Değişim Mesajları : Doğum Depresyonu
- Son Güncelleme: Perşembe, 23 Nisan 2015 23:31
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 6849
Doğum Sonrasında yaşanan duygusal durum değişiklerinin bir sistematiği var. Doğum sürecinde yaşanan koku alma duyusundaki değişikler, doğum sonrasında farklı bir yapıyı ortaya çıkabilir. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise zihnin temiz olmasıdır. Yazı bu konuda NLP bakışı ile bilgi aktarmaktadır.
Üremek insan hayatının temel öğelerinden biri. Bunun için bir kadın ve bir erkek gerekiyor. Bitkiler nasıl çiçek açıp tohum veriyorsa, doğadaki her canlı genlerini geleceğe taşımak istiyorsa, insan da bunu doğum ile gerçekleştiriyor.
Toplumsal kurallar çocuk sahibi olmayı evlilik kurumu ile organize etmiş durumda. Bunun dışında evlenmeden çocuk sahibi olanlarda var.
Hamilelik süreci doğurgan cinsin, dişinin, insanda kadının yaşadığı bir süreç. Bu süreç hem ailede hem de hamile kalan kişide farklı sonuçlara yol açıyor. Hamilelik sırasında kadının algıları çok açılıyor ve ençok açılan algısı ise koku alma duyusu. Bu genetik tarihimizden gelen bir süreç. Duyu organlarının sıralaması görme, işitme, koklama, dokunma, tatma iken, bu sıra değişiyor ve koku alma duyusu ön sıraya geçiyor. Koku alma duyusu ön sıraya geçtiğinde daha önce alınmayan kokuların alınması ile hamilelikte kusma eyleminin arttığı görülebiliyor.
Burada inceleyeceğimiz konu ise bu değil, doğumdan sonra ortaya çıkan, doğum depresyonu, post-natal sendrom veya Elif Şafak'ın tanımı ile Logusa Cini konusu.
Hamilelik süreci yaşandıktan sonra doğum yapılıyor. Bu birkaç şekilde olabilir. Yaygın olarak kullanılan üzerinde çok tartışılan Sezeryan ile doğum, epidural ile doğum, ya da normal doğum. Narkozlu, epiduralli veya normal olsun, çevresinde de bir takım etkiler ortaya çıkardığı gibi, en çok hamile kalan kişide etki ortaya çıkartır.
Doğum sürecinde narkozlu olsun, olmasın doğum sonrasında ortaya çıkan doğum depresyonu, pos-natal sendrom ya da logusa cini etkilerinin nedenlerinin ne olduğunu öğrenmek yararlı olacaktır.
Doğum süreci, hem süreç ve hem de doğumda kişinin farkında olmadığı süreçleri başlatır. Kişinin o güne kadar yaşadığı hayatın sorgulanması demektir de aynı zamanda. Kadın çocukluk, genç kızlık, kadınlık süreçlerinden sonra annelik sürecine girmektedir. Sorumluluk almakta ve bir hayatın sorumluluğunu üstlenemeye başlamaktadır.
Özellikle doğum sürecinde kişinin zihninde kapattığı, yaşadığı kötü tecrübelere ait duygular üste çıkar. Kişi hayatını yeniden ve yeniden gözden geçirir bu süreçte. Eğer geçmite yaşanan çok sayıda kötü tecrübe var ise ve doğum sonrası süreçte hayatını geçmişteki gibi yönetecekse, o zaman açılan bu duyguların üstü örtülür, geçmiştekinden daha kalın bir kapakla. Bu ise doğum depresyonu denen sistematiği ortaya çıkarır. Kişi kaynaklarını kullanamaz hale gelir. Çağrışımlar yolu ile ortaya çıkan kötü duygular gözyaşı ile kapatılmaya çalışılır.
Bu sistematiğin neler olduğu ve nasıl ortadan kaldırılacağı Zihinsel Detoks programımızda bilgi olarak aktarılmakta, değişim kolaylıkla sağlanabilