zihinseldetoks

 

  • Değişim Mesajları: Kilo Almak

    Kilo Almak ve Obezlikobezite

    Kişiler hayatı yaşarken çocukluktan itibaren çok sayıda iyi ve kötü tecrübe yaşıyorlar diye başlamıştık Değişim mesajları yazı serisine. Kilo almanın altında yatan zihinsel süreçler çözülmediği müddetçe kilo alınıp  verilmeye devam edecektir.

     

  • Değişim Mesajları: Uçak Korkusu

    Uçak Korkusu, Uçuş KorkusuUçak Korkusu

    Uçak çağımızda kullanılan en hızlı ve emniyetli ulaşım araçlarından biri. Bir şehirden bir şehire, bir ülkeden başka ülkeye kolaylıkla ve kısa zamanda gidebilirsiniz.


    Seyahat Güzeldir

    Bilet alıp, check-in yaptıktan sonra kapıda bekler ve büyük hava alanlarında otobüsle gidip sizi istediğini yere götürecek uçağa binersiniz. Kapıda hostesler ve kaptan sizi karşılar. Sonra da yerinize oturursunuz. Emniyet kemerinizi bağlarsınız. Anonslar yapılır ve uçak pistte taksi pozisyonuna geçer. Pistin başında durur ve kalkış izni verildiğinde motorlar tam güçle çalışır ve koltuğunuza yapışır gibi hissedersiniz. Önce ön tekerlek yerden kalkar sonra da uçak pistten ayrılır. Tırmanışa geçerken rotaya geçilirken hafif düşüşler ve dönüşler hissedilir. Uçak yola devam eder. Bir müddet sonra motorların sesi azalır. Sonra da iniş anosları yapılır. Böylece uçak gideceğiniz şehrin havalimanına iner. Bazen 45 dakika, bazen bir saat, bazen 10 saat uçuyor olabilirsiniz, gideceğiniz yere ulaşmak için.

    Bazı insanların uçak içinde çok tedirgin olduğunu görürsünüz. Bazıları ise ilaç ya da içki alarak uçağa binebilirler. Bazıları da hiç binemezler, uçağa. Buna uçuş korkusu veya uçak korkusu adı verilir.

    Uçak Korkusu ve NLP

    Aslında uçak korkusu olarak görünen şey, buzdağının ucudur, kişiyi uçaktan uzak tutmaya çalışan bir mekanizma da sayılabilir. Zira kişi başka yerlerde değil de uçakta veya uçağa binmeyi düşündüğünde bu korkuyu yaşamaya başlamakta, şiddetine göre ya zorla binmekte, ya da hiç binememektedir, uçağa.

    Daha önce de yazdığımız gibi, korkular biz kendimizi koruyamadığımızda bizi koruyan mekanizmalardır, diyebiliriz. Aynı zamanda korkular korktuğumuz oranda gerçekleşebilir. Ne kadar çok korkuyorsak, o kadar tehlike var demektir.

    Bir çok kişi uçağa korku duymadan binerken, bir şey olur, önce korkmaya ve sonra binememeye başlar. Mutlaka bir şey yaşanmiş ve zihinsel süreçlerde ortaya çıkan durum bu bu korkuyu yaşanır hale getirmiştir.

    İki temel korkumuz farkında olmadan uçakta tetiklenmektedir. Motorun aşırı gürültüsü ve uçağın kalkışta sallanması.

    Kişinin geçmişte yaşadığı ve üzerini kapattığı tecrübeler bir şekilde açılabilir.

    NLP ve Zihinsel Süreçler

    Bu açılma bir ameliyat ya da doğumda sonrasında açılabildiği gibi, uçakta yaşanan büyük bir türbülansta, bir yakın vefatından veya trafik kazasından sonra açılabilir. Son dönemde yaşadıklarımız, Suruç ve Ankara'daki patlamalar, uçak düşürülmesi ve benzeri olaylar da bu etkiyi sağlayabilir. Geçmişte yaşanan tecrübelerin kapakları açıldığında yaşanan kötü tecrübelerin sayısı fazla ise, kişi kendisini çok kötü hissedecektir. İşte bu açılma uçakta da tekrarlanıyorsa, kişi kendisini uçakta da çok kötü hissetmeye başlar ve uçağa binmekten uzak durmaya çalışır.

    Uçak korkusu ortaya çıktığında anlaşılması gereken en önemli nokta şu olmalıdır. Hayatın geçmiş modelde yönetilemediği ve değişim ihtiyacının ortaya çıktığı. Değişim gerçekleşmediği takdirde uçak korkusu giderek artacaktır hatta başka korkulara evrilecektir. Genellikle yaşadığı dünyayı çok iyi kontrol ettiğini düşünen zeki insanlarda ortaya çıkma ihtimali büyüktür.

    Uçak Korkusu değişim için önemli bir mesaj sayılmalıdır. Genel olarak bakıldığında başkalarını, işini, başarısını, kariyerini olması gerekenden fazla önemsemekte ve kişi kendisini bir türlü merkeze koyamamaktadır. Hayat bu şekilde yürütülmeye devam ettiğinde, farkında olmadan kişi kendisi için bir şey yapamamakta, ama başkaları ve işi için önemli kararları alırken, kendisi için hiçbir karar verememektedir.

    Örnek olarak şu verilebilir. Bir anne, kendisi seyahat için uçağa binmeyi düşündüğünde uçak korkusu hissettiği için istediği seyahati yapamadığı halde, çocuğunun sağlığında bir sorun ortaya çıktığında hiç korkmadan uçağa binip seyahat edebilir.

    Değişim Zamanı ve Zihinsel Detoks

    Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı uçak korkunuz veya uçuş korkunuz var ise, değişim zamanı gelmişte geçiyor demektir. Kendi kararlarınızla kendiniz için birşeyler yapmaya başlamanız önemli değişim noktası sayılabilir. Geçmişte yaşadığınız tecrübelerin duygusal etkilerinden kurtulmanız da çok önemli. Bu şekilde zihninizin temiz olması ise, sorunun bütünüyle ortadan kalkmasını ve değişimin gerçekleşmesini sağlayacaktır.

    Değişim kararını ise sadece siz verebilirsiniz. Karar Sizin

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni.

    Facebook.com/cengiz.eren
    twitter.com/cengiz_eren

    Posta Gazetesi Bölge Eklerinde NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşelerinde yayınlanmıştır.

    Not: Uçak korkusu zihinsel detoks programı ile kolaylıkla ortadan kaldırılabilir..

    İlgili Linkler:

     

  • Hannibal ve Zihinsel Detoks

    Hannibal alp gecisi Terör

    Ankara'daki patlamada hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara sağlık dilerken terörün çirkin yüzünü yeniden göstermesine üzülüyor ve lanetliyorum.


    Bu olaylar kayıpları olanların hayatını derin şekilde etkileyecektir. Birçok insanın zihninde önemli etkilere neden olacak, kişileri farkında olmadığı şekilde değiştirecektir. Terör arttıkça şiddet, cinayetler, trafik kazaları ve olumsuz bir çok olayın artma ihtimali büyüktür. Bu etkilerden de kendimizi korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatı yaşamaya devam etmek önemli, çok önemli.

    Zihinsel Detoks

    Geçen hafta ifade ettiğimiz gibi bu haftanın yazı konusu Zihinsel Detoks. Hayatı yaşarken yaşadığımız tecrübelerin farkında olmadığımız etkileri olan stratejiler farkında olmadan kullanılıyor. Kişiler kendileri değişmek isteseler de değişim gerçekleşmiyor.

    Çok sayıda kitap okuyan, kendisini değiştirmek için bir çok seminere giden, programlara giden birçok kişi eskisi gibi yaşamaya devam ediyor. Dahası “neden değişemedim, demek ki benim sorunlarım daha da büyük” diyerek, kendisi ile olan iletişimi biraz daha bozuluyor ve ayrışma giderek artıyor. Ayrışma kişinin kendisini zihinsel olarak izlemesi anlamına gelmektedir.

    Yaşadığınız bir tecrübeyi hatırladığınızda gözünüzün önüne gelen görüntü içinde kendinizi görüyorsanız, ayrışma başlamış demektir.

    Aşağıda yazılanları yaşıyorsanız,

    Kendinizi sürekli olarak kötü hissediyorsanız,

    İyi bir şeyden hemen sonra kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsanız,

    İstediğiniz sonuçlara ya hiç ya da düşündüğünüz zamanda ulaşamıyorsanız,

    Uçak korkunuz varsa,

    Deprem korkunuz varsa

    Panik Atak benzeri durumları sık veya aralıklı olarak yaşıyorsanız,

    Bir saatten fazla narkoz almışsanız,

    Trafik kazası geçirmişseniz,

    Çocukluğunuzda şiddet görmüşseniz,

    Çocukluğunuzda ceza için herhangi bir şekilde kapatılmış ve yalnız bırakılmışsanız,

    Cinsel taciz görmüşseniz,

    Beklemediğiniz bir patlama ile karşı karşıya kalmışsanız,

    Geleceğinizi planlayamıyorsanız,

    Sürekli negatif iç konuşmalar yapıyorsanız ve kendi kendinize konuşuyorsanız,

    Farkında olmadığınız hareketleriniz varsa,

    Evden dışarı çıkmakta zorlanıyorsanız,

    Arkadaş sayınızda geçmişe göre azalma varsa,

    Kalabalığa girmekte zorlanıyorsanız,

    Tanıdığınız kişiler önünde bile sunum yapamıyor ve konuşamıyorsanız,

    Başkaları için çok şey yaparken kendiniz için hiç bir şey yapamıyorsanız,

    Sınav Stresi veya sınav korkusu çekiyorsanız,

    Hastalıklardan ve hasta olmaktan korkuyorsanız,

    Yakınlarınıza çok sert ve aşırı tepkili davranıyorsanız,

    Trafikte araba kullanırken gösterdiğiniz tepkiler sertleşiyorsa,

    Maç yaparken veya maç seyrederken kendinizi kaybediyorsanız,

    Küçük yaşta üzerinize sıcak sıvı dökülüp yanmışsanız,

    Değer verdiğiniz şeyleri kaybedebileceğinizi düşünüyorsanız,

    Zihninizde sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlı olarak düşünmeye başlamışsanız,

    Zihinsel Detoks'a ihtiyacınız var demektir. Zihinsel Detoks ile yaşadığınız tecrübelerin ve oluşan stratejilerin gözden geçirilmesi, bunların “içeriksiz” olarak yaşadığınız hayatı nasıl etkilediği kolaylıkla farkedilebilmekte ve değişim gerçekleşebilmektedir.

