

    NLP Yorumları

    Filmi inceledikten sonra yorumlara gelince, Doktorun amerikan başkanı olduğunu düşünelim. (Cruise, Clinton, Kidman, Kennedy bağlantısı). Amerikan başkanı kabul edildiği partide kendi keyfi için birşeyler yapmayı düşünürken, işadamının problemlerini de çözmek zorunda öncelikle. Amerikan Başkanının görevi bir aile doktoru gibi tedaviden çok toplumu rahatlatmak.

    Maskeli balo giysileri için girdiği dükkanda dükkan sah,binin  Japonlara kızması, Pearl Harbour'dan sonra atılan atom bombası ile çok eşdeğer. Daha sonra para karşılığında sahip olduğu değeri japonlara ve başkalarına kolaylıkla veriyor dükkan sahibi.

    Doktorun yakalanması cebindeki giysi kiralama hesap pusulasından olmakta ve burada hesap pusulası seçimi kazandığını gösteren mazbata veya belge. Bu belgeye sahip olması bile onun seçkinler grubu içine girmesine yetmiyor ve hatta oradan atılmasını sağlıyor.

    Ayin sahnesinden sonra soyunan kızlar ise halkı ifade ediyor, ve halk bildiği halde, kendisini yönetenleri seçebiliyor. Ama seçimi yaparken korunmasız ve çıplak. Seçilen kişi seçene istediğini yapabilir, hatta tecavüz bile edebilir.  Burada ayini yapan yönetenler ve seyredenler, din adamları veya buna benzer hakim güçlerin biri veya hepsi olabilir. Böylece halk  yönetilmek için değil tecavüz edilmek için seçiyoruz, bizi yönetenleri diyor Stanley Kübrick.. Bunların yüzlerini de kim olduğunu da asla göremiyoruz

    Morgda doktorun gördüğü kadın ölen veya öldürülen kadın Marilyn Monreo olabilir ve Aids'den hastalandığı için ortadan kaybolan kadın ise Monica Lewinsky. Yönetme süreleri sona erdiğinde başkanlar maskelerini çıkartıyorlar veya kendilerini takip eden adamlar tarafından suikaste kurban gidiyorlar.  Kennedyler ve Monreo İlişkisi, Clinton ve Lewinsky ilişkisi oldukça uzu zaman gündemde kalmıştı. Burada küçük bir not Marylin Monroe, yeniden gündeme gelmek isterken, menejerinin  isteğine uygun olarak intihar etmiş, ancak daha sonra kurtarılmasının engellenmesi ile ölmüş olduğunu dair dedikodular uzun zamandır dolaşıyor, nette.

    Fuck

    Filmin Fuck diye biten son sahnesinde, maskenin kadının yatağının yanında olması kadının gücü istediğini gösteriyor.  Clinton esşi Hillary Clinton'un önce başkan adayı ve daha sonrada Obama'nın yanında görev alması da filmin ve  Kübrick'in varsayımlarının doğru olduğunu gösteriyor.

    Filme bu şekilde bakıldığında gerçekten ortaya çıkan anlamlar Stanley Kübrick'in zekasına çok uygun. Paranın en önemli değer olduğu toplumda yönetenler hep aynı kalıyor ama vitrindekiler değişiyor sürekli olarak ve sahneden çekiliyorlar sıraları geldiğinde.

    Eyes Wide Open Eyes Wide Shut

    Gelelim filmin adına, Stanley Kubrick bu filmin anlaşılmayacağına çok emin ve filmin adını Eyes Wide Shut koyması da bu yüzden. Semantik olarak Eyes Wide Open olabilir veya Eyes Shut ya da Eyes Closed olabilir. Bu yüzden filmin adının filmle bir alakası yok ama filmi seyreden insanlarla çok alakası var. Filmin adı filmi seyredecek insanlar için konulmuş bana göre. İnsanların yalnızca detaylara karşı gözlerinin açık ama derin yapı anlamlarını kavramakta ne kadar yetersiz olduğunu da vurguluyor. Filmi seyreden kişiler bu filmden çok rahatsız olsalar da, basın da yorum yapan kişiler de dahil filmdeki derin yapı anlamlarını kavramakta zorlanıyorlar gibi geliyor bana.

