fetullah gülen

 

  • Bir Konuşma ve Bir Yorum

    Radyo Yayını

    Dün akşam eve gelmiş radyo istasyonlarını karıştırıyordum, mutfakta.Mehtap Radyo ya denk geldim. Spiker Mehtap Radyo anonsunu yaptıktan  hemen sonra Fetullah Gülen'in konuşmasının başlayacağını söyledi. Yaşanan durumu bildiğim için dikkatle dinlemeye başladım.


     Karmaşık Dil Kullanımı

    Sesi yorulmuş, konuşması güçlü, ayetlerle zenginleştirilmiş ama kendisini eskisi kadar güçlü hissetmiyor. Hatıralarından bahsediyor. Yüzyetmiş ülke ve sayısız okulu anlatıyor. Biz bunları yirmi senede kurduk diyor, elimizden alırlarsa, beş senede daha iyisini daha büyüğünü kurarız diyor. Hüzünlü bir konuşma ve dağılmayı engellemeye çalışıyor gibi.

    Turgut Özal Süleyman Demirel Ecevit Abdullah Gül

    Sonra da hatıralarından bahsetmeye başladı. Turgut Özal'ın başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde cemaate ne kadar yardımcı olduğunu anlatması da ilginçti. 30 ülke Cumhurbaşkanına referans verdiğini ve sayısız mektup yazdığını anlattı. Kendisini çok defa Çankaya'ya davet ettiğini ama kendisinin onu zor duruma düşürmemek için gitmediğini anlattı. Hatta Cumhurbaşkanı Özal'ın kendisini Çankaya'nın arka kapısından içeri almayı bile teklif ettiğini söyledi. Bunu da kabul etmedğini ifade etti.

    Daha sonra ise Süleyman Demirel'den de bahsetti, sitayişle. Kendisi ile defalarca görüştüğünü ve onun da çok sayıda referans mektubunu ülke başkanlarına yazdığını anlattı. Bu hareketin Özal ve Demirel'in emaneti olduğunu söyledi. BU emaneti korumak gerektiğini de tabii ki.

    Sonra sıra Ecevit'e geldi. Ecevit ile başbakanlığı döneminde Ecevit'in kendi evinde görüştüğünü, hem de defalarca görüştüğünü söyledi. Amerika'yı ziyaretinde Ecevit cemaat okullarında %30 Türkçe eğitim veriliyor dediğinde, Ecevit'in gözlerinin yaşardığını ve çok sevindiğini anlattı.

    En son olarak ise Abdullah Gül'ün birkaç ülke başkanına mektup yazdığını ve bazı sorunları bu mektupları ile çözdüğünü de ifade etti.

    Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan

    Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Güney Afrika'yı ziyaretinde Selimiye kışlası kadar büyük bir cemaat okulunun önünden geçtiğini ama içeri girmediğini anlattı. Kendisine çok kızgın olduğu anlaşılıyor. Hele son yaşananlardan dolayı çok kızgın olsa gerek. Cemaat dağılıyor korkusu bacayı sarmış durumda.

    Özal zamanında Papa'yı ziyaret eden Fetullah Gülen'e büyükelçilikten mihmandar verildiğini, sadece Papa ile görüşecekken, mihmndarın "ben Türkiye Cumhuriyeti temsilcisiyim, o yüzden Papa ile görüşmenize katılamam" cümlelerini saygı ile söylediğini anlattı. Seyahatin her anında mihmandarın hep yanında olması devletin kendisine verdiği desteği biraz daha net olarak gösteriyor.

    Devlet Destekli Gelişme

    Buradan anlamamız gereken bir kaç nokta var. Bunlardan birincisi, Fetullah Gülen bilinenleri kendi ağzından da itiraf ediyor. Cemaat'in devletin en üst noktalarından desteklendiğini ve devlet içine sızmaya izin verildiğini gösteriyor ve bunu kendisi de söylüyor. Sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine ilgi göstermediğini anlatıyor. Bugün yaşanan durumu ise biliyoruz. Fetullah Gülen kırmızı bültenle aranıyor. Devlet içindeki ekibi dağıtılırken, ekibin dağılmaması için gayret sarfediyor, ayetlerden verdiği örneklerle.

    Lider ve Önerme Kabulü

    Fetullah Gülen'in iki önemli hatası var. Bunlardan birincisi geçmişte, kendisini liderlere takdim eden kişinin "Hocaefendi, çok güçlendik. Bu yüzden artık görünür hale gelelim" önermesini kabul etmesi. Bu önermeyi kabul ettiğinde yurt dışına kaçması ile başlayan süreci de kabul etmiş demektir.

    Kararsızlar Ordusu

    İkincisi ise, insanları, etkisi aldığı insanları hiyerarşik yapı içinde o kadar karar alamaz hale getirdi ki, insanlar kendileri için veya hareket için alacakları her kararı ona sormak zorunda kaldılar. Ancak bu kişilerin kendilerini geliştirmelerini ve özgür iradeleriyle karar verebilmelerini engelledi. o yüzden meşhur beddua konuşmasında, bütün uyuyan hücreler mesajını vermesine rağmen, bir kaç savcı dışında kimse karar alamadı, kimse hareket edemedi. Hocası olduğunu söylediği Said'i Nursi ile benzer bir sonucu yaşıyor olması, konuyu doğru ve dikkatli inceleyen kişiler için şaşırtıcı olmayacaktır.

    Ebede Geçme İsteği

    Askeri yapıda kurulmuş bir hiyerarşi böyle bir hizmet faaliyetinde birgün kolaylıkla çökecekti. Kendi söylemlerinde ifade ettiği "Ebede geçmek istiyorum" cümlesi kendisinin hem üzülmesini ve hem de kaybetmesini sağlayan sürecin başlangıcı sayılabilir. Kendisi ebede geçmek isterken, koskoca bir hareketi geçmişe gömmek gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Devlet desteği ile büyüyen bir hareket devletin baskısı ile sona ermektedir.