    Zihinsel Detoks'ta tecrübeler kadar, beynimizin işlevleri, karar verme ve öğrenme süreçleri ile bilgiler, dil kullanımı ve sonuçları, hayatın nasıl yönetileceği ile ilgili bilgiler de aktarılmaktadır.

    Zihinsel Detoks hakkındaki detaylı bilgileri http://www.erenlp.com sitesinden okuyabilirsiniz.

    Ne Gemiler Yaktım

    Hannibal Roma imparatoruğuna saldırmak için ordusu ile birlikte İspanya'ya gelir. Orada gemilerini yakar. Bu ordusuna güvenmediğine dair bir mesajdır, aynı zamanda. Sonra bugünkü Fransa üzerinden İtalya'ya gider. Fakat Alp dağlarına geldiğinde komutanlarına der ki “Ya bir yol bulun ya da bir yol açın”.Tabii yol da bulunamaz ve açılamaz da. (alplerin altından geçen tünel 40 yıl önce açıldı.) Hannibal verdiği yanlış karar yüzünden savaşamadan, ordusunu heba eden komutan olarak tarihe geçer. Onun gemi yakması akılda kalır, hatta şarkılar yapılır “Ne gemiler yaktım, ne gemiler yaktım” cümleleri ile, günümüzde.

    Yanlış karar Alplerden de, Bağdat'tan da döner diyebiliriz.

    Hayatı ve duygularınızı yönetmek düşündüğünüzden daha kolay olabilir. Karar tabii ki yine sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı posta Gazetesi bölge eklerinde yayınlanmış, NLP seminerlerindeki  NLP teknikleri ile  aktarılan bilgilerden düzenlenmiştir.

     

     

     

  • Harita, İletişim ve Ulaşım

    İletişime geçmek için formu dikkatlice doldurunuz.

    Mail Adresiniz:
    Konu:
    Mesajınız:
    2+5 kaça eşittir?

    İletişim Adresimiz

    E R E N L P

    NLP Braingineering

    Bayar Caddesi, Gülbahar Sokak
    No:10 Demirkaya Apt. D:1, Kozyatağı, İstanbul

    Telefon:

    Whatsapp Randevu
    Email: cengizeren [ @ ] erenlp.com
    Web: www.erenlp.com

    Ofis ziyareti öncesi telefon veya mail adresiyle randevu almanız, beklememek için yararınıza olacaktır. Teşekkürler

     

  • Melike Birgölge Cengiz Eren Röportajı

    Melike Birgölge"4 Saatte Kendinizi Değiştirin, Zihinsel Detoks"

    8.11.2009 Hürriyet İnternet

    İşiniz, duygularınız, düşünceleriniz, aşkınız, kariyeriniz, hayatınız ile ilgili bazı şeylerden sıkıldınız ve bundan kurtulmak istiyorsunuz. İyi ama nasıl…

    İçinde bulunduğunuz, mutlu olmadığınız ya da değiştirmek istediğiniz bir durumdan kurtulmanın mümkün olduğunu biliyor muydunuz? Hem de 4 saatte!

    ‘4 Saatte kendinizi değiştirin!’ sloganıyla birçok kişinin hayatını değiştiren Cengiz Eren’le, NLP, değişim ve hayatla ilgili okuduğunuza değecek bir röportaj!

    HINCAL ULUÇ, BİLMEDİĞİ BİR ŞEY OLDUĞUNDA SİNİRLENDİĞİNİ GÖSTERİYOR!

    Hıncal Uluç’un dediği “İyi de NLP nedir? Mecbur muyuz Nöro Linguistik Program'ın ne olduğunu bilmeye’ cümlesinden yola çıkarak… Bilmeyenler için NLP’yi tanımlamanızı rica ederek başlayalım mı röportajımıza?

    Bence de çok güzel olur. NLP bir araç. İnsanı, insan davranışlarını, duygularını, söylediklerini anlamamızı sağlayan bir araç. Duyularla, duygularla, kullanılan sözlerle, yapılan davranışlarla ilgili. İnsanın olduğu her yerde kullanılabilecek bir araç ve teknikler bütünü. Hepimiz NLP’yi farkında olmadan kullanıyoruz. Farkında olarak kullanmaya başladığımızda değişim süreci de başlıyor. Örneğin Hıncal Uluç’un sorusu da böyle bir şey.  “İyi de nedir NLP’ derken Ayşe Arman’ın röportajını beğendiğini anlatan bir duygusal durumu da ifade ediyor. “Mecbur muyuz” derken ise NLP’nin ne olduğunun açıklanmamasına duyduğu kızgınlığı da belirtiyor. Bu ayrıca Hıncal Uluç’un bilmediği bir şey olduğunda sinirlendiğine gösteren bir durum olabilir. Çünkü kendisi hem ülkeyi ve hem de dünyayı yakından takip eden bir yazar. NLP işte böyle bir şey.

    NLP’Yİ KENDİM İÇİN ÖĞRENDİM!

    NLP’yi Türkiye’ye ile tanıştıran sizsiniz. Peki sizin NLP ile tanışmanız nasıl oldu?

    Benim tanışmam tesadüfen oldu. İngiliz kız arkadaşımın bana hediye ettiği “Tennis the mind game” isimli kitaptan öğrendim. Kitabı elime aldığımda benim için nasıl bir değişim olabileceğini bilmiyordum. Kitabı okuduktan sonra tenisimde önemli gelişmeler oldu ve çok sayıda kupa aldım ve bunu kendim için öğrenmeye karar verdim. Ver elini Amerika. Burada dikkat edilmesi gereken nokta NLP’yi ben insanlara bu bilgileri aktarmak, Ayşe Arman’la veya sizinle röportaj yapmak için öğrenmedim. Kendim için öğrendim.

    NLP’yi kendiniz için öğrendiniz. Sonrasında…

    Sonrasında ise Türk insanının kaynaklarını kullanmasına yardımcı olacağını düşündüğüm için bunu kamuoyuna açtım. 1998 yılında Tempo dergisinde “NLP yöntemi Türkiye’de, 4 Saatte Kendinizi değiştirin” başlığı ile kapak haberi oldu. Bu haberi hazırlayan Nilüfer Kas’a ve o sırada Genel Yayın Yönetmeni olan Muhittin Sirer’e yeniden teşekkür ediyorum. Sonrası gerçekten bir serüven ve önemli bir değişim süreci hem benim için hem de bu bilgileri ve teknikleri kullanan kişiler için.

    Seminerlerinize gelen insanlar NLP ile ne kazanacaklar? Neler vaat ediyorsunuz bu yöntemle?

    Onlara hiçbir şey vaat etmiyorum. Sadece kendilerini sınırlayan düşünce ve davranışların neler olduğunu ve bunların nasıl ortadan kaldırılabileceğini, sınırların nasıl ötelenebileceğini ve hayatın nasıl yönetilebileceği konularında bilgi aktarıyorum. Çünkü çoğu insan kendilerinin altında Ferrari araba olduğu halde, Serçe arabaya bindiklerini zannediyorlar ve bir ayakları gazda ama daha çok frende arabayı kullandıkları için arabanın motorunu yakıyorlar.

    Değişmesi gereken bu. Bir başka önemli nokta ise zeki insanların sorun yaşaması, kendilerini koruyamadıklarında çok daha kolay hale geliyor.

    Bu gözleminiz, benim de dikkatimi çeken bir konu. Zeki insanların sorun yaşaması, kendilerini koruyamadıklarında çok daha kolay hale gelmesi… Onların daha dikkatli olması gerekiyor haliyle.

    Aynen… Onların daha dikkatli olmaları gerekiyor. Zihinsel Detoks seminerlerine katılan insanlar, panik atak, deprem korkusu, uçak korkusu, kekemelik, sahne korkusu ve benzeri durumlar var ise bunlardan kolaylıkla kurtuluyorlar.

    Hiçbir sorunları yoksa kaynaklarını kullanmaya başladıkları için istenen sonuca kolaylıkla ulaşabiliyorlar. Dikkat ederseniz başarı demiyorum, istenen sonuç diyorum. İstenen sonuçlar tariflenebildiğinde ve kaynaklara uygun olduğunda kolaylıkla ulaşabiliyorlar.

    ‘4 saatte kendinizi değiştirin!’ sloganıyla NLP’yi sunuyorsunuz. Bir insan 4 saatte nasıl yenilenir?

    Baktığımızda insanların hayatı saatlerle değil saniyelerle değişebiliyor. 1999’da deprem 45 saniyede 20.000.000 insanın hayatını değiştirdi. Son sel baskını selin ilk vurduğu 45 saniyede orada yaşayanların hayatını değiştirdi. Sahip olduklarının değil kendilerinin ne kadar önemli olduklarını gördüler ve onlar için bütün değerler sistemi değişti. Değişim bu kadar kısa zamanda oluyorsa 4 saatte neler olabilir bunu siz düşünün.