    Orson Welles ve Kubrick

    Kübrick bu filmi hayatının son zamanlarında çektiği için yaşadığı düzeni bu kadar insafsızca ve bu kadar üstü kapalı eleştirebilmesi onun büyük yeteneğinin de en önemli göstergesi. Bir sitem eleştirisi sayılan Orson Welles'in Yurttaş Kane filmine nazire yapar gibi. Ancak onun kadar açık bir anlatım yok ama üstü kapalı olarak herşeyi anlatmış ve bu filmi de Hollywood'a dağıttırmış. Zira Amerika'da sistemi  açıkça eleştirenler sistem dışında kalır.. Yurttaş Kane filminden sonra Orson Welles'in yaşadıkları hepimizin malumu.

    Bu yazıyı yazdıktan sonra filme yeniden gideceğim ve daha başka hangi sembollerin varolduğunu da gözlemeye çalışacağım. Bu filme bu bakış veya farklı bir bakışla sizde yeniden gidin, gitmediyseniz mutlak gidin, sizde bir takım yeni önemli anlamları keşfedecek ve Eyes Wide Shut'ı , Eyes Wide Open haline getirebileceksiniz.

     Cengiz Eren, NLP Eğitmeni, İçerik Sizi Düşünmek kitabının yazarı

    http://www.erenlp.com

    Yeni Not: Bu filmin çekilmesinden uzun bir zaman sonra Bill Clinton'un karısı Hillary Clinton Başkanlığa adaylığını koydu ama seçilemedi. Yerine Gelen Trump'ın başkanlığında dünya zor günler yaşıyor. Hillary Clinton tıpkı filmdeki gibi gibi maskeyi takmak istedi ama gerçekleşmedi ve politik hayatı sona erdi.

     

    Uzun yıllar önce yazdığım bu yazıdan sonra, Hillary Clinton başkan adayı oldu ama adaylıktan çekildi, Obama Lehine. Sonrasında ise Beyaz Saray'da görev aldı. Belki Obama'dan sonraki seçimde yeniden aday olacaktır, Maskeler insan hayatının bir çok içeriğinde takılıyor olabilir. Maskelerin çıkarıldığı tek alan, yatak odası ve tek içerik ise cinsellik.  JEdgar filminde bu konu ilginç şekilde aktarılmış. Politik göndermeleri olan Eyes Wide Shut filminden etkilenerek, uzun yıllar önce bu yorumu yapmıştım. Hayat biraz da yorumlamak değil midir?

     

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    İlgili Linkler:

     

  • Yatılı Okumak ve Yatılı Olmak Kavramı Üzerine Yazı

    Yatılı Kalmak Kavramı Yatılı Okul Hayatı

    Yatılı okulun insan hayatında önemli bir yeri olduğunu, Deniz Seki ile ilgili olarak Ayşe Arman’a verdiğim röportajda ifade etmiştim. Özellikle çok küçük yaşlarda yatılı okula verilen çocukların hayatlarında önemli yeri olduğu bir gerçek.


    Yatılı okula teslim edilen çocuk ne yapar? Evinde annesi ve babası ile otururken, kendine ait bir şeyleri varken, birden bir yatağın üzerinde, çelik dolapların ranzaların olduğu büyük bir salonda ayaklarını sallayarak oturup sonrasında olacakları düşünmeye başlar. Tek başınadır. Akşam karanlığı yavaş yavaş çökmek üzeredir. Yatakhaneye başkaları da gelip yatak seçmektedirler. Eylül akşamı olduğu için serin, yataklar kullanılmadığı için nemlidir. Ve çocuk ilk kez derin yalnızlığın ne olduğunu kavramaktadır, ve tabii ki korkmaktadır.

    Aile Evinden Ayrılış ve Okula Teslim

    Okulun bir gün sonra başlayacak olması ne kadar heyecanlı ise, geçirilen ilk gece o kadar uykusuz korkuludur. Sabah olur ve okul başlar. Sonra günler ardı ardına geçer, dostluklar arkadaşlıklar gelişir. Arkadaş grupları oluşur. Sevenler vardır, sevmeyenler vardır, sevilenler vardır, sevilmeyenler de. Arkadaşları arasında sivrilmiş ve onları yönetir hale gelmiş ise bu gelecekteki hayatı için de kaynaktır. Sadece bir gruba dahil ise hayatta da bir gruba dahil olarak hayatına devam edecektir. Okul dışındaki dünya çok da düşünülmemeye başlar.

    BBG evine kapatılan yarışmacıların 3 gün sonra dışarıda bir hayat olduğunu unuttukları gibi, yatılı öğrenciler için de okul ve yatakhane ve arkadaşlar dışında bir hayatın varlığı arasıra hatırlanır. O da dışarı birkaç saatliğine çıkıldığında veya evci olarak eve gidildiğinde. Eve gidildiğinde ise yatılı okul alışma süreci tamamlandığında okul özlenmeye başlanır. Aileden aile düzeninden kopmanın da sonuçlandığını gösterir bu durum.