    Anlaşılması gereken ise, en güçlü hissettiğinizi farkettiğiniz an, en güçsüz hissettiğiniz andır ve darbe hiç düşünülmedik bir yerden gelebilir. Bu olayda da böyle gerçekleşmiştir.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

  • Bugünü Anlamak, The Departed Leonardo Di Caprio, Matt Damon, Jack Nicholson

    The Departed Jack Nicholson, Leonardo Di Caprio, Matt DamobDevşirme ve Departed

    The Departed filminde önemli aktörler oynuyor  Jack Nicholson, Leonardo Di Caprio, Matt Damon ve Mark Wahlberg ve Martin Sheen. Güçlü oyuncu kadrosu, çok güçlü olmasa da önemli bir senaryo. Bugünü anlayabilmek için önemli verileri de ortaya koyuyor. 

    Mafyayı ve iki ayrı çocuğun hikayesini anlatıyor. Mafyanın büyüttüğü ve yetşitirip polis teşkilatı içine yerleştirilen çocuk eyalet detektifi olarak, polis mafya iletişimini sağlıyor ve yapılacak operasyonları mafyaya bildirirerek onların yakalanmamasını sağlıyor. 

     

    Diğer polis ise, mafyanın içine sokuluyor. Ve iki tarafta birer köstebek olduğunu anlıyoruz.  Haberler bir o yana bir bu yana ulaşıyor. Mafya ve polis içlerindeki köstebeği bulmaya çalışırken, onların özel hayatlarından da kesitler veriliyor.  Paraya ihtiyacı olmayan ama adrenalin ihtiyacı için tehlikeli işlere giren mafya babası (Jack Nicholson), aldığı kararları acımasızca uygularken, köstebek bu olaylara şahit olur.  Hayatı giderek daha sertleşecek ve madde kullanamaya da başlayacaktır.

     Köstebek

    Önemli sahnelerden birisi, Mafya içine sokulmak istenen köstebek adayı  (leonardo di Caprio) yapılan  öngörüşme.  Bu insan kaynakları ve  iş başvurusu yapacak  kişiler için bir ders niteliğinde olabilir. Sonuna kadar zorlanan, kendisi ve ailesi sorgulanan köstebekin gösterdiği tepkiler görülmeye değer.  Yeni iş başvurusu yapacak kişilerin bu sahneyi dikkatli olarak seyretmesi yararlı olacaktır. Bir insanın ne kadar zorlanabileceğini görmek.

     Bugünü Anlamak ve Fetö Terör Örgütü

    Bugünü anlamak için de filmde önemli veriler, küçük yaşta devşirilen çocukların görevleri ne olursa olsun, kendine fırsat veren şans tanıyan kişilere olan bağlılıkları çok güzel ifade edilmiş.  Polis içindeki köstebek (Matt Damon) kendisi teşkilat içinde önemli görevlere gelmesine rağmen, haber iletme görevini sürdürüyor, bir zamana kadar. Ancak bir defter içinde gördüğü not ve FBI mafya arasındaki bağlantıları farketmesi ilişkinin bozulmasına sebep oluyor ve köstebeklerin yolları kesişiyor.

    Cemaatlerde, tarikatlarda yetişitirilen çocukların cemaate olan bağlılıklarının nasıl oluştuğunu bu filmle biraz daha anlamak mümkün.  Küçük yaşta devşirip, yetiştirin ve size bağlılıkları devam etsin.  Ergenekon sürecinde davalıların da, davacıların da yatılı olması gibi ilginç gelecek yorumlar gibi. İlginç olan sonunu, filmi izlediğinizde görebilirsiniz. Yorumlarınıza ise hoş hoşgelmiş diyoruz.

     

    Bugünü anlamak ve köstebeklerin sisteme nasıl yerleştirildiğini Martin Scorcese güzel anlatmış.  Yaşadığımız günlerin bir özetini önceden vermiş görünüyor.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

     

  • Devşirme Posta NLP

    fetullah gülen devşirme

    El Condor Pasa

    Zarzuela isimli tiyatro eserinin müziğidir, El Condor Pasa. Özgürlüğün şarkısı olmuştur, Peru'da ve Peru milli değeri olduğu 2004 yılında kabul edilmiştir. Bu şarkı ingilizce sözlerle Bridge Over Troubled Water isimli albümünde Simon ve Garfunkel tarafından seslendirilir. Adı “If I could” 'dur ve albüm Amerika müzik listelerinde 152 hafta birinci sırada yer alarak rekor kırar.

    Sarkı içinde yazılan “I'd rather be a hammer than a nail” ( çivi olmak yerine çekiç olmak isterdim) sözleri bu anlamda önemli. Çivi yerine çekiç olmak daha iyi görünüyorsa da, çekicin kimin elinde olacağı hiç aklımıza gelmeyecektir, bu şarkıyı dinlerken.


    Devşirme

    Son darbe teşebbüsünü yapanlar çivi ise, çekiç kim ve çekiç kimin elinde. Zeki ve gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarının ele alınıp, onların yetiştirilmesi ve bir yerlere köstebek olarak yerleştirilmesi ve sonra da bunların kullanılması. Devşirilmiş çocuklar büyüdüklerinde kendisine bu fırsatları sağlayan kişiye/kişilere bağlılık duymaya devam edecek, ne söylenirse yapmaya devam edeceklerdir.

    Darbe teşebbüsünü yapan bu kişilerin uzun yıllardır kendilerini gizleyen insanlar olduğunu görüyoruz. Devşirilmiş ve kendilerini gizlemiş kişiler. Ve bunlar bir gün ortaya çıktılar darbe teşebbüsü ile, insanların üzerine ateş saçtılar, yüzlerce kişi şehit oldu ve yaralandı. İnançları içinde insan değeri olmadığı anlaşılıyor. Kendi insanının üzerine ateş açmak, kendi insanını düşman gibi görmek anlaşılır gibi değil. İnsan sevgilerinin olmadığı anlaşılıyor.

    Fetullah Gülen ve Beddua Konuşması

    Hocası Said'i Nursi VAN'da yaşamışken, kendisi PennsilVANia'da yaşayan Fethullah Gülen ise, meşhur Beddua konuşmasında olacaklara ait mesajları veriyordu. Şöyle diyordu.