    Bir insanın 4 saatte değişmesi mümkün mü ve bu kadar kolay mı?

    Tabii çok kolay. Burada en önemli nokta kişi değişmek istiyorsa değişiyor. Değişimi isteyen kişiler karar vermeye ve hedeflerini doğru olarak tayin ettiklerinde hareket başlıyor.

    Değişim deyince… Çoğu insanın değişimi kolay kabul edemediğini görürüz. Nedeni nedir bunun?

    Sorduğunuz soru gerçekten önemli. Değişim istenen bir durum mu bunu dikkatli olarak. Dünyaya ve doğaya baktığımızda her şey durağan hale gelmeye çalışıyor. Durağan hale geldiklerinde ise yeniden hareket etmeleri kolay değil. Nehirlerden akan su denize ulaştığında hareket sona eriyor ve sonra sadece rüzgar ve akıntılarla hareket edebiliyor.

    İNSAN, YERİNDE DURMAYA BAŞLADIĞINDA RÜZGAR VE SU ONU AŞINDIRIYOR!

    Hareketin yeniden başlaması için…

    Hareketin yeniden başlaması için buhar olması, yağmur olarak yağması ve sonra nehirlerden denize yeniden ulaşması gerekiyor. Bu çevrimin insan hayatında da olması gerekiyor. Bu olmadığı takdirde taş gibi kişiler yerinde duruyor. Yerinde durmaya başladıklarında ise rüzgar ve su onu aşındırıyor. Bu yüzden ‘taş gibi kadın’ veya ‘taş gibi erkek’ yerine ‘su gibi kadın’ veya ‘su gibi erkek’ demek daha doğru olabilir.

    Değişime direnme nedenleri nedir ve bunlar nasıl ortadan kaldırabilir?

    Değişime direnç birçok nedenden ortaya çıkar gibi görünse de aslında tek nedeni var. Bu nedenlerin başından bilineni yapmak daha kolay. Türkçe’de ‘En kısa yol, bildiğin yoldur!’ diye söz de var. Fakat kısa yollar hayatımızı kolaylaştırır görünse de beynimize duyu organlarımız vasıtası ile bilgi girmesini de engelliyor. Yeni sesler, yeni görüntüler, yeni tatlar, yeni kokular, yeni yüzeyleri algılamadığımızda gelişme sürecimiz engelleniyor.

    ACI ÇEKMEYİ ÖĞRENEN BİRİSİ ACI ÇEKMEYE DEVAM ETMEK İSTİYOR!

    Buradan şunu çıkarabilir miyiz; acı çekmeyi öğrenen birisi acı çekmeye devam etmek istiyor.

    Aynen… Acı çekmeyi öğrenen birisi acı çekmeye devam etmek istiyor, zira sonucunda elde edeceği neler olduğunu biliyor. Gözyaşı dökeceğini bildiği için yapmaya devam ediyor ve sonucunda gözyaşı döküyor. Başarısızlığı öğrenmiş bir öğrenci çalıştığı halde başarısız, borsada kaybetmeyi öğrenmiş olan bir oyuncu, kazanmak istediği halde, kaybetmeye devam etmesi de bu yüzden.

    Oysa değişime direnç her içerikte devam ediyor.

    Evet, dediğiniz gibi… Bunun ortadan kaldırılması NLP seminerlerinde sistematik bilgi aktarımı ile kişilere aktarılıyor.

    Ancak kişiler benim seminerlerime katılmadan kendileri karar vererek yeni bir şeyler yapmaya başlarlar ve süreci tamamlarlarsa sorunların yeniden ortadan kalktığını görebilirler. Yeni şeyler yapabilmek bu anlamda çok önemli.

    Son yıllarda detoks çok bilinen ve uygulanan yöntemlerin başında geliyor. Siz, NLP seminerleri bünyesinde zihinsel detoksu insanlara uygularken nasıl bir yol takip ediyorsunuz? Zihni sıfırlayarak mı yoksa başka şekilde bir yol takip ederek mi…

    Zihinsel detoks programında adını tescil ettirdiğim bir program. NLP teknikleri ile uygulanan zihinsel detoks programında hem NLP bilgileri hem de yaşanan tecrübeler ve bunların farkında olmadan yarattığı stratejilerin sonuçları irdeleniyor. Bu stratejiler şu şekilde ortaya çıkabilir. Kaybetmemek için kazanmamak, düşmemek için yükselmemek.

    Terk edilmemek için terk ettirmek, sevmemek için sevilmek, sevilmemek için sevmek, utandırılmamak için utandırmak…

    “HOŞÇAKALIN” KELİMESİNİ SIK KULLANAN VE SIK DUYAN İNSANLAR KİLO ALIYOR!

    İçinde bulunulan durumun tersini uygulayarak…

    Tecrübelere bağlı olarak ortaya çıkan bu stratejiler mantıksız gibi görünse de öğrenmemiz gereken önemli noktalardan biri ‘Beynimiz mantıksız çalışıyor.’ Zihne aktarılan bilgiler ve bunların içeriksiz sonuçları mantıksız şekilde devam ediyor. Aşık olduğu ama kendisine acı çektiren bir kişi ile birlikte olmaya devam eden birinin durumunu mantıkla açıklamak mümkün değil. Zihinsel detoks programımızda hem bu stratejilerin ne olduğu ve nerelerden kaynaklandığı açıklanıyor ve beynimizin nasıl çalıştığı ve dilin hayatımızdaki etkileri de net olarak gösteriliyor.

    İlginç…

    Size saçma gelebilir ama “Hoşçakalın” kelimelerini sık kullanan ve sık duyan insanların kilolarının arttığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Yüzey anlamı itibarı ile bir ayrılık cümlesi olan kelimeler, farkında olmadan “kalın”ın hoş olduğunu da ifade ediyor. ‘Hoşçakalın’ kelimesini sık kullanmak kilo aldırabilir.

    KENDİ DEĞERİMİZİN FARKINA VARMAMIZ GEREKİYOR. SONRASINDA İSE KARAR VEREBİLMEK VE HAYIR DİYEBİLMEK!

    ‘Hayatınızı siz yönetin!’ diyorsunuz. Toplum ve birey olarak devamlı olarak yönetiliyoruz. Kendimizi yönetmek için hangi adımlarla işe başlanmalı? Neler yaparak…

    Toplum içinde uymamız gereken hem hukuki ve hem de toplumsal kurallar var. Bu kurallara toplumsal hayatı yaşarken tabii ki uymalıyız. Ancak kendi yaşadığımız dünyayı ve hayatımızı yönetebiliriz.  Hayatımızı yönetebilmek için fark etmemiz gereken ilk şey kendi değerimizin farkına varmamız gerekiyor. Sonrasında ise karar verebilmek ve hayır diyebilmek. Bunları yapabildiğimiz takdirde hayatımızı yönetmemiz çok kolay hale geliyor.

    Ancak biz kendi istediklerimize “hayır” başkalarının istediklerine “evet” dediğimiz için hayatımızın yönetimini başkalarına bırakıyoruz. Burada önemli noktalardan biri gücümüz varsa önermelere hayır diyebilimek eğer yeteri kadar gücümüz yoksa bize ulaşan önermelere yeni önermeler üretmek hayatımızı yönetmemizi sağlayabilir. Bir arkadaşınız sinemaya gitmenizi öneriyor ve siz de hemen evet diyorsanız sorun var demektir. Siz sinemaya gitmek istiyorsanız siz teklif edin. Size teklif ediliyorsa ‘Evet, bende sinemaya gitmek istiyorum ama 20:00 seansına Glorius Bastards filmine gitmek istiyorum’ dediğinizde sorun kalmayacaktır. Bunun bencillik olduğunu söyleyenlere, bunu yapmadığınızda sencil olduğunuzu söyleyebilirsiniz!

    DOĞUM İÇİN DOKUZ AY BEKLİYORUZ. SONRASINDA İSE ONAYLANMAYI!

    Ayşe Arman ‘Babam beni onaylamıyordu’, Hande Altaylı ‘Eksik yaratılmışız, onaylanmak istiyoruz’ diyor. Siz de ‘Sizi onaylayacak veya onaylamayacak kimse yok. Sadece siz varsınız.’ diyorsunuz. İnsan, sevgilisi, eşi, babası ya da arkadaşı tarafından neden onaylanmak ister?

    İnsan hayatında ve beynimizde boşluklar varsa bunlar dolduruluyor. Zira beynimiz hiçbir boşluğu kabul etmiyor bunu doldurmak zorunda. Onaylanma ihtiyacı duyan kişilerin bir nedenle geçmişte onaylanmadıklarını ve bunu derine kaydettiklerini söyleyebiliriz. Bu duygular herhangi bir şüphe duyduklarında onaylanma ihtiyacı da ortaya çıkacaktır. Onaylanmayı bekleyen kişilere büyümeleri gerektiğini söylemek en doğrusu. Doğum için dokuz ay bekliyoruz.

    Sonrasında ise on aylanmayı!

    İlginç ama doğru bir gözlem ve güzel bir kelime oyunu bu. Doğum için dokuz ay bekliyoruz. Sonrasında ise on aylanmayı!

    Kelime oyunu gibi görünse de onaylanmak bu nedenlerden ortaya çıkıyor. Belirli bir noktaya gelmiş ve kaynakları zenginleşmiş kişinin onaylanmaya ihtiyacı olmasa gerektir. Hele o anda hayatında olmayan bir kişiden onay bekliyorsa veya o olsaydı ne derdi düşünülüyorsa yaratıcılık yeteri kadar kullanılmayacaktır.