    Aileden kopmanın belirli bir zaman sonra ve kişinin kendi isteği ile olması ile, küçük yaşta bu kopmanın yaşanması arasında tabii ki dağlar kadar fark olsa gerektir. Ancak buna alışmak kolay değildir. Değişim olur ama bu farkında olmadan değişime direnç yaratan bir değişimdir de. Küçük bir çocuğun neden yatılı okula gönderildiği de dikkatli olarak incelenmesi gerekir. Maddi zorluklar, gönderilmek istenen okulun yatılı olma zorunluluğu, kazanılan sınav, evde aile fertleri arasındaki çatışmalar ve bunun gibi bir çok neden olabilir.

    Bianet sitesinde yazan Şadiye Dönümcü hanımın yazdıklarını şöyle bir inceleyelim.

    http://www.bianet.org/biamag/biamag/120470-biraz-ben-cokca-biz-biraz-ozlem-cokca-keyif

    Şadiye Dönümcü ve Bianet

    “10-11 yaşlarındaki bir çocuğun 1300 kişilik bir okulda kendini yalnız hissetmesi gerekirdi belki ama ilkokulda aynı sınıfta okuduğum iki arkadaşımla birlikte olmak bana güç vermiş olmalı.

    O yaştaki bir çocuğun ders çalışma, ödev yapma, öz bakımını yapma sorumluluğunu yerine getirmesi elbette kolay değildi. Bir madeni dolabı iki arkadaşımla daha paylaşmak, yatağımı-dolabı düzenli tutmak, çamaşırlarımı yıkamak, harçlığımı idareli kullanmak, 53 kişilik bir yatakhanede uyumak, sabah 6'da uyan(dırıl)mak, uykun olmadığı halde gece 10'da yatmak, yemekhanede kuyruğa girmek, sevmediğin yemekleri -başka şansın olmadığı için- tüketmek, alışkın olmadığın yemekleri tüketmek, şekeri kendinden menkul çayımtrak su eşliğinde Amerikan yardımı peynirli, gül reçelli-sana yağlı kahvaltıya talim etmek, bir kitabı 2-3 kişiyle ortak kullanmak, canın istemediği halde etütlerde zorla ders çalışmak bile keyifliydi. Kahvaltıda çorba çıktığında kantinin yolunu tutardık.

    İdarenin sigara konusundaki faşizan baskıyı alt eder, neredeyse tümümüz sigara içerdik. 6 yıllık yatılı okulluluk yaşamıma ilişkin olarak hatırladığım olumsuz iki şey var. Biri ; "yüksek yüksek tepelere" türküsünü söyleyen Mako sayesinde koca yatakhanede cem'an ağlamamız, diğeri de lojmanlarda gelen sucuk, patates ve sebze kızartması kokuları. Yatılı okulun bana kazandırdığı en kötü alışkanlık; lokmaları çiğnemeden yutmak yani hızlı yemek.

    Çünkü insan her yaşta ana kuzusu. 11 yaşlarındaki bir çocuğun kendiyle, ailesizliğiyle, 'tek başına'lığıyla mücadele etmesi, verilen çok yönlü desteğe rağmen hayatını idame ettirebilmesi elbette çok kolay değildi.

    Çünkü yatılı okul: disiplin demek. gönüllü - bazen de- gönülsüz girilen hapisane demek. Yuva sıcaklığından uzak olmak demek. Bir sürü güzellikten, alışkanlıktan yoksun olmak demek. "

    Yukarıda yazılanlara bakıldığında yazıda genel olarak anlatılanlar dışında bir eksik var gibi görünmektedir. Yalnızlık duygusu Sevgi eksikliği. Bu sevgi eksikliği de öğretmenler tarafından karşılanmaya çalışılacaktır. Tabii ki yatılı okumak insan yararlı olabilir. Tek başına kalmayı, kendi sorunlarını çözmeyi, karar vermeyi, risk almayı, otorite ile çatışmayı ve otoriteyi bir şekilde açmayı sağlayabilir de, daha fazlası ile yönetilmeyi de kolaylaştıracaktır.