    “Dinin Ruhuna aykırı birşeyler yapmışlarsa,

    Yaptıkları şey Kuran'ın temel disiplinlerine aykırı ise,

    Sünneti Sahiya'ya aykırıysa,

    İslamın hukukuna aykırıysa,

    Modern hukuka aykırıysa,

    Demokratik telakkilere aykırıysa,

    Allahbizi de onları da yerlerin dibine batırsın.

    Evlerine ateş salsın,

    Yuvalarını başlarına yıksın,

    Ama öyle değilse hırsızı görmeden hırsızı yakalıyanın üzerine gidenler,

    Cinayeti görmeyipte masum adamlara cürem atmak süretiyle onları karalamaya çalışanlar,

    Allah onların evlerine ateşler salsın,

    Yuvalarını yıksın,

    Birliklerini bozsun,

    Duygularını sinelerinde bıraksın,

    Önlerini kessin,

    Birşey olmaya imkan vermesin,”

    Burada Din, Kuran, Sünneti Sahiha, İslam Hukuku, Modern Hukuk, Demokratik Telakkiler tanımları Fetullah Gülen'in zihnindeki hiyerarşiyi göstermektedir. Din'in Kuran'dan önce gelmesi de önemli bir gariplik sayılabilir.

    15 Temmuz

    Aslında bu konuşmasında 15 Temmuz kalkışmasında neler yapılacağına dair mesajları verdiğini anlıyoruz. Bir çok yere ateşler yağdı, insanlar öldü, yaralandı, düzenleri bozuldu. Bu hareketlenme sessiz Türk insanının sahaya inmesiyle önlendi. Bence en önemli değişim bu. Türk insanı kendisine, bizler de Türk insanına güvendiğimizde sorunlar kolaylıkla hallolacaktır.

    Buradan anlaşılan şey herhangi bir şeyi kendinizden daha fazla önemsiyorsanız sorun yaşarsınız. Ayrıca Ne çekiç, ne çivi olmaya da gerek yok. Kendiniz gibi olmak en önemlisi. Tabii Karar her zamanki gibi sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

     

     

  • Fetullah Gülen Beddua Konuşması

    Fetullah Gülen Beddua Konuşmasında neler anlatmış.

    Fetullah Gülen'in yaptığı beddua içeren videosundaki cümleler analiz edildiğinde önemli sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

    Videoyu seyrettikten sonra yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Tabii sizin de yapacağınız yorumlar katkı sağlayabilir.

     

     Fetullah Gülen Dil Motifleri

    Fetullah Gülen Video'da şöyle diyordu.

    Dinin Ruhuna aykırı birşeyler yapmışlarsa,

    Yaptıkları şey Kuran'ın temell disiplinlerine aykırı ise,

    Sünneti Sahiya'ya aykırıysa,

    İslamın hukukuna aykırıysa,

    Modern hukuka aykırıysa,

    Demokratik telakkilere aykırıysa,

    Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın.

     

    evlerine ateş salsın,

    Yuvalarını başlarına yıksın,

    Ama öyle değilse hırsızı görmeden hırsızı yakalıyanın üzerine gidenler,

    Cinayeti görmeyipte masum adamlara cürem atmak süretiyle onları karalamaya çalışanlar,

    Allah onların evlerine ateşler salsın,

    Yuvalarını yıksın,

    Birliklerini bozsun,

    Duygularını sinelerinde bıraksın,

    Önlerini kessin,

    Birşey olmaya imkan vermesin,

    Bu konuşmalar sonrasında arapça beddualar başlıyor ama el hareketlerinden ayağa kalkın şeklinde mesaj verdiğini anlıyoruz. Gizlendiğiniz yerlerden çıkın harekete geçin mesajı sonuç verecek midir? onu da göreceğiz.

     

     Fetullah Gülen'in Zihinsel Kavram Sıralaması

    Din,

    Kuran,

    Sünneti Sahiha,

    İslam Hukuku,

    Modern Hukuk,

    Demokratik telakkiler

    şeklindedir. Burada ilginç olan nokta kendisine göre Kuran'ın ilk sırada olması gerekirken dinin ilk sırada olması ilginç bir detay olarak gözlenmektedir.

    Bu sıralama demokrasinin Fetullah Gülen'in zihninde çok alt seviyelerde olduğunu da anlatmaktdır.

    Bedduaya gelince "Allah Bizi de onları da" derken kendisi de böyle birşey yapmışsa beddua kendisine de gitmektedir. Ancak diğer cümleler üçüncü tekil şahıstan söylendiği için sanki başkalarına beddua ediliyormuş gibi anlaşılmaktadır.

    Dili bu kadar etkili olarak kullanan ve insanları etkileyen birinin de sinirlendiği zaman bu hataları yapması çok anlamlı değil. Zihinsel kapaklar açıldığında gösterilemeyen tepkilerin ne şekilde sonuçlandığını da görüyorum.

    Bugüne kadar demedim ama diyeceğim ile başlayan cümlelerde dil kullanımı açısından ilginç örnekler sayılabilir.

    Demeden edemedim, şimdiye kadar demediğimi dedim, cümleleri de ilginç.

    Sinirlenmek oyunu kaybetmektir de diyebiliriz. Keşke dediklerini demeseydi, demediğini biraksaydı, daha iyi olabilirdi.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     Fetullah Gülen burada 15 Temmuz 2016 da ortaya çıkan durumu aynen anlatmış. Ateşler yağdı, silahlar sıkıldı, insanlar şehit oldu, evler yıkıldı. 