    Günlük hayatımızdaki davranışlarımızdan çok aslında bilinçaltına ittiklerimiz, bilinçaltında bastırdıklarımız mıdır gerçekten yaşamak istediklerimiz?

    Yaşadıklarımız ve hayatta yaşadıklarımız geçmişte yaşadığımız tecrübelerin sonuçları. Ben bilinçaltı terimini kullanmıyorum. Farkında olmadığımız aklımız terimi daha doğru geliyor. Buraya aktardığımız tecrübelerin içeriksiz sonuçları kişinin hayatının sonraki kısmını farkında olmadan etkileyebiliyor. Çıkan sorunların nedeni de bu oluyor ama biz sistemin nasıl çalıştığını bilmediğimiz için bunu fark edemiyoruz. Bu da kendini koruyarak risk almayı ve macera yaşamayı ve daha da önemlisi yaratıcılığı kullanmayı engelliyor.

    KENDİSİ İLE BARIŞIK OLAN VE İSTEDİKLERİNİ YAPAN KİŞİLER AZ RÜYA GÖRÜR!

    Bu yüzden mi rüyalar görürüz? Bu yüzden mi rüyalar insanlara cazip gelir ve gördükleri rüyayı anlamlandırmaya çalışırlar?

    Rüyalar farkında olmadığımız aklımıza aktardığımız bilgilerin ve duyguların sonucu olsa gerektir. Bu sonuçlar, özellikle korkularımız, yapamadıklarımız rüyalarda açık olarak görülüyor. Bunları bir mesaj olarak alıp yapamadıklarımızı yapmaya başladığımızda sorun kökünden çözülecektir. Kendisi ile barışık olan ve istediklerini yapan kişilerin az rüya gördüğünü söyleyebiliriz. Bir arkadaşım yanında çok para taşıyorsun dediğinde o gece gördüğüm rüyada cüzdanımı boş gördüm. Arkadaşım beynime bir bilgi ve korku aktardı ve bu korku da rüyamda ortay çıktı. Ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini anlamamız açışından önemli bir örnek olarak gösterilebilir.

    Bir insan beynindeki, bilinçaltındaki kendini rahatsız eden, zarar veren düşünceleri bile bile neden kafasından atamaz?

    Atamamamızın nedeni kendimizi yanlış programlamamızdan kaynaklanıyor. Üzerinde düşündüğümüz ve konuştuğumuz konular beynimizdeki sistematik için önemli hale geliyor. Ne üzerinde konuşuyorsak veya düşünüyorsak, konuştuğumuz konu bizi şekillendiriyor. Sorunlar ve problemler üzerinde konuşan kişinin sorunları artacak ve problemleri çözülemez hale gelecektir. Tabii konuşmak ve düşünmek gibi yazmak da aynı süreci ortaya çıkarıyor. Yemek yedikten sonra bulaşıkları yıkıyorsak, bir kötü tecrübe yaşadıktan sonra hissettiğimiz kötü duyguları da zihnimizde barındırmamalıyız. Yaşadığımız bir kötü tecrübe de ortak olan nokta bir ya da birkaç duyumuzu eksik kullanmamızdan kaynaklanmaktadır. Ya iyi görmedik, ya iyi dokunmadık, ya iyi işitmedik, ya iyi görmedik ya da iyi tatmadık demektir. Hangi duyu organımızı eksik kullanmışsak bunu geliştirmemiz ve hissettiğimiz duygular ve bu olay hakkında düşünmeden ve konuşmadan yaşamak gerekiyor. Ancak gelecek hakkında bir beklentimiz veya hayalimiz yoksa beynimiz sistemdeki etkin duyguları kullanarak boşluğu doldurmak istiyor. Toplumsal olarak başarılarımız ve mutlu olduğumuz durumlar hakkında düşünmediğimiz ve konuşmadığımız için kötü tecrübeler ve duyguların etkin hale gelmesi ile bunları beynimizden atamıyoruz. Sonra da farkında olmadan kaynaklarımızı kullanamaz hale geliyoruz.

    İnsan bile bile aynı hatayı neden ikinci kez yapar?

    Bence iki kez değil ikiden çok fazla defa yapabilir. Bu yukarıda da ifade ettiğim gibi farkında olmadığımız stratejilerin sonuçları sayılabilir. Bu stratejiler değişmeden hayatı yönetmek pek de mümkün olmamakta ve hayatın yönetimini başkalarına bırakabilmekteyiz.

    İş ya da özel hayatımızda çoğu zaman ‘Hayır’ diyemiyoruz karşımızdaki kişiye. Neden?

    Hayır dediğimizde karşı tarafı üzüleceğini düşünüyorsak bundan vazgeçiyoruz. Bunun nedeni bize hayır dendiğinde hissettiğimiz durumlar olsa gerektir. Hayır diyemediğiz için daha kolay ikna ediliyor veya yönetiliyoruz. İkna edildiğimizde bizde rahatlıyoruz karşı tarafta kendini iyi hissediyor ama biz kendimizi kötü hissetmeye devam ediyoruz.

    Hayır diyebilmek için karar vermek gerekiyor. Karar veremiyorsak, hayır dememiz mümkün olmuyor. ‘İçerik Sizi Düşünmek’ kitabının başında “Hepimizin fark etmeye, itiraz etmek için bilmeye, hayır diyebilmek için kendimize güvenmeye ihtiyacımız var!’ yazar. Bu birçok şeyi kısaca anlatabilmektedir.

    SEZEN AKSU ACIDAN BESLENİYOR!

    Acı çekmek ve kaybetme korkusu insanları neden bu kadar yıpratıyor? Nedir bunun çözümü?

    Bence yıpratmıyor ama şöyle bir sistematikten dolayı acılar artıyor. Bir acıyı yaşadığımızda vücudumuz buna alışıyor ve bu durum bir müddet sonra acı olmaktan çıkıyor. Buna acının normalleşmesi denilebilir. Acı normalleştiğinde ancak daha fazla acı çekilirse, sistem acıyı algılayacaktır. Bu yüzden acı artmadığında kişi acı çektiğinin farkına varmamaktadır. Bunu Sezen Aksu şarkılarında görebiliriz. Bu şarkıların ortak noktası acıdan beslendiğidir. Acı normalleşiyorsa kişinin değişim için alması gereken bir mesaj var demektir. Bu yüzden karar verip değişim sürecini başlatması sorunun çözümüdür. Kendisini iyi hissetmeye başladığında ve bu devam ettiğinde sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu da hayata karşı konan tavrın değişmesi demektir. Hayata karşı tavır konamıyorsa insanlara karşı tavır konmakta ve bu hayatı biraz daha zorlaştırmaktadır.

    HER ŞEYİ BİZ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE SORUNLARIMIZ ARTABİLİR!

    Acı çekmeden yaşamanın acı vermeyeceği öğrenilebilir mi dersiniz? Nasıl peki?

    Az önce söylediğim gibi yeni stratejiler uygulamaya başlamak, yeni şeyler yaparak kendinizi iyi hissetmek ve karar vererek ve hoşunuza gitmeyen şeylere hayır diyerek bu gerçekleşebilir. Her şeyi biz düşündüğümüzde bizim sorunlarımız artabilir. NLP bize onların düşünmesi gerektiğini de öğretiyor. Kişi kendi değerinin farkında değilse ve kendisini değersizleşmeye devam ediyorsa sorunları da o oranda büyüyecektir.

    DURURKEN BIRAKTIĞINIZ İZ NOKTADAN İBARETSE BİRİLERİNİN ÖNÜNDE VİRGÜL HALİNE GELEBİLİRSİNİZ!

    Dururken bıraktığımız iz noktadan ibarettir’ diyorsunuz. Yani?

    Durmak iz bırakmamaktır. Örneğiz karlı ve bir havada hareket etmiyorsanız kolaylıkla donma ihtimalini yaşayabilirsiniz. Dünyada her şey ve dünya ve güneş sistemi de hareket ediyor. Kuşlar uçuyor, mevsimler değişiyor, yapraklar çıkıyor, büyüyor, yeşilleniyor ve sonra yeniden dökülüyor ve her şey yeniden ve yeniden başlıyor. Önemli olan köklerin sağlam olması ve su alabilmesi. Bizde kendimizi değerli hissediyorsak ve öğrenerek kaynaklarımızı zenginleştirebiliyorsak, yaratıcılığımız kullanabilir ve yeni şeyler üretebilir hale geliyoruz. Yazı yazan bir kişi de yazı yazmak için hareket etmesi gerekiyor. Kayda geçen her yazı yeni bir iz demektir. Bu yüzden okumak, konuşmak, düşünmek insanı geliştiriyor ama en çok yazmak geliştiriyor. Zira beynimizdeki bilgileri yeniden ve yeniden organize ediyoruz. Yeni şeyler yazabilmek için de gezmemiz ve duyu organlarımıza yeni bilgiler aktarmamız gelişme sürecinin sürekli olmasını sağlayacaktır. Dururken bıraktığınız iz noktadan ibaretse birilerinin önünde virgül haline gelebilirsiniz. Kimsenin önünde virgül gibi eğilmemek için kendi hayatımızı yönetmemiz en önemli sonuç olarak önümüze çıkacaktır.

    KİŞİ GELECEĞİNİ KAYBETMİŞSE VE GELECEĞİNİ DÜŞÜNEMİYORSA HAYAL DE EDEMEYECEKTİR!

    Hayal etmek sınırları zorlayan bir durum mudur?

    Kişi geleceğini kaybetmişse ve geleceğini düşünemiyorsa hayal de edemeyecektir. Hayal beynimiz sağ tarafı ile ilgili olarak yaptığımız bir işlem olduğu için geleceği olmayan kişiler beyninin bu tarafını kullanmakta zorlanacaktır. Türkiye gibi krizlerin çok yaşandığı ülkelerde geleceğin korku yaratması geleceği düşünmeyi engelleyecektir. Krizi düşünen ve yaşayan kişiler için kriz bitse de zihinlerinde devam edecektir. Bu sonuç için geçmişte yaşanan tecrübelerin düşünülmesini sağlayacaktır. Böylece sorunlar düşünülmeye başladığı için negatif sarmal çevrim kişinin kendisini daha kötü hissetmesini de sağlayacak ve değişim süreci engellenecek ve kişi nokta şeklinde iz bırakmaya devam edecektir. Bu yüzden kaynaklarımıza uygun hayalleri kurmaya başlayıp ve bunu kurduktan sonra üzerinde bir daha düşünmeden ve kendimizi iyi hissederek yaşamamız bu sonuçları kolaylıkla hayatımıza getirecektir.

    Şunu anlıyoruz ki, yaşadığımız her şey beynimizde biten düşüncelerin ve kararların sonucu. Peki mantık değil de duygular işin içine girerse… İşte o zaman ne yapacağız? Yani mantık ile duygu arasındaki dengeyi nasıl kuracağız?

    Beynimiz düşündüğümüzden daha hızlı düşünmektedir. Bu ise birçok sonucu önceden fark etmemizi sağlayabilecek bir yetenektir. Eğer biz bunu zamanında fark edemiyorsak, kötü sonuçları yaşadıktan sonra ‘Ben aslında böyle olacağını biliyordum’ dememiz zor olmayacaktır. Bu yüzden beynimizden ve vücudumuzdan gelen mesajların zamanında alınması ve değişim süreçlerini başlatılması sorunu çıkmasını engelleyecektir. Mantık ve duygu arasında bir çelişki var ise bu boşlukların ne olduğunu fark etmek ve bunları kendi kararımızla doldurmak, değişimi başlatacaktır.

    İnsanların duygular ve davranışlarla ilgili olarak doğru bildiği yanlışlar nelerdir?

    Uyarılar bizi uyarıldığımız yönde davranışa itmektedir ve bu bilinmemektedir.  Bayramlardaki trafik kazalarının nedeni insanlardaki trafiğin tehlikeli olduğuna dair inanç ve bu inancı harekete geçiren uyarılardır.

    İkincisi…

    İkinci bilinmeyen nokta ise eğer herhangi bir konuda negatif inancımız var ise pozitif düşünmemizin hiçbir yararının olmayacağıdır.

    Üçüncüsü…

    Üçüncüsü beynimiz bütün boşlukları doldurmaktadır. Bu boşlukları kendi kararımızla dolduramıyorsak, bu boşluğu dolduran nedene bağımlı hale gelmekte ve hayatımızın yönetimi bu içeriğe veya başkalarına bırakmaktayız.

    Dördüncüsü ise…

    Beynimiz zaman mekan boyutunda adlandırmadığımız hiçbir şeyi gerçekleştirememektedir. Bunların ne olduğu ‘Zihinsel Detoks’ programımızda sistematik şekilde açıklanmaktadır.

    KENDİ DEĞERİNİN FARKINA VARMAYANLAR ‘EĞER’İNİN FARKINA VARIYORLAR!

    Son olarak eklemek istedikleriniz…

    Her insan istediği sonuçları ‘iyi ya da kötü olsun’ farkında olmadan ama bilerek gerçekleştirmektedir. Farkında olarak ve bilerek gerçekleştirdiğinde sorun kalmayacaktır. Bu yüzden değişim doğa da olduğu gibi insanda da gerçekleşmeli ve insanın doğa ile bağlantısı yeniden kurulmalıdır. Kişilerin, kendi değerlerinin farkına varmaları gerekiyor. Değerinin farkına varmayanlar ‘eğer’inin farkına varıyorlar. Kişi hayatta hiçbir şeyi kendisinden daha fazla önemsemeli, kendini iyi hissetmeye çalışmalı, kendi kararı ile bencil, kendi kararı ile sencil olmalı ve hissettiği iyi duyguları mümkün olduğu kadar çok kişi ile paylaşmalıdır. Bunun adına da değişim diyebiliriz.

    Melike Birgölge'ye bu güzel röportajı için teşekkür ediyoruz.

    İlgili Linkler:

    Betül Ark Röportajı

    Ayşe Arman Nerede Kazandılar, Nerede Kaybettiler röportaj Yorumu

    Yılmaz Özdil Ayşe Arman Röportaj ve Kishileaks yorumları

    Ayşe Arman Köşesi

    Ayşe Arman Röportaj

     

     

  • Yorumsuz

    NLP'nin Nur'o Linguistic Programming olarak kullanım örnekleri !!!

     Etkili Sözler Sitesi

    Kişisel gelişim konusuna bütün dünyada 7'den 77'ye herkesimden insan ilgi gösteriyor ve yararlanmaya çalışıyor. "Başarı teknolojileri bilimi" olan NLP'nin, İslâmiyet'in özüyle de çok ilginç benzerlikleri olduğu belirtilmektedir. Türkiye'deki kişisel gelişim uzmanlarından Oğuz SAYGIN bu konuda, "Her davranışın altında pozitif bir amaç vardır, diyor NLP. Anlatılmak istenen, kişinin davranışı olumsuz da olsa, amacının kendine göre pozitif olduğudur. O zaman şunu düşünüyoruz: 'Karşımızdaki insan hangi pozitif amaçla yaptı bu hareketi?.. İyi bir iletişim kurmak için böyle düşünmek lâzım. Bu İslâm'da hüsn-i zan etmek gibidir. NLP teknikleri ile bizim manevi inançlarımız arasında çok yakın bir ilişki var. Çünkü 1400 sene önce bize söylenen doğrularla Amerikalıların yıllarca uğraşarak buldukları doğrular arasında çok yakın bir benzerlik var. Hadis-i Şeriflerde yazan bütün güzellikleri, insanlar yıllarca uğraşarak sistemleştiriyor... Mesela NLP'nin 'başarısızlıklar yoktur, sadece sonuçlar vardır' ilkesi, umudun asla bitmemesidir. Bu teknik tanımlama da bizim dinimizde olan bir düşünce tarzıdır..." demektedir.http://www.etkilisozler.com/kisisel_gelisim/kisisel_g3.html

     Yeni Asya Sitesi

    Risâle-i Nur’u incelediğimizde bir yönüyle de muazzam bir NLP, yâni, rûh/duygu, zihin, zekâ, ferdî/bireysel gelişme teknikleri öğretisi olduğunu görürüz. Hemen her paragrafında psiko-fizyo-sosyal bir sır, ince bir hakikat, tâbiri caizse, NLP’lik bir prensip serpiştirilmiş olduğunu söylemek mübalâğa sayılmaz. Zîrâ, o, yalnız cüz’î/basit bir tahribâtı, küçük bir evi tâmir etmiyor. Bütün insanlığı ilgilendiren genel bir tahribâtı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir kaleyi tâmir ediyor. Yalnız özel bir kalbi ve has bir vicdânı düzeltmeye çalışmıyor. Bin seneden beri tedarik ile biriktirilen bozucu felsefik akım ve cereyanlarla dehşetli yaralanan insanlığa ait genel bir kalbi ve düşünceleri tamir ediyor. Herkesin ve özellikle inançlı halk tabakasının dayanak noktası İslâmî esaslar, düşünceler, hüküm ve ibâdetlerin kınlmasıyla, bozulmaya yüz tutan genel vicdânın geniş yaralarını Kur’ân’ın mu’cizeleriyle ve îmânın ilâçlarıyla tedâvi etmeye çalışıyor. http://www.yeniasya.com.tr/2003/03/29/yazarlar/alifersadoglu.htm

    Dehr2000 Sitesi

    Özet  olarak  NLP

     böyle  bir  yöntem .    NLP   ile   DUA  ve  ZİKR   hakkında    daha     geniş    bir     bilgiyi  ,

    Allah  nasip  ederse  gelecek  yazımızda  sunmaya  çalışacağım..... http://dehr2000.sitemynet.com/degisim.htm

     BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM
    1-HER SEYI YARATAN RABBININ ADIYLA OKU
    2-INSANI PIHTILASMIS KANDAN YARATTI
    3-OKU,SENIN RABBIN SONSUZ BIR KEREM SAHIBIDIR
    4-CUNKU O,KALEM ILE YAZIYI OGRETTI
    5-INSANA BILMEDIGI SEYLERI BILDIRDI
    6-AMA,KAFIR INSAN AZGINLIK EDER
    7-KENDISINI MUSTAGNI GORMEKLE
    8-EY INSANLAR,DONUSUNUZ SUPHESIZ RABBINIZEDIR...

