sevgi

 

  • Loş Işık Cahide Yormaz Öz yazısı

    Cahide Yormaz ÖzLOŞ IŞIK

    Romantiktir Loş Işık


    Bir masa iki sevgili, aşık ya da değil sevmeye hazır gibi. Kırmızı şarap kadehlerde sıcak hemde, yanarken şömine, çıtır çıtır çam kozalıkları yanıyor ritm tutmuşlar ateşe, haydi bir ormanda bir ev diyelim. Çok uzak birilerinden, kenarda bir divan sarhoşluk ötesi beklemede, bir köpek sesi neden havlar ki kıskanır belki yalnızlığında, bir kadın kahkahası davet eder her umudu, şişe dibine kadar bitmeli belki de yenisi devreye girmeli sabah zor olur bu durumda beklemeli. “Öyle sarhoş olsam ki “ diyor kırkbeşlik plakta Tanju Okan

    Şiir

    Olmaz mı bekle can...

    Bir heyecan

    Dolu dizgin arzular

    Birden bir fırtına bir sel vururken camlara

    Havlayan köpek kaçar kulubesine

    Tanık olmak istemez belki de yaşananlara

    Birden ateş söner, yağmur diner

    Gün ışığı, bitirir aşkı

    Yalnızlık

    Kalabalıklara katılma vakti yine yalnızlığında belki şarabın bir müddet sıcağında dönüş yine umut ya da umutsuzluklara, loş ışık geçicidir. Güneşli günlerde aranır vefa.

    Loş ışıkta uyurum, şarapsız, şöminesizdir odam ve de değildir tarifteki ortam.Bir hayat öylesine mücadele içinde devam..

    Işık yorar beni.

    Bir sarı nokta geldi oturdu gözüme, onu beklermişim gibi.

    "Güneş ışığından sakın" dedi doktor "koyu bir camdan bak hayata". Güneş ve gençlik, yaşlılık ve karanlık ikiz gibi. Oysa gençken de uyuyamazdım aydınlıkta sığınırdım ışıksız odama. Ağlarken görmesinler isterdim belki de. Neden ağlardım onu da bilmeden mutsuzluğa bir yatırımdı bir bilinmeyenden.

    Gençliğin neden nasıl kurulduğu gerçeküstü hayallerden, çözülemeyen bir denklemden, okul yıllarında giyilen o kara önlükten sanki bir şeyler yapışmıştır ruhuna, pembeleri gölgeleyen.

    Kendini tanırken, tanımaya çalışırken; “olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu” sloganlarını duyduğunda kardeşine bakarsın uyurken o senin canındır kardeş vururlur mu diye düşünürken bilmeden ruhuna atılmıştır zehirli oklar, endişeleri bir ömür saklar, tarihi yaşarsın güncelinde. Baba faturalar derdinde, anne tencere kaynatmaya devam eder. Sorgularsın faturalı hayatları, neler fatura edilecektir sana, nasıl ödenecektir bedeller!

    Kalbin çarpar birileri için belki değer değiller, oysa tanımazsın bile kimdirler. Yıllar geçer, Kaç kez soyunur ağaçlar kaç kez yeşili giyinirler sen grilere dönüşürken siyaha doğru yol alırken. Asil ol der anne. Kırmızı sevilmez. Kırmızı kandır, kavgadır. O.....nun dudağında renk olur, sakın ola sakın.

    Hayaller ve Öneriler

    Hayaller pembe , sen yere sağlam bas derlerdi hemde.

    Deprem her yerde toprak sallanıyor, ürün tutmuyor yüreğimi sarsıyor her adımda. Bir adım ötesi mutluluk durağı mıdır diye diye uzun bir yürüyüş de, yorulur duygular bedenle eş, sen yürürken hep sonbahar hep kış. Oturmak istersin yok bir köşe. Yaz gelsin istersin aramalısın bir gölge..

    Giysisiz iken ağaçlar yaşlanır ruh, soyunmaktadır duygulardan. Yaprak yaprak düşer hayaller, umutlar

    Ne bir gölge ne huzurlu bir köşe, yürüyor tanımadığın insanlar , bir defter bir kalem elinde daha yazacakmış gibi bir şeyler hani belki hayal yazılır yeniden şarap, şömine ve sevgili ile el ele bir fotoğraf siyah beyaz ya da renklenen, gözler gördüğünde, kalmalıydı en azından Kadıköy eskicisinde bir sepette

    Mevsimsiz bir zamandı.Yerin adı yok. Deniz göz ucunda, martı kadının tanıdığı mı?

    Simitçi bugün mavi gömlek giymiş işler iyi anlamında.

    Kargalar aynı yine karga, sesleri sevilmez, değil umurlarında.

    Kimileri pedal çeviriyor hayatı döndürüyor ayaklarında.

    Pusette bir bebek anne, baba yanında

    Çok uzaklardan bir ses geliyor” öyle sarhoş olsam ki her şeyi unutsam”

    Bir ninni gibi

    Bir bekleyiş gibi

    İlaç gibi

    Unutmayı bekler gibi

    Bir kadın bulurlar hareketsiz elinde kara camlı bir gözlük

    Görmeden bakıyorken güneşe.

    Yerde bir defter bir kalem yazılmamış her neyse..

    Güneş tüm şefkati ile sarılmış ona “artık ihtiyacın yok karanlığa” der gibi bir sevgili gibi sarılmış kadına.

    Bir dolu insan geçer önünden o yok gibi.

    Ruhlar ve ruhsuzların yürüme yoludur hayat.