    İlgili Linkler:

     

     

  • Fetullah Gülen'in Dil Motifleri

    Fetullah Gülen Dil MotifleriYıllar Önce Hazırlanan bir yazı. Bu yazıda Fetullah Gülen'in Dil Motifleri incelenmekte ve sonuçları yorumlanmaktadır.  Özellikle  kurduğu şu cümle "‘Keşke bizim basiretli,firasetli, ileriyi gören idarecilerimiz olsaydı (!) Ve keşke yarınlara ait şimdiden vizyona konulmuş plan ve programlarımız olsaydı! Böylece ‘Adriyatik’ten Çin Seddine kadar’ sözleri havada kalmaz, ülkemizi gelecekte o konuma taşıyacak ciddi adımlar atılmış olurdu’aslında herşeyi açıklıyor. Yıllar sonra anlıyoruz ki, önce devleti ele geçirmek ve sonra da iktidarı ele geçirmek gibi bir mesajı kitaplarında anlatmış. Zamanı geldiği düşünüldüğünde ise, !5 Temmuz kalkışmasını görüyoruz.  Niyeti çoktan belli imiş. "Adriyatik'ten Çin Seddine kadar varız." sözlerini ise o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman demirel söylemiş ve ardından Türkiye önemli bir kriz dönemine girmişti.

    Fethullah Gülen’in Dil Motifleri

    Son zamanlarda kendisinden çok bahsedilen ve bir fenomen haline geldiği söylenen, kasetleri televizyonda haber birinci konusu olan ve sonra nasıl olduysa üzerinde hiç konuşulmayan bu kişi insanları nasıl etkilemekte. Yaptıklarına bakılırsa gerçekten okulları ile dershaneleri ve finans kurumları ile büyük bir organizasyonu kurabilmiş veya kurdurabilmiş olan Fettullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl söylediğine söyledikleri altında yatan derin yapı anlamlarının neler olduğunu kavramaya çalışacağız. Bu konuda bize kitapları kaynak olacak ve kitaplarından alıntılarla yüzey ve derin yapı mesajlarını incelerken Neuro Linguistic Programming NLP  tekniklerinin farkında olarak veya farkında olmadan nasıl kullanıldığına bakacağız. Sonuçta bunları Fettullah Gülen yapabiliyorsa biz de yapabiliriz hatta onlardan daha fazlasını yapabiliriz. Ama bunu onun yaptığı gibi yapmamak gereğini de hiç unutmamalıyız.

    Fasıldan Fasıla Kitabı Sayfa 300

    ‘Soru: Trafik Kazalarında ölenler Şehit Olur mu ? Cevap: Müslümansa evet. Fakat, arabada Evrad’ü ezkar ile meşgul olmalı,her zaman Cenab-ı Hakk ile irtibat korunmalı ve ne maksatla olursa olsun, seyahat ederken ölümün bizi her an gelip yakalayabileceği endişesiyle sürekli hazırlıklı olmalıyız... olmalıyız ve uygunsuz bir vaziyette yakalanmamaya gayret sarfetmeliyiz. Hizmet adına yapılan seyahatlerde boşalmak için gülüp konuşmalar olabilir; ama bunlar ahireti unutturacak derecede malayani olmamalıdır.’

    İlk cümlede müslüman olmayanların ne olacağı belli değildir. Müslüman olanlarında nasıl müslüman olmaları gerektiği zaten bu kitabın genelinde anlatılmaktadır. Herzaman Cenab-ı Hakk ile irtibat korunmalı cümlesi sürekli dua edilmesini veya kuran okunmasını ifade etmektedir. Bu içeriği boş bırakılmış cümlede kişiler boşluğu din ve Kuran’ı Kerim ile boşluğu doldurmaktadırlar. Ölümün her an biz yakalayabileceği endişesiyle hazırlıklı olmalıyız.... olmalıyız ve uygunsuz vaziyette yakalanmamalıyız. Ölüm endişesinin burada verilmesini bir anlamı yoktur. Çünkü bir önceki cümlede ifade edildiğine göre trafik kazasında ölürsek ve müslüman isek şehit olacağız. Burada ölüm yerine başka bir kelime , mesela devleti koyduğunuzda ortaya çıkan anlam değişikliği hepinizi şaşırtabilir. ‘Hizmet adına yapılan seyahatlerde bazen boşalmak için gülüp- konuşmalar olabilir; bunlar kesinlikle ahireti unutturacak derecede malayani olmamalıdır.’ Malayani kelimesi boş ve faydasız anlamında bu cümle içinde kullanılmıştır. Bu cümlelerin söylenmiş olması kişilerin çok yaptığı bir işte, araba kullanırken bile neler yapmaları gerektiği Fettullah Gülen tarafından planlanmakta ve yönetilmekte, tehlikelere karşı hazırlıklı olunması gerektiği ve hazırlıksız yakalanmamak için neler yapılması gerektiği anlatılmaktadır. NLP açısından bakıldığında bu cümleyi okuyan kişilerin kaza yapma ihtimali artmakta, tesbih çekerek veya dua ederek araba kullanan kişiler kolaylıkla onun tanımıyla şehit olmaktadır. Uyarılar uyarıldığımız konularda korku üretiyorlarsa, bu korkuların gerçekleşme oran tabii ki çok daha fazladır.

    Fasıldan Fasıla Sayfa 153

    ‘Demokrasi ile uğraşmaya gelince; daha önceleri de çeşitli vesilelerle ifade ettim: Bırakın böyle şeyleri; bunlar bize ait meseleler değil.’Bu cümlede demokrasi, demokratik düzen, bağlı olarak laiklik konuları, Bırakın böyle şeyleri, bunlar bize ait meseleler değil şeklindeki emirle insanların beyninde demokrasi fikri yokedilmeye çalışılmaktadır.

    Fasıldan Fasıla Sayfa 258

    Süper Güç Çin (!) ve Gizli Hesaplar Bu yazıda ABD Japonya işbirliğinin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Rusya’nın çökmesi ile ortaya çıkan durumun değerlendirmesi yapılmakta ve ABD’nin Türk Cumhuriyetlerinin Rusya’dan uzaklaşmasını engellemeye çalışması anlatılmaktadır. ‘Keşke bizim basiretli,firasetli, ileriyi gören idarecilerimiz olsaydı (!) Ve keşke yarınlara ait şimdiden vizyona konulmuş plan ve programlarımız olsaydı! Böylece ‘Adriyatik’ten Çin Seddine kadar’ sözleri havada kalmaz, ülkemizi gelecekte o konuma taşıyacak ciddi adımlar atılmış olurdu’

    Bu paragrafta idarecilerimizin basiretsiz, firasetsiz, ileriyi göremez olduğu ilk cümlede ifade edilmekte. Keşke ve olsaydı kelimeleri ile bu gerçekleştirilmektedir. Ve keşke ile başlayan cümlede yarınlara ait plan ve programların olmadığı da ifade edilmektedir. Adriyatik’ten Çin Seddine Kadar cümlesini söyleyen o günkü Cumhurbaşkanının sözlerinin hiçbir anlam ifade etmediği -ilk cümledeki genelleme ile idarecilerimiz içinde bu cümleyi söyleyen Cumhurbaşkanımız’da zaten vardır- söylediği sözlerin havada kalması çok normal olduğu ifade edilmektedir. Son cümlede ise o konum belirsizdir ciddi adımlar belirsizliği arttırmaktadır. Bu cümle neden söylenmiş olabilir. Başlangıçta verilen uluslararası ilişkilere ait bilgilerden sonra bu cümle neden söylenmiş olabilir. İdarecilerimiz yok, planlarımız yok, idarecilerimizin sözleri havada, ülkemizi o konuma kim taşıyabilir. Tabii ki dinleyen ve okuyan kişiler ortaya çıkarılan bu boşluğu bir kişi ile doldurabilir. O da Fettullah Gülen’in kendisidir. Böylece onlara idareci olmak istediğini ve ‘Adriyatik’ten Çin Seddine Kadar’ cümlesini dikkatimize sunması da onun o konumdaki o idareci olmak istediğini anlatmaktadır.

    Sonsuz Nur Sayfa 170

    ‘Erbabına göre bir sihirli asa da onun elinde vardır ve iklimine giren mutlaka büyülenir." ‘Bir sihirli asa da onun elinde vardır’ cümlesi önemlidir ve bu asanın başka kimin elinde olabileceği sorgulanmaktadır aslında ve iklimine girildiğinde büyüleyebilen ve yaşayan bir başka kişi var mıdır sorusu ile boşluk doldurulacak, soruya verilecek cevap Fettullah Gülen’den başkası olamayacaktır.

    Fetullah Gülen’in kitaplarında, söylemlerinde, bu ve buna benzer binlerce örnek bulunabilir. Kitaplarında verilmek istenen temel mesaj , Kuranı Kerim’i en iyi ben yorumlarım, Hazreti Muhammedi en iyi ben hissederim, Said’i Nursi en iyi ben anlarım ve ben olmam gerektiği gibi olmalıyım ve dünya imamı ben olmalıyım mesajıdır.

    Neuro Linguistic Programming ile olan bağlantı nedir burada. Dil motiflerini büyük bir ustalıkla kullanabilen Fettullah Gülen insanları etkilemektedir. Fakat Mantık eşiklerimizin en derininde olan dini ve milli değerlerden dini değerleri kullanarak insanları etkileyen kişi daha sonra yerleştirdiği önermeleri kendi doğruları için kullanmaya başlamakta ve Kuran’ı Kerim’in bizim hayatımızı da yönetmesini sağlamaya çalışmaktadır. Çünkü hayatımızı onun ikna etmesiyle Kuran’ı Kerim yönetmeye başladığında, bu bilgileri bize aktaran kişinin kontrolü ve yönetimi altında olmamız çok doğal bir sonuçtur.

    Kendisi ise bu özelliklerinin mistik güçler tarafından kendisine aktarıldığını zannetmekte ve kendisine verildiğini düşündüğü bu misyonunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Burada yanlış olan kendisi böyle düşünmekte özgür olduğu halde bilgi aktardığı kişilerde sınır oluşturduğunun ve bu sınırlar yüzünden kişilerinin gelişmelerini engellediğini farketmesi gerekmektedir. Fettullah Gülen’in gelişimine, tarikat içindeki gelişimine okuduklarına ve anlattıklarına bakıldığında görülecektir ki, tarikatta kendisine geçmişten aktarılan bilgileri kolaylıkla kullanabildiğidir. Ancak aktarılan o bilgiler içindeki sınırları da farkında olmadan kabul etmiş ve başka bir şey düşünemez hale gelmiştir.

    Bu Neuro Linguistic Programming konusunda bilgi anlatan ve bilgi aktaran kişiler için de çok önemlidir. NLP ile gerçekten önemli bir bilgi kaynağına sahip olduğunu zanneden bu kişiler kendi ihtiyaçları doğrultusunda NLP içeriğini doldurmaktadırlar. ‘ Başarının Yeni Teknolojisi’ sloganı, bu sloganı kullanan kişinin başarıya ihtiyacı olduğunu göstermektedir. ‘Hayatın Efendisi mi yoksa kölesi mi olacaksınız? sorusunu soran kişi ise bizi efendilikle kölelik arasında bir seçim yapmaya itmekte ve efendilik konusunda sarfettiğimiz çabaların yetersiz kalması durumunda diğer seçenek olan köleliği kabul etmek zorunda kalacağımızı belki kendisi bile farketmemektedir. Üzülerek söylemek gerekir ki, bu sonuca ilk önce kendisi ulaşacaktır.

    Logosunda insanın kuş beyinli olduğunu ifade edenlerden ise bahsetmeye gerek yoktur. Bu yüzden bilgi aktarılırken temiz olmalıdır, içeriksiz olmalıdır ve virüslerden arınmış olmalıdır, bilgiyi aktaran kişinin bizim üzerimizde herhangi bir hak iddia etmesini önlemelidir. Aksi takdirde NLP eğitimi verenlerde tarikat şeyhlerinden farksız hale gelebilirler veya NLP tarikatları kurabilirler. Böyle bir şey yapıyorlarsa o zaman dini kullanarak tarikat şeyhi olmaları ve istedikleri tek sonuç olan başarıya paraya, insanları köle olarak kullanmaya kolayca ulaşabilirler.

    Dış Önermeler

    Dış önermelere mümkün olduğu kadar az açık olarak hayatımızı yaşamaya başlamamız, bizim hayatımızı istediğimiz gibi yaşamamızı sağlayacaktır. Dünyada herşey ama herşey insan için bir araç ve son olaylarda araçların insandan daha önemli hale gelmesinin ne sonuçlar yarattığı gördük ve dinledik. NLP’de bu araçlardan bir tanesi, diğerlerinden farkı içeriğinin boş olması. Bu içeriği kişinin istediği şekilde doldurabilmesine ve özgür seçimlere izin vermesi. NLP bana kişisel özgürlüğümü nasıl kazanacağımı öğretmişti başlangıçta ve şimdi ben de içeriksiz düşünmeyi isteyen kişilere aktarıyorum, seminerlerle, kişisel uygulamalarla. (Yazının bu kısmından sonrası internete konmadan önce ilave edilmiştir. Kişisel Gelişim ve Değişim Dergisinin ilk sayısı için yazılan bu yazı dergide yayınlanmamıştır.)

     

    Eğer NLP bilgilerini anlatan veya aktaran bir kişi ‘Ben insanları değiştiriyorum’ gibi cümleleri sarfediyorsa ve çevresinde kendisinin NLP gurusu olduğunu düşünen insanların bulunmasına izin veriyorsa, hem kendisi ve hem de çevresindekiler büyük tehlike altındadır. Bir takım kitaplar okuyarak, beline alfa dalgaları yayan aletler takarak NLP uygulaması yapmaya çalışıyorlarsa veya anlattıkları ile ilgili sonuçlar negatif olduğunda ‘Zaten bunlar aptal’ cümlesini kullanıyorlar ise, bu sadece kendi yetersizliklerini göstermektedir. Hele başkalarının yazdığı kitaplara ait isimleri kendi sloganları gibi tabelaları üzerine yazabiliyorlarsa bu kişiler için yapılabilecek çok fazla şey demektir. Başarılı olabilirler, çok para kazanabilirler ancak bu başarılarının kendilerine bile yararı olmayacaktır. Bunu Demirel örneğinde zaten açık olarak görmekteyiz. Kişisel açıdan çok başarılı olan Demirel’in toplumsal açıdan ne kadar başarılı olduğuna siz de kolaylıkla karar verebilirsiniz.

    Beynimizin Kaçını Kullanıyoruz?

    Bunu sadece yerli olanlar mı yapmaktadır? Tabii ki hayır. Üniversite öğrencilerine seminer vermeye gelen Tony Buzan’ın davetiyesi üzerinde şöyle yazar: ‘ Beynimizin sadece % 1’ini kullandığımızı biliyor muydunuz?’ Bu soruya şöyle bir cevap verilse ‘No Mr. Buzan, I really didn’t know, you were stupid enough to use only %1of your brain,’ Bu cümle de iki önemli nokta var gerçekten. Birincisi Tony Buzan bu cümleyi kendisi için söylüyorsa, ‘Ben aptalım ama başarılıyım, başarılı olmak için siz de aptal olun’ anlamı anlaşılabilir. Eğer bizim için söylüyorsa ‘Siz çok aptalsınız’ mesajını bize aktarmaktadır. Bizi aptal olmadığımıza bir kaç kez evet dedirterek, inandırdığında, kendimizi akıllı hissetmemize neden olacaktır. Anlaşıldığı gibi böylece bize aktarılan içerik sadece aptallık olarak belirlenmektedir. İkinci slogan ise ‘İçinizdeki Dahiyi Uyandırın’ sloganıdır.Böylece bizim Tony Buzan'ı uyandırmamız gibi bir anlamı da ortaya çıkmaktadır. Kendisinin nasıl uyandırılması ve buraya getirilmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Ancak burada söylenmesi gereken şey kesinlikle Tony Buzan'ın veya yukarıda bahsedilen insanların başarısız olduğunu düşünmüyorum ve hepsinin tebrik edilmesi gerektiğini de ifade etmek gerekiyor. Tabii ki çok başarılılar ama sadece kişisel olarak. Yoksa Türkiye ve dünya yaşadığımızdan çok farklı olabilirdi.

    İçimizdeki Çocuk

    ‘İçimizdeki çocuk’, ‘içimizdeki dahi’ sloganları başlangıçta bize güzel gelse bile, ‘İçinizdeki Trafik Canavarını Durdurun’ sloganı ile birlikte telaffuz edildiğinde artık hem güzel gelmemekte ve hem de bizi kaza yapmaya yönlendirmektedir. Biz içimizdeki şeyleri, hamile isek doğum yolu ile, yemek yediğimizde veya su içtiğimizde bildiğimiz şekilde vücudumuzun alt tarafından dışarı atmaktayız. Bu sloganlar Bilinçaltı kavramıyla da üst üste örtüşmektedir. İçimizde ne dahi var, ne çocuk var, ne de trafik canavarı var. Varolan sadece beynimizdeki kaynaklarımız, kaynaklarımızı kullanabildiğimiz ölçüde dahi tavrını, kaynaklarımızı kullanamadığımız ölçüde saldırgan araba kullanma tavrını ortaya çıkarmakta ve sonuçlandırmaktayız. Çocuk tavrımız da aynı şekilde bir hayata karşı bir tavır ve en kolay öğrendiğimiz ve en kolay şekilde bilgiyi davranışları aktarabildiğimiz bir tavır ve bir süreç. Zaten onların genel olarak yaptıkları bizim gelişmemizi önlemeye çalışmak ve bizi etki altına alarak yönetilmemizi sağlamak.

    Bize aktarılan bilgilerdeki virüsleri temizleyerek ve farkında olarak kabul etmemiz, tıpkı çocukluğumuzdaki gibi davranmaya başlayıp, kendi özgürlük alanımız içindeki dış önermeleri redderek, sadece kendi önermelerimizle kendi istediklerimizi yapar hale gelmemiz gerekmekte, hem de en kısa zamanda.