    Aslında gerçekten incelenmesi gereken küçük yaşta yatılı okuyan çocukların büyüdüklerinde hayatları nasıl etkileniyor? Gerçekten incelenmesi gereken bu olsa gerek. Ya okul sonrasında yaptıkları bir işte de yatılı kalmaya devam ediyor ve değişime direniyorlarsa? Sahnede yatılı olanlar, gazetede yatılı olanlar, köşede yatılı olanlar, televizyonda yatılı olanlar, çalıştığı fabrikada yatılı olanlar, yönettikleri şirkette yatılı olanlar, kıtasında yatılı olanlar, karakolunda yatılı olanlar, ideolojisinde yatılı olanlar kimler acaba? Bunlar üzerinde araştırma yapıldığında çok ama sayıda örnek bulunabileceğine eminim.

    Citizen Kane Yurttaş Kabe Orson Welles ve Charles Foster Kane

    Bu konuda en önemli örnek olarak Yurttaş Kane filminin anlattıkları incelenebilir. Çok uzun yıllar önce çevrilmesine rağmen, hem teknik ve hem aktarım biçimi olarak devrim yapmıştır sinema dünyasında. Hala dünyada çevrilen en iyi ilk on film arasında yer almaktadır. Bir vakıf tarafından çok küçük yaşta evinden koparılan Charles Foster Kane daha sonra inanılmaz şeyler yapar. Eğitimini bitirdikten sonra geçtiği vakfın başında 24.000 tirajlı gazeteyi 600.000’e çıkarır, başkan adayı olur. Tabloid gazetesi sansasyon üzerine sansasyon yaratır. Ancak seçkin karısını şarkıcı bir kadınla aldatır ve yine gazetelerde yayınlanan bu haber yüzünden adaylıktan çekilmek zorunda kalır. Seçkin karısı onu terk ettiği için, bu şarkıcı ile evlenir, ona opera binası yaptırır ve bu operada onu ünlendirmeye çalışır ama olmaz.. En sonunda da efsanevi Xanadu şatosunu yapar ve karısı ile birlikte yaşamaya başlar. Sonunda bu karısı daı onu terk eder. Filmde bir kar küresi ile ile oynarken Rosebud, der ve kar küresi elinden düşer ve ölür.

    Film Rosebud kelimesinin Kane için ne anlama geldiğinin araştırılmasıdır. Devasa Xanadu şatosunun depolarında binlerce sanat eseri satın alınmış ve depolanmıştır. İşçiler bu depodaki lüzumsuz eşyaları yakarken ocağa bir kızak atarlar. Kamera kızak üzerine yönelir ve kızak üzerinde Rosebud yazmaktadır. Bu kızak evden alınmadan önce karlı bir günde oynadığı kızaktır. Charles Foster Kane çocukluğunu aramakta ve oraya dönmek istemektedir. Filmin başında baba oğlu göndermek istemese de anne çocuğunu teslim eder ve yatılı okula gönderir.

    Bu filmde yatılı okuyanların çok başarılı olabileceğini, büyük işler yapabileceğini ancak sevgi boşluğu ve terkedilmişliğin hiçbir şekilde doldurulamayacağına dair bir bilgi de var . Bir başka önemli nokta da Rosebud’ın argo anlamının Orson Welles’in hayatını etkilediğidir. Filmde yayıncı Randolp Hearst’ün hayatı anlatılmaktadır. Rosebud ise eşinin cinsel organını çağrıştırması onun Hollywood’dan aforoz edilmesini sağlar. Böylece Orson Welles’in Hollywood hayatı bu film sonrasında engelli koşuya dönüşecektir. O da dünyaya gelmiş en önemli dahilerden (yatılı okuyan) Tesla gibi yalnız kalmıştır, sonunda.

    Bu hem filmde gerçekleşir ve hem de hayatında. Farkında olmadan film kaderi olmuştur, Orson Welles’in. Bugün bile seyredildiğinde hem görsel ve hem de anlatım olarak değerli bulunan Yurttaş Kane filmi bir başyapıt olma değerini korumaktadır ve yatılı bir insanın hayatını anlatması ile de konumuzla ilgilidir.

    Yatılı Olmak Kavramı

    Yatılı olmak sadece yatılı okulda okumayı anlatmak yerine bir kavram olarak değerlendirildiğinde daha doğru noktalara bizi ulaştırabilecektir. Kendi evi dışında uzun süre kalmak yatılı olmak sonucunu ortaya çıkarabilir. Bu anlamda okul olduğu gibi, askerlik yaparken geçirilen günler yatılı bir süreçtir. Hastanede uzun süre kalmak da aynı sonuçlara yol açabilir. Sürekli olarak sevgilisinin evinde kalan kişi de farkında olmadan yatılı sürece geçecektir. Lojmanlarda yaşayan ve arasıra da olsa başka lojmanlara yer değiştiren insanlarda yatılı sürece geçmektedirler. Gençliğinde öğretilen bir ideolojiye bağımlı kalınması da ideolojide yatılı kalma sürecine yol açabilir.