    ALAK SURESI

    NLP(NORO LINGUISTIK PROGRAMLAMA):
    NORO:Zihinsel ve dusunsel yasamimizi nasil duzenledigimizle ilgilidir.
    LINGUISTIK:Dili nasil kullandigimiz ve dilin bizi nasil etkiledigi hakkindadir.
    PROGRAMLAMA:Tekrarlanan davranis dizilerini ve nasil amacli hareket ettigimizi aciklar.
    NLP baglantilarla ilgilidir,yani bizi diger kisilerle,dunyayla ve manevi boyutla iliskilendiren dusuncelerimiz,konusmalarimiz ve edimlerimizle ilgilidir.
    NLP,21. yuzyilin basari biliminin yeni teknolojisidir.NLP mukemmellik sanatidir.NLP bireyin isteklerini elde etmesine imkan veren bir dusunce,uygulama ve davranis tarzidir.NLP sonuclarla ilgilenir.NLP,sahip oldugu sistemler yardimiyla,istenilmeyen durumlardan arzu edilen durumlara yapilan yolculugu sonuclandirir.
    NLP bir pozitif dusunce sistemi,bir bilimdir.Bilimdir,cunku NLP'yi olusturan bir cok calisma,uzun suren arastirmalar sonunda ortaya konmustur.NLP bir sanattir cunku mukemmeli yakalamis,konusunda dahi insanlarin o sonuclara nasil vardigini modelleyen bir ustalik isidir.NLP teknolojidir cunku,istenilen sonuclari gerceklestirecek dusunceleri,sistemleri ve teknikleri vardir.
    NLP,herhangi bir insan bizim istedigimiz sonuclari uretmisse,o insani modelleyerek,nasil yaptigini kesfederek,ayni sekilde bizimde ayni sonuclari uretecegimizi,istedigimizi yapabilecegimizi gosteren mukemmel bir sistemdir.Dolayisiyla istedigimiz sonucu bir baskasi elde etmisse,biz de bu sonuca ulasmanin yolunu ogrenebiliriz.
    NLP'ye baslarken atacagimiz her adimin ALLAH rizasi icin oldugunu bunun bize neler kazandiracagini ve en onemlisi bir hedefimiz olmasi gerektigini bilmemiz gerekiyor.Her konuda oldugu gibi BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM ile atalarimizin bize miras biraktigi bu ilmi ogrenmeye baslayabiliriz..... http://paid24.web4lose.de/forum/viewtopic.php?t=1243

     Kişisel Başarı com Sitesi

    Üçüncü Bölüm: Son Ders

    Hastalıkların bile birer öğretmen, birer vaiz olduğu hayatta, hiçbir şeyin hiç kimsenin öğretmenliğini küçümsemeyin. Nietzche için hastalık, ruhun sporuydu. Stefan Zweigh için hastalığın ızdırabı bilgiçliğin kapısıydı. Said Nursi için hastalık, karanlık bir dönem değil, herşeyin daha iyi görülmesini sağlayan bir aydınlıktı. O’na göre hastalık bile insanın emrindeydi. Çünkü düşünceyi doğuruyor, fazlalıklardan arındırıyor, ufku berraklaştırıyor, hata ve günahlara karşı pişmanlığı harekete geçiriyordu.

    Browning’in dediği gibi nefsi ile savaşmayan adam değerli bir adam değildir. Insan en büyük zaferleri kendisi ile savaşa tutuştuğunda kazanabilir.

    Kalbinizle ve işinizle Allah’a dayanın. Bunun adı duadır. Büyük piyanist Pederewski, tükenmez enerjisini şöyle açıklamıştı:: “Duadan önce sadece çıraktım. Ben dua ile ustalaştım.” Demek işinizde bir duadır. Işinize verdiğiniz önem, onu en iyi şekilde yapmak için göstereceğiniz gayret ve temiz bir kalple Allah’tan neticeyi istemek duadır. Duasız bir adam olmayın. http://www.kisiselbasari.com/Articles.asp?action=Read&aid=711

    Başarı Yolu Sitesi

    Gençler için bir kaç kelamım olacak; Bir pergel gibi bir ayakları sabit (bizim geleneksel düşünme biçimimizde) bir ayakları ise sonuna kadar açık olmalıdır diyorum. Mevlana'yı, İmam-ı Rabbani'yi, Gazali'yi, Molla Sadra'yı, Said Nursi'yi bilmeden, okumadan onların anlam dünyasının köklerine inmeden Anthony Robbins'ten, NLP teknolojisinden, Reiki'den, yogadan medet ummak boşuna olacaktır. İslam düşüncesinin temel paradigmalarını, kendi kültürel kimliklerini tanımadan dışarıdan ithal bilgi ve uygulamalar hazımsızlık yapacaktır. Davranışçı psikoloji insanı bir etki-tepki mekanizması olarak algılar. Bu da benzer koşulların oluşturulması yoluyla her insanın davranışlarını kurgulanabileceği, standartlaştırılabileceği anlamına gelir ki bir başarı teknolojisi olarak kişisel gelişimdeki yerini almıştır. Yaradılış ve fıtrat açısından baktığımızda her şey gibi her insan da biriciktir, kendine özgüdür. Dolayısıyla bir insan için geçerli olan başarı ve gelişim prensipleri diğer bir insan için geçerli olmayabilir, hatta zarar verebilir. Bu nedenle "insani gelişim" her bir insana özgü ayrı bir modeli gerektirir. Ama ortak paydaları ihmal etmeden, fıtratın ortak dilini göz ardı etmeden. İşte bu yüzden kişisel gelişim kültüründen alacağımızı alarak bedeni ve ruhu gözeten, Dünya'ya ve Ahirete bakan, emeği ve kaderi yerli yerinde takdir eden bir “insani gelişim”e şiddetle ihtiyaç vardır. Bu konuda zihinsel mesai sarf edecek kanaat önderlerine olan ihtiyaç da orta yerdedir... http://www.basariyolu.com/tr/genel.asp?durum=acik&id=846

    Yeni Asya Sitesi

    Risale-i Nur’un, Kur’an, Hazret-i Peygamber (a.s.m.), Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-ı Azam (k.s.) gibi sönmez ve söndürülemez güneşlerden aldığı enerji ile bu asırda Kur’an medeniyetini ihya edecek bir kaynak ve bu sağlam dayanaklarından dolayı sönmez ve söndürülemez olduğuna inanıyoruz. Külliyattan aldığımız enerji ile bu inancımızda en ufak bir şüphe taşımıyoruz. Buna inanmayanları itham hakkımız olduğunu da düşünmüyoruz. Ancak günümüz insanının ihtiyaçları doğrultusunda Mantık, Belagat, Usul ve Kelam gibi ilimlerin yanında pek çok fen ilimlerinin hazmedilmiş ve süt şeklinde asrın insanlarına sunulmuş olduğunu düşünüyoruz.

    Bu anlamda temel yaklaşımı modelleme olan NLP için Risale-i Nur engin bir hazine gibidir. Kullanılan hipnotik dil kalıpları Milton Ericson’u bile büyüleyecek mahiyettedir. Günümüz iletişim teorileri çerçevesinde istifade edildiğinde Risale-i Nur’un dili insanlığa ışık tutacak ve dünya iletişim dili olabilecek özellikler bulundurmaktadır. http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=06.08.2004&TextID=786

    Zoradam Sitesi

    Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışının kullandığı metotlar içinde, kontrollü hayal kurma veya zihinde canlandırma, hipnoz, sinir dili programlaması (NLP), grup halinde sohbetle tedavi, davranış terapisi, algılamanın yeniden yapılandırılması, ferdî psikoterapi, stres yönetimi, aromaterapi, olumlu düşünce telkinleri, halka formunda gerçekleştirilen beden hareketleri, müzik ve sohbet meclisleri yer almaktadır. Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi; zihin-beden bütünlüğüne dayalı yardımcı iyileştirici teknikleri ihtiva eden, hem yan etkisi olmayan, hem de faydası kesin olan önemli bir eserdir.http://zoradam33.sitemynet.com/Dost/id8.htm

    Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışının kullandığı metotlar içinde, kontrollü hayal kurma veya zihinde canlandırma, hipnoz, sinir dili programlaması (NLP), grup halinde sohbetle tedavi, davranış terapisi, algılamanın yeniden yapılandırılması, ferdî psikoterapi, stres yönetimi, aromaterapi, olumlu düşünce telkinleri, halka formunda gerçekleştirilen beden hareketleri, müzik ve sohbet meclisleri yer almaktadır. Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi; zihin-beden bütünlüğüne dayalı yardımcı iyileştirici teknikleri ihtiva eden, hem yan etkisi olmayan, hem de faydası kesin olan önemli bir eserdir. http://www.sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=377164a936&k=320&1491976947

    Zaman Gazetesi

    Çaresiz kal, özgüvenin artsın!

    Modern Robinson Crouse’lar ıssız bir adada değil, şehrin kalabalık meydanlarında parasız, kimliksiz, telefonsuz kalıyor! Geri dönmek ve kendilerini kanıtlamak için yalnızca birkaç saatleri var. Bir süreliğine bedenleri ve benlikleri dışında ne bir tanıdıkları ne de kendilerine ait malları var. Tek sermayeleri benlikleri. Bir anda her şeyinizi kaybettiğinizi düşünün; ne yaparsınız? Bu, Amerika’da bir yarışma programı formatı. NLP uzmanı Yahya Hamurcu da olumsuz şartlarda ayakta kalabilmeyi ve kendilerinin farkına varmaları için bu yarışma formatını bir eğitim olarak öğrencilerine uyguluyor. http://www.zaman.com.tr/?bl=turkuaz&alt=haberler&trh=20050220&hn=147404

    Hikmet net sitesi

    Bu yıkımın insanda meydana getirdiği boşluğu doldurmaya aday yeni bir meslek veya uzmanlık alanı ortaya çıktı: kişisel gelişim... İnsanlara hayatın her alanında rehberlik yapacak, onlara mutluluğun ve başarının sırlarını öğretecek bir meslek... Bu meslek; kişinin kendini tanımasını, hareketlerini ve alışkanlıklarını incelemesini, zihin ve hayalin nasıl çalıştığının anlaşılmasını konu edinen psikolojiye dayanmaktadır. Bundan dolayı bu alanda çalışanlar; psikanaliz, psikoterapi, pozitif düşünce, psiko-sibernetik ve sinir dili programı (NLP) gibi teknikleri kullanmaktadır. Mutluluğu ve başarıyı arayan insanlara, kendini geliştirmesi ve ilerletmesi halinde, arzu ettiklerine ulaşabilecekleri vaad edilmektedir. İddiaları şudur: "Hayatınız değişecek, asla aynı problemlerle uğraşmayacaksınız. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeter ki içinizdeki gücü açığa çıkarın. Pozisyonunuz ne olursa olsun, sahip olduğunuz becerileri geliştirmediğiniz ve yenilerini eklemediğiniz sürece istediğiniz ilerlemeyi sağlayamazsınız." Onlara göre iş hayatında tercih edilmeyi sağlayan ve önemi giderek artan beceriler ise şunlardır: Etkin problem çözme ve proje geliştirme, iletişim-arz ve ikna becerileri, zamanı verimli kullanma, strese karşı dayanıklı olma, kişisel motivasyon sağlama, birlikte çalıştığınız iş arkadaşlarınızla uyum sağlama, yaptığınız işlerde özgüven sahibi olma...

    Dünya bugün her şeyden fazla güzel ahlâklı insanlara muhtaç... Ahlâk, insanın davranışlarıyla alâkalı birtakım düsturları ihtiva eder. Sözle ve fiille kimseye eziyette bulunmama, kendine eziyet edenleri görmeme, görse de unutma, fenalıklara iyilikle muamelede bulunma, öfkesini, şiddetini gömebilme, aldatılsa dahi kimseyi aldatmama, sadakat ve istikametten ayrılmama, menfaatini başkalarının menfaatine feda etme, karşılığında bir menfaat beklemeden hayır işleme, insanlara tatlı dilli, güler yüzlü, hoşgörülü olma, hatasını yüzüne vurmama, ayıbını teşhir etmeme, hediyeleşme, selâmlaşma bu düsturlardan bazılarıdır. İnsanlar arası ilişkileri geliştiren ve toplum düzenini sağlayan bu prensiplere Hz. Muhammed (sas) kadar riayet eden ve insanlara güzel ahlâkı tavsiye eden ikinci bir insan gösterilemez. O'na (sas), insanları cennete taşıyan amellerin başında nelerin geldiği sorulduğunda, "Takva ve güzel ahlâktır." demiştir. "Bana en sevgili olanınız, ahlâkça en güzel olanınızdır.", "Müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur.", "Müminler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır.", "İyilik, güzel ahlâktır.", "Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe güzel ahlâka erişemezsiniz.", "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yaygınlaştırın.", "İnsan ibadet u taatla katedemediği mesafeleri ahlâk-ı hasene ile alır.", "Teraziye konulacak ilk şey, güzel ahlâktır." gibi insanı yücelten pırlanta sözler de Efendimiz (sas)'e aittir. O, ne karşısına dikilip "Âdil ol." diyene, ne arkasından cüppesini çekip eziyet edene, ne yüzüne toz toprak saçıp hakaret savurana, ne de zevcesine iftira edene gönül koymuştur. Hattâ hastalandıklarında gidip onları ziyaret etmiş, öldüklerinde cenazelerini teşyide bulunmuştur. İnsan-ı kâmil olmanın sırlı formülü budur. Bu ahlâka sahip olan bir kişi, neyi problem görür, kime öfkelenir, kimden korkar, kimler ona dost olmaz ve kimler onun yardımcısı olmaz ki? Neticede, batıl yolla hakka hizmet edilemeyeceği gibi, yapmacık davranışlarla da insanı yüceltemeyiz. Kişisel gelişim, kişiye başkalarını ezip geçme pahasına da olsa, menfaati gereği başarıya ulaşma, karşısındakine suni bir güler yüz ve sempati gösterebilme, olduğundan daha fazla güçlü görünme gibi olumsuz sonuçlara yol açabilmekle birlikte motivasyon sağlama, belli bir hedefe yönelme, ekip çalışması yapma, zamanı iyi kullanma ve plânlı çalışma gibi olumlu davranışlar kazandırabilmektedir. Ancak kişi iyi ahlâklı olmadıkça, ne halk katında ne Hak katında yücelebilecek, ne de toplumun problemlerini çözebilecektir. Bundan dolayı, önce insanlara iyi bir ahlâk eğitimi verilmeli, sonra gerekirse kişisel gelişim teknikleriyle kişilik desteklenmelidir. http://hikmet.net/a.page/a.53786.html

    Yeni Asya Sitesi

    YASEM eğitimlerine ilgi büyük

    Yeni Asya Sürekli Eğitim Merkezi (YASEM) tarafından düzenlenen eğitimler Ankara’da devam ediyor. “Dünya okulundan hayat dersleri devam ediyor” parolası ile Türkiye’nin değişik illerinde düzenlenen programlara Ankara’da da devam edildi.

    Eğitici Eğitimi, Hafıza Geliştirme, NLP Tanıtımı, Olumlu Düşünce İle Hayatını Yönlendirmek, Anlayarak Hızlı Okuma, Seminer Hazırlama ve Sunum Teknikleri başlıkları altında düzenlenen programlara Türkiye’nin farklı illerinden katılımlar oldu.

    İki gün süren programların ilk gününde Eğitici Eğitimi, Hafıza Geliştirme, Anlayarak Hızlı Okuma ve NLP Tanıtımı seminerleri düzenlendi. http://www.yeniasya.com.tr/2004/10/12/kultur/butun.htm

     Yeni Ümit Sitesi

    NLP (Neurro-Linguistic Programming) beyin dili programlaması‎ anlam‎ında kullanılan ve dünyada çok yayg‎ın olan bir ki‏şisel geli‏şim alan‎ıd‎ır. Ülkemizde son y‎ıllarda kurs, seminer ve sertifika programları‎yla yay‎ılan kiş‏isel geli‏şim faaliyetleri, esasen ِ önemli bir kalite arayışı‎‏‎n‎ın eseridir. Ancak ne yazı‎k ki Türk insanı‎, bir çok konuda olduğu gibi, “NLP” ve “Kişisel Geliş‏im” alanları‎nda da “bilgi mağduriyeti”ne uğramıştır..

    NLP (Neuro-Lenguistie Progra‎ming), “Sinir Dili Programlaması” anlam‎ındadı‎r. Richard Bandler ile John Grinder tarafindan psikoterapi ile retorik alanlar‎ının ilkelerinden yararlanarak geliştirilen bu yِöntem, Batı’da genellikle psikoterapi, psikoloji, antropoloji vb. alan uzmanları‎nın kontrolünde geli‏şmi‏ştir.

    Bunun yanında NLP kitaplar‎ında, dinî muhtevadan bahsedilmeden ve dinî bir referans verilmeden “duanın gücü” veya “inancı‎n sağlığa yararları” (Peale, 1998) gibi konularda tavsiyeler yer almaktad‎ır. Buralarda da genellikle herhangi sahih bir inançtan ve bu inanca bağlı duadan söz edilmediği söylemeye herhalde gerek yoktur. Aslı‎nda NLP, Kiş‏isel Gelişim alan‎ını‎n sadece bir bölümünü oluş‏turmaktad‎ır. Ki‏şisel Gelişim, toplant‎ı sanatından, sağlıklı ya‏şamaya, beslenmeden, ders çalışmaya, mutlu olmadan, zaman‎ kullanmaya kadar birçok konuyu kapsamaktad‎ır.

    Türkçe’de bu alanda yazı‎lmış olan Ki‏şisel Geli‏şim, Motivasyon, Ruhsal Gelişim, NLP gibi kitapların yerli versiyonlarında yazar, önceden nası‎l baş‏arısı‎z ve yeteneksiz olduğunu ve bu kitaplar sayesinde mutluluğu nası‎l yakaladığını anlatırken, seminerlerine kat‎ılan dinleyicilerin görüş-lerinden de al‎ıntı‎lar yapar. Bu tür eserlerde “Kentucky Fried Chicken efsanesi” ve Sanders’in hikâ- yesi ile, Abraham Lincoln’ün hayat hikâyesi gibi hikayeler ibret nazarlar‎ına sunulur. Kiş‏isel gelişim kitaplarında hemen her uzman, kendine gِöre say‎ısal ve simgesel teoriler oluşturur: 7A kural‎ı, 5D Kural‎ı, 3 İlke Kuralı‎, 8 Yetenek Kural‎ı, Ustalığın 5 Anahtarı vb...
    Kaba bir genelleme ile, bu kitapların zararlı, hattâ faydasız olduğunu ve her açıdan bilimsel temellerden mahrum olduklarını iddia edecek değiliz. Fakat, her bir zararlı veya faydasız şeyde faydalar görmek mümkündür. Önemli olan, herhangi bir şey gibi, bu kitapların hey’et-i umumiyesidir. Ayrıca, bu kitaplarda yaşanmayan süreçlerin aynen aktarılması, bu süreçleri, kendileriyle alâkasız zeminlere aktarma, başka atmosfer ve şartların ortaya çıkardığı problemleri herkes için şahsîleştirme ve “millîleştirme” gibi tavırların doğru olmadığını söylemeliyiz. http://www.yeniumit.com.tr/konu.php?konu_id=26&yumit=bolum2

    Bu hususta bize düş‏en en önemli vazife, öncelikle insanımızı millî ve mânevî değerlerinden kaynaklanan ve tamamen kendi kültürümüze ait bulunan bilgilerle donatmaktır. Bu maksatla, temel İslâmî esaslar ekseninde, insanı‎mı‎za muhtaç olduğu ahlâkî ve manevî değerleri kazandı‎rmak büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde gerçekleş‏tirilecek kişisel gelişim çal‎‏ışmalar‎ında, Batı‎ kaynakl‎ı ve Uzakdoğu kِökenli yayınları‎n ş‏ablonlar‎ına itibar etmeden, her kültürün kendine özgü telâkkilerinin bulunduğu gerçeğinden de hareketle, bize has ve bize ait değerler üzerinde durulması bir zarurettir. Bu tür çal‎‏ışmaları‎ geliş‏tirmek ve bunlar‎ı, mant‎ığını‎ ve ‏şematik yapı‎sı‎nı‎ kendi gerçeklerinden alan bir alternatif arayış‎‏ olarak ortaya koymak, insan‎ımızın öz güven duygusunu da pekiş‏tirecektir.

    İnsanı zübde-i âlem olarak gören, hattâ âlemi, bir açıdan insanın kendi benliğini keşfetmesi adına değerlendiren anlayış bizdedir; insanın gerçek manevî anatomisi bizde çıkarılmıştır; onun gerçek mutluluğunun şaşırtmaz yolu bizde çizilmiş ve bu yol, asırlarca yüzbinler tarafından izlenen bir şehrah halini almıştır. Önümüzde kaç asra dayanan tecrübeler birikimi vardır. Öyleyse, evimizin temelindeki hazineyi binlerce kilometre uzakta aramak ve sonra da hazine adına kalp, sahte ve yanıltıcı, hem de çürümüş gömülere takılmak niye? http://www.yeniumit.com.tr/konu.php?konu_id=26&yumit=bolum3

    STV Haber Sitesi

    ÇÖL ASLANI, ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANI OLDU
    Teksas, Tommiks, Mister No derken artık kitapçı raflarında Ömer Muhtar’ın çizgi romanına rastlıyoruz. “Çöl Aslanı”nın maceraları bundan böyle her ay yenilenerek yayınlanacak. Onu Malcolm X, Şeyh Şamil, Said Nursi gibi isimler takip edecek. Çizgi filmlere karşı hakimiyetini yitirse de çizgi romanların her dönemde müdavimi bulunur. Adem Özbay da bu düşünceden hareketle kahramanların da maceraların da ‘gerçek’ olduğu çizgi romanlar hazırlıyor. Özbay, projenin hem fikir babası hem de senaristi. Batman, Superman gibi çizgi romanlarda aslında var olmayan karakterlere yer verildiğini, çoğu çizgi film figürününse cinsiyetinin veya türünün belli olmadığını söyleyen Özbay, Barış Manço’nun deyimiyle ‘kısa boylu yurttaşlar’a doğru örnekler sunmanın peşinde. İşte bunun için çizgi roman serisi, Ömer Muhtar, Malcolm X, Aliya İzzetbegoviç, Said Nursi, Şeyh Şamil, Cevher Dudayev, Muhammed Ali, Yaser Arafat ve Ebulfeyz Elçibey’den oluşuyor. Serinin sonunda ise Adem Özbay’ın bir sürprizi var. “Ne de olsa çizgi roman fantezi işi.” diyen Özbay, son sayıda, serideki tüm karakterleri bir macera içinde toplayacak.

    Kahramanların maceraları, hayat hikâyeleri taranarak oluşturuldu ve diyaloglara varana kadar olayların neredeyse tamamı gerçek. Gerçeğe sadık kalma çabasında kaynak yetersizliği Özbay’ı zorlamış. Öyle ki, “Ömer Muhtar hakkındaki bilgileri İtalyan kaynaklarından, Libya’ya gidenlerin tuttuğu günlüklerden edindik.” diye konuşuyor. Bu bilgiler, pedagog rehberliğinde öyküleştirildi ve çocuk diline uyarlandı. İleride bu kahramanların boyama kitapları, çıkartmaları, oyuncakları olacak, bir sonraki aşamaysa belgesellerinin çekilmesi. Nihai amaç, elbette bu konu etrafında çizerinden prodüktörüne, pazarlamacısından yönetmenine bir sektörün oluşması. Gerekli altyapı kurulduktan sonra Özbay’ın gönlünde yatan, bu isimlerin ve son olarak da Hz. Peygamber’in hayatının uzun metrajlı filmlerde canlandırılması. Bunun için de çoğu kez sanıldığının aksine, her imkana sahip olunduğunu söylüyor. “Padişahlarımızdan tutun halk kahramanlarına, sahabelere kadar bizim kahramanlarımız, konularımız var. Sponsor bulunur, teknik imkan da var, sadece girişimcilik eksik.” http://www.stvhaber.net/index.php?khide=1&ghide=1&sec=16&hid=5203

    Moral Sitesi (Moral FM)

    Şu halde, meydan okuyamayız, güçsüzüz ve Yaratıcıya muhtacız. Evrenin Sahibine inanıp dayananlar, evrene meydan okuyabilirler. Donan suyun çelik boruyu patlatabilmesi; yumuşacık bitki köklerinin taşları delip geçebilmeleri kendi kudretlerinin eseri değildir.

    Biz insanlar, gaflete kapılıp Evrenin Sahibine meydan okursak, dünya sırtımıza bindirilecektir. Gerçek açıktır: Yaratıcı yaratmasa, gözlerimizi bile kırpamayız, bir damla suyu yutamayız. Gurur ve bencillik, aklımızı köreltmemelidir.
    Hayata sımsıkı, inançla ve ciddiyetle sarılmalıyız. Bir karınca nasıl ciddi yaşarsa hayatı, biz de hayata en az o kadar ciddi bakmalıyız. Evrenin Sahibinin çevirdiği çarkların içerisinde ilerliyoruz. Hayatta eğlenmeye yer var; ama, alaya ve küçümsemeye yer yoktur.

    http://www.moraldergisi.com/yazilar.php?s_id=20&id=mbozdag

    Asıl hedefimiz mutlu bir dünya yaratmak. Tanrı da böyle istiyor. Herkesi mutlu görmek istiyor. Onun için bizi yaratıyor. Onun için bir anlam veriyor. Bir bilgenin çok meşhur bir lafı vardır. 'Doğan her çocuk Tanrı'nın insanlardan hala umut kesmediğinin bir temsilcisidir.' der. Ben buna katılıyorum. ''Doğan herkes bu dünyaya çok şeyler getirecek.'' diye düşünüyorum. Dolayısıyla her yeni çocuk, her yeni umut, her değişim; umuda, mutluluğa, coşkuya ve bütünleşmeye doğru atılmış bir adımdır. Çok geniş bir perspektifte evrenselliğe atılmış bir adım. Ona küçük adımlarla, küçük değişimlerle gireceğiz. Kendimizi, başkalarını, yaşamı anlayarak, hayatı anlamlaştırarak. Onun için bir ilkemiz olmalı: Sürekli gelişmek ve sürekli geliştirmek.

    http://212.154.21.40/2000/06/18/dizi1/dizi1.htm

    İsmail Berk Yeni Asya com

    Kurumsal eğitim artmalı

    Mazeret, gerekçe, alışkanlıklar ve bürokrasinin buyruk gücü ile politikleşmeyen bir zeminde bu veriler dikkate alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu anlamda endüstri mühendisliği, sistem danışmanlığı, işletme-organizasyon disiplini ve modern yönetim teknikleri, sürecin bir parçası ve tarafı olarak kurula dahil edilmelidir.

    KURUMSAL YAPILANMA EĞİTİMLERİ alınmalıdır.

    Stratejik yaklaşım

    Liderlik/kanaat öncülüğü

    Öğretişim

    Birey odaklılık için paylaşım

    İnsan hakları ve çevre

    İletişimin irşatta kullanılması

    Tebliğin dinamikleri ve empati

    Aile yapısına kurumsal din eğitimi

    Kurumlara yönelik moral seminerler düzenleme yaklaşımları

    NLP teknikleri ile din eğitimi

    TKY yaklaşımı

    EFQM modeli

    Yenilenme ihtiyacı

    21. yüzyılın vizyonu ve din ihtiyacı

    Dinin evrenselliği

    Demokratik ortamda din öğretimi

    Moral-motivasyon kaynakları oluştururken dinin etkisi

    Din hizmetleri ve kariyer planlaması

    Profesyonellik/uzmanlık ve dinî değerler uyumu

    Olumlu rekabet içinde uluslararası ilişkilerde dinin fonksiyonelliği

    Dinlerarası diyaloğun dünya barışı açısından etkisi

    Öğrenme iklimleri oluşturma

    Birey-aile ve değerler üçgeninde yaklaşım

    Birey-okul ikileminde yaklaşım

    Birey-sistem ikileminde yaklaşım

    Bireyin “BİR” kabul edilme yaklaşımı içinde dinin bireye sunulması

    Demokrasi, küresellik, sanayi toplumu ve ahlâkî normların farklılığı içinde dünya Müslümanlığı yaklaşımı

    Katılımcı, seçilmiş, kriterlere dayalı, yazılı ve açık çalışma yöntemlerine sahip dinî gönüllü grup ve STK ile kurumsal yapıların topluma sunum oluşturmaları

    Dinî ortamların demokratikleştirilmesi

    Dönemsel ve münavebeli görev ve sorumlulukların her düzey, grup ve kurumda yaşayan kültüre dönüştürülmesi.

    http://www.yeniasya.com.tr/2005/02/28/dizi/default.htm

    Konu ile www.erenlp.com sitesindeki ilgili yazılar için linkleri tıklayın :

     KİGEM   KİŞİSEL GELİŞİM MERKEZİ   TASAVVUF     HAFTALIK SIZINTI        SÜRÜ TARİKAT      GÜLEN      ANASAYFA

     

TOP