    Bir adım ötesi mutluluk

    Bir adım gerisi kuytu bir yalnızlık

    Boşluk

    Hayallerin bittiği

    Loş ışık.

    Bir yerlerde sıcak şarap içiyor birileri birbirlerini sever gibi

    Sever gibi

    Gibi....

    8.5.2017

    Cahide Yormaz Öz

     İlgili Linkler

     

     

  • Niye Bu Kavgalar?

     

    Niye bu kavgalar? Dünya mı dar? Herkese çok yer var. Uçsuz bucaksız okyanuslar, dağlar, ormanlar, vadiler.

    Sürekli yeni keşfedilen gezegenler. Sonsuz evren. Ay, güneş, on iki burç zodyak... Onlar kendi yasalarında, ışık hızı, ses hızı mesafelerinde ahenkle devam ederken en hırçın bu dünya mıdır içindekilerle? Hepimize yer var bu evrende değil mi ki tanrı bizi göndermiş, bilsek bu ayrıcalığımızı, seçilmişliğimizi. Seçsek biz de barışı, sevgiyi. Bu evrenin anlamını test etmesek kavgalarla, savaşlarla. Petrol biterse güneş var ya! Bitmez enerji. Hepimiz büyük bir enerjinin parçaları değil miyiz? Bu büyük sonsuz enerjiyi niye kötüye kullanıyoruz? Tanrının sınavındadır insanlık. Bir ruh üflenmişse bize ve bir akıl verilmişse hediye bu hediyeyi sevgi ile açmalıyız. Neden hoyrat bir yoketme? Ya da verileni beğenmeme.

    Çöle vermiş bir kısmımızı. Suyun değerini bilelim diye. Buzlar ülkesinde aranan güneş, şanslı demişiz arada olana. Payımıza bu düşmüş aranacak bir bilgi var. Her gönderlenin bir değeri bir görevi var. Paylaşmaktır insanı insan yapan.

    Sıcakla soğuğu, yağmurla çölü, siyahla beyazı, var ile yoku, kuşun kanadında uçmayı, karınca misali yetinmeyi, yumurtayı, bal yapmayı nasıl vermişse tanrı onlara, aklını kullan demiş insana.

    Çöle yağmur yağdıralım hep birlikte.Yağmur ormanlarında arayalım güneşi, ısınmayı, üşümeyi paylaşalım kardeşçe. Yok etmeyelim börtü böceği, öldürmeyelim hiçbir canlıyı. Savaşlara harcadığımız emek ve parayı bölüşebilseydik eğer vadedilen cennet olmaz mıydı dünya?

    Gidilecek onca yer, tanınacak onca insan, onca doğanın renkleri, bunları, birbirini tanımadan, sevgiyi yaşatmadan bu dünyayı cennet yapmak varken, öldürmek niye...

    İnsanlar ölünce kim kazançlı çıkacak, daha mı çok yeşerecek ağaç daha mı mutlu olacak birileri?

    Sevgi, barış, bölüşmek insanlığın temeli ve en kolayı. Evrenin oluşumu uzun bir süre, bir bilinmez sonsuzlukta, insan ömrü, hatta tüm canlıların ömrü ne kadar bir düşünsek hele. Bir asır bile değil insan ömrü. Bir örümceğin bittiğinde ördüğü kafesi. Bu hepsi.

    Niye bu kavga? Kişisel hırslar, küçük hesaplar tarih dolu değil midir bir dolu örnekte? Kim kazanmıştır? İnsanlara kin, öfke, öç alma acı anılardan başka ne yazılmıştır tarihe? Savaş kaybettirir barış kazandırır. Savaşlar, sınırlar yakışmıyor yok edici bu manzara insana. Kimse büyük değil. Bir nokta bile değiliz bu evrende.

    Ahh ütopya, sana sığınırım her kavganın ardından.

    Tüm ülkeler bir olmuş, ahalisi bir aile. Gelinip gidiliyor sınır yok öylesine. Aile fertleri birbirlerini tanımak için sevgi seferleri düzenliyorlar. Dev ekranlarda birbirleri ile buluşma mesajları gönderiyorlar. Çiçeklerle karşılama. Aloha..

    Sevgi yarışı var. Seviler yarışıyor, terör, savaş, yoksulluk, öfke, kin unutulmuş bu kelimeler. Çocuklar kutsuyor bu dünyaya gelişlerini. Ne beden ne ruh tanıyor acı deneni. En barışçılar ipi göğüslüyorlar sevgi ile tutuyorlar hedefi.

    Mutluluk, huzur, bereket

    Müzik, resim, dans ne güzel hareket

    Alkış, alkış, alkışlar

    Sevgi ile geçiyor kışlar ve yıllar

    Yılmak yok, reel olmalı bu ütopya...

    Hayal hayal bu ya

    Gerçek olmalı

    Olmalıdır bu rüya

    Nasıl yaşanır bunca yıkım hayaller kurulmazsa...

    Sevgi ile barış ile....

    Cahide Yormaz Öz

    28.11.2015 miş...

     

     

  • Sevmek Bir Ömür Sürer, Sevilmek bir dakika

    papatya falı, seviyor sevmiyor, nlp, cengiz eren, firdevs ersoyBodrum'da iki gün boyunca sağanak yağış aralıksız devam edince, insan evde olmanın keyfini çıkarmak istiyor. Film izlemek, kitap okumak, müzik dinlemek,yemek yapmak, klasörlerini yeniden arşivlemek gibi.

     

TOP