    Japon İş Kültürü

    Japon iş kültüründe de bir şirkette çalışan bir kişinin evinden uzakta çalışma zorunluluğu da yatılılık kültürü ile ilgilidir. Yatılı süreci yaşayan kişiler iş hayatında ve özel hayatlarında yatılı oldukları süreci devam ettirmekte ve sadece üzerinde çalıştıkları düşündükleri konu ne ise ona odaklanmaktadır. Düşündükleri veya çalıştıkları konu dışında başka hiçbirşey akıllarına gelmemekte ve düşünememektedirler. Bu ise değişimi ve değişim sürecini engelleyen paralel sürecin ta kendisidir. Sınırlar çok sert ve uzun süreli olarak kurulduğu için bu sınırlardan kurtulmak bazen silahla intihar, bir başka içerikte uyuşturucu kullanımı veya içki içerek kurtulacağını düşünerek bunları yapmaya başlayabilir ve bunlarda yeni ve daha sert sınırları oluşturabilir. Sanatçı, sahne dışında bir hayat olduğunu aklına getirmezken, köşe yazarı köşesinde yazdıkları dışında bir hayatı düşünememekte, televizyoncu “hayatımın sonuna kadar program”yapacağım şeklinde söylemleri ile, çalışan ise “mezara kadar” aynı hızda çalışmayı isteyerek kelimelendirebilmektedir.

    Bunlar zihinde oluşan değişime engelleyen sert sınırların göstergesi sayılabilir. Bu anlamda bazı cemaatlerin okulları ve kuran kurslarının küçük yaşlarda çocukları kabul etmesi net olarak anlaşılabilir. Ne kadar küçük yaşta yatılı okutur , aile ve  dış dünyadan kopartırsanız, kişinin zihninde oluşacak sınırlardan kurtulabilmesi mümkün olmayacak ve kendisine aktarılan ne ise ona bağımlı hale gelecektir. Zira bu sınırların hiç farkında olmayacak, olamayacaktır. Yabancı dilde eğitim yapan yatılı okullarla, ışık evler, askeri okullarda aslında aynı kategoride sayılmalıdır. Böylece kişi kendi isteğiyle yaptığını düşündüğü şeyler için programlanmıştır ve en önemlisi kolay yönetilir hale gelmiştir.

    Ergenekon ve Diğer Davalar

    Bu günkü toplumsal çatışmalara bakıldığında, çatışmaların yatılı okulda okuyanların iktidar savaşı olduğunu anlayabiliriz.

    Böylece, sadece kendisi gibi olanlarla iletişim kurmaya alışan kişilerin hayata çıktıklarında da kendi görüşünde olmayanlarla iletişim kuramayacakları anlaşılabilir. Böylece sınırlanan bilgi alma süreçleri kişinin gelişimini ve değişimini engelleyecek, kaynaklarının zenginleşmesini önleyecektir. Bilgi karşısında tavır alınmadığı ve yorumlanamaması da başka bir sorun sayılabilir. Kendi öğrendikleri doğru, diğer tarafın söyledikleri yanlış olarak kabul edilecektir.

    Bu anlamda yatılı olmak kavramı sadece yatılı okulda okumaktan çok öte bir anlamı da kavramaktadır. Eğer herhangi birkonuda yatılı hale gelmişseniz, yaratıcılık süreci de doğal olarak engellenecek, zihinsel sınırlar ötelenemeyecektir. Siz hangi konuda yatılı olmuş durumdasınız? Bunun üzerinde düşünmek daha farklı sonuçları ortaya çıkarabilir. Yatılı olmak yönetilmektir.

    Cengiz Eren
    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Kozyatağı 9 Mart 2010

    Umarım Taraf Gazetesi Telesiyej yazarı bu yazıya ulaşabilir ve okuyabilir ve de kendisinin Taraf Gazetesi Telesiyej köşesinde yatılı olduğunu anlayabilir. Bir köşeye telesiyej adı vermek bile yaratıcılığı engelleyebilir. Zira telesiyej sadece iki nokta arasında gidip gelen bir yapıdan ibarettir. Can Dündar'ın köşesinin Ada olması onun adada tek başına kalmasını sağlamış olması gibi.

    http://www.erenlp.com

     

TOP