    Cengiz Eren  

    NLP Uzmanı Ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Yazı 1999 yılında hazırlanmış olup, herhangi değişiklik yapılmamıştır. Bize aktarılan bilgileri içeriğinden ayırıp "İçeriksiz" düşünmeye başladığımızda bize aktarılan bilgilerin fırsat ve seöeneklerimizi arttırdığına ya da azlttığına baktığımızda ortaya çıkacak tehlikelerden kendimizi koruyabiliriz. Cemaat ve tarijatlarda itaat etmek zorunluluğunu hayırkelimesini kullanarak kırabildiğimizde kendimizi koruyacağımızı bilmeliyiz.  Fetullah Gülen'in 15 Temmuz Kalkışmasında Türkiye'ye ok zarar verdiği doğrudur. Çok sayıda insanın ölmesine ve yaralanmasına neden olması kadar, verdiği önemli bir zarar var.  Bu da küçük yaşta seçilen zeki çocukların zihnine aktarılan bilgilerle onların düşünme ve yaratıcılıklarına darbe vurulmuş olması daha büyük bir zararı ortaya çıkarmıştır.  Bu insanlar Türkiye'ye yararlı olabilecekken cemaatten başka bir şey düşünemez hale gelmişler ve daha sonra kararları hep başkalarına bırakarak kendi hayatlarını yönetememişlerdir. Şimdi ise 15 Temmuz kalkışmasından sonra yargı önünde hesap vermektedirler.

     

  • Gözyaşı

    cuneyt ozdemir ağlamak soner yalçınAğlamak Gözyaşı ve NLP

    Ağlamak gündemde yeniden ve daha yoğun olarak. Yaşadığımız bir durumda gözyaşı ortaya çıkıyorsa, orada bir sorun var demektir. Ağlamak kişinin nefes alışının değişmesi ve gözlerinden yaş gelmesi ile görülmektedir. Bu durum bir çok şekilde gerçekleşebilir.

     

  • İkili Önermeler ve Kurtarmak

    Kurtarıcı OlmakDeniz Yıldız Hikayesi

    Bir adam okyanus sahilinde yürürken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını farkeder. Ve “Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsunuz? diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları için “yanıtını verince, adama şaşkınlıkla “iyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkanyok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki? der . Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak onun için çok şey farketti” karşılığını verir.”


    Bu hikayeyi ya da kurmacayı duyduğumuzda hepimiz deniz yıldızlarını denize atan kişi yerine koyup, yardım etmeyi düşünürüz. Bu da bize kendimizi iyi hissettirir. Amma......

    Hikayeye yeniden bakalım. Hikayede 3 karakter görüyoruz. Soru soran kişi, deniz yıldızlarını denize atan kişi ve deniz yıldızları. Soru soran kişi olmasa biz bu bilgiden haberdar olmayacağız. Görevi hikayenin bize iletilmesi.

    Deniz Yıldızlarını denize atan kişi deniz yıldızlarına “Denize dönmek ister misiniz?”sorusunu da sormadan atıyor denize. Denize dönmek istemiyorlarsa! Hikayede başka örnekler de yok. Ailesi ile piknik yapan insanlar, denizde yüzenler, eğlenenler, top oynayanlar da yok.

    Doğal olarak bu hikayeyi duyduğumuzda kendimizi deniz yıldızlarını denize atan kişi yerine koyuyoruz. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeyi düşünüyoruz ve yapıyoruz da.

    Kurtaran Kurtarılan

    Ancak hikayeyi biraz daha “içeriksiz” hele getirirsek, hikayede sadece kurtaran ve kurtarılan var. Kendimizi kurtaran yerine koyduğumuzda, farkında olmadan diğer önermeyi de kabul etmek zorunda kalıyoruz.

    O da şu: Kurtaran olmayı kabul ettiğimiz zaman, zor duruma düştüğümüzde birilerinin bizi kurtarmasını beklemeye başlıyoruz, deniz yıldızları gibi. Bu yüzden hikaye oldukça tehlikeli ve farkında olmadan ve hayatımıza önemli sorunları taşıyabilir. Söylenebilecek önemli cümle ise şu: Kurtarıcı olmayı düşünenler kurtarılmak zorunda kalabilirler.Son zamanlarda bizi kurtarmaya çalışanların kırmızı bültenle aranmaya başladığını görüyoruz.

    Mevlana Kendin Ol Deseydi

    Bu şekilde bakıldığında iki nokta oldukça önemli. Bunlardan biri önermeler. Bir çok söze baktığınızda göreceksiniz ki, ikili önermeler bize ulaşıyor. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol,sözünde olduğu gibi. İki seçenekten birini kabul ettiğimizde kendimiz olmamız zorlaşacaktır. Kendimiz olduğumuzda, ne olduğumuz gibi görünmeye, ne göründüğümüz gibi olmaya gerek kalmayacaktır.

    Ya hep, ya hiç de iki seçenekli bir önerme, ya herro, ya merro da öyle. Ya olacak, ya da olacak da aynı şekilde bir yapıyı gösteriyor. Ya benim olursun, ya toprağın cümlesi de kadına şiddeti arttıran nedenlerden biri. Ya bir yol bul, ya bir yol aç, Olmak ya da Olmamakve benzeri bir çok ikili örneği bulmak mümkün.

    İki Seçenek Arasına Sıkışmak

    Sizi iki seçenek arasına sıkıştıran, birini kabul etmeye zorlayan cümlelerin tehlikesini farketmek ve kendi seçimimizle bunların dışında yeni seçenekleri bulmak ve kendi kararlarımızla kendi yolumuza gitmek en önemlisi.

    Hikayeler çok şey anlatabilirler, masallar da öyle. Ancak içlerinde farkında olmadığımız tehlikeli zihinsel sonuçları barındırabilir. Bu yüzden bir bilgiyi, hikayeyi, masalı ya da bir bilge sözünü zihnimize aktarmadan önce mutlaka yorumlayıp, fırsat ve seçeneğimizi arttırıyor mu? ona bakmalıyız. Seçeneklerimizi ve fırsatlarımızı arttırmayan bilgileri öğrenmemize gerek olmadığını düşünüyorum. Ben buna bilgiye karşı tavır diyorum. Hayattaki tavrımız, hayattan istediklerimiz çok önemli. Ancak bilgiye karşı da tavır koyduğumuzda ve yorumladığımızda seçeneklerimizin arttığını görüyoruz.

    Emir Kiplerine Dikkat

    Bize ulaşan anlatılanlar içinde bir çok önerme, ya da aktarılan bilgi içinde o kişinin kendine ait içerikleri zihnimize taşınıyor ve farkında olmadan kabul edyor olabiliriz. İçinde gel, yap, git,düşüngibi emir kipleri barındıran cümleler içinde hayatı yönetmeyi engelleyen etkiler olabilir. Bu cümlelere biraz daha dikkatli bakmamız ve düşünmemiz yerinde olabilir. Konya turizmine en çok katkı sağlayan cümlenin hangisi olduğunu siz de biliyorsunuz.

    Yeni sene, 2016'da hepimizin hayatımıza içsel ve çevresel, huzur ve barış gelir ve güzel olur diliyorum. Karar yine de, sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Yazı Posta Gazetesi Bölge ekleri NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşesinde yayınlanmıştır. NLP teknikleri ile NLP seminerlerinde kullanılan bilgiler bu köşelerde aktarılmaya çalışılmaktadır.

     

     

     

  • Okullar ve Gülen Posta NLP Yazısı

    Fetullah Gülen'in İadesi

    Amerika'nın Fetullah Gülen'i iade edip etmemesi konusunda tartışmalar sürüyor. Dosyalar gönderiliyor. Demeçler veriliyor. Amerika'dan verilen cevap ise, konunun Amerikan hukukuna ve yargısına bağlı olduğu.


    American Board, Sev Vakfı

    Tarihi biraz incelediğimizde ABFCM, kısaca Amerikan Board heyetinin 1820 yılından itibaren Anadolu'ya geldiğini görüyoruz. Tayfun Nasuhbeyoğlu'nun 2007 yılında yayınladığı Türkiye'deki Yabancı ve Azınlık okulları araştırmasında 1870 yılında Anadolu'da 233 Board okulu olduğu yazılıyor. Azınlıklara eğitim vermek için kurulan bu kuruluşlardan bir kaç tanesi bu güne ulaşmış durumda. Bu okulları kuranların ise dini temelli kişiler olması da oldukça ilginç görünüyor.

    Yabancı Dil

    Bir çocuğa çok küçük yaşlarda yabancı dil öğretirseniz, onu kendi kültürüne yabancılaştırmış olursunuz. Özellikle hazırlık okutulurak yabancı dil öğretiliyorsa, kendi kültürünü tam içselleştirmeden, zihni bir başka kültürün etkisi altına girecektir. Yine çok küçük yaşta ağır dini bilgiler öğretiliyorsa etki benzer bir şekilde olacaktır.

    Soğuk savaş sona erdiğinde dünya kamuoyunda Amerikan yönetimine karşı oluşan tepkiler giderek negatif hale geldi. Vieatnam ile başlayan bu tepkiler, Afganistan ve Irak saldırıları ile daha da arttı. Bu yüzden American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) çeşitli ülkelerde okul açması giderek zorlaşmaya başladığında bu göreve birinin ya da bir kurumun yapması gerekiyordu.

    Okul Açılması

    Bu zamanlarda Fetullah Gülen vaazlarında okul açmanın öneminden bahsetmeye başladı. Bu güne geldiğimizde açılan binlerce okulun, kolej olduğu ve yabancı dil olarak ingilizce öğrettiği görülebilir. Böylece Amerika'lıların zorlandığı konuda Fetullah Gülen, Özal'dan başlayan dönemde devletin en üst kademelerinden destek alarak okulları açmaya başladı.

    Kendisinin de dini açıdan “ebede geçmek” gibi bir ideali olduğundan iki amaç bir noktada buluşmuştu. Devleti ele geçirmek için yaptığı kanlı darbe teşebbüsü ise, beklemediği bir şekilde akamete uğradı. Bunu yapabilse, başka ülke yönetimlerini de ele geçirmeyi hayal etmiş olsa gerektir. Kendisi ile yapılan UFUK Turunda 'Kaldırın şu Osmanlı haritasını, ufkumu daraltıyor' demesi de bu yüzden olabilir.

    Yukarıdaki sebeplerden dolayı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iade edileceğini düşünmüyorum.

    Uslu ve Terbiyeli Çocuklar

    Anne, baba, öğretmenler ve ülke yönetimleri kendi konforları için uslu ve terbiyeli, itaat eden çocuklar yetiştirmeye çalışabilirler. Halbuki çocuğa hayır demesini öğretmek, bilgiye karşı tavır gösterebilmesi kendisini korumasını ve hayatını yönetmesini sağlayabilir. Tabii bu konuda da her zaman olduğu gibi karar sizin.

    Not: Yönetimlere muhalif, savaş karşıtı ve barış yanlısı şarkıları ile bir döneme damgasını vuran ve hala zevkle dinlenen itaatsiz Bob Dylan'ın kazandığı Nobel ödülünü kabul etmeyeceğini düşünüyor ve diliyorum.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    #cengizeren #nlp #board #abcfm #fetullahgülen #okullar #hazırlık #bobdylan

     

     

  • Yatılı Olmak kavramı ve her konuda yatılı kalanlar

    Yatılı Olmak kavramı ve yatılı kalanlarYatılı Olmak Kavramı

    Yatılı Olmak hem durum ve hem kavram olarak insanın hayatında farkında olmadığı değişimleri, kişinin hayatına getirmektedir.  Yatılı okulda özellikle küçük yaşlarda  okumaya başlayan kişilerin hayatı bu anlamda incelenmeye değer.  Çok küçük yaşlarda ilkokul veya kuran kursunda yatılı olmaya başlayan çocuk ailesinden kopacak, kendisini okuldaki arkadaşlarından ve hocalarından bir parça olarak görecek ve daha sonra hiç kopmayacaktır. Daha sonra bu sistematik hayatın bütün içeriklerinde kullanılacak ve çok başarılı bir hayat yaşansa bile değişim olmadan yaşanmaya devam edilecektir.

     

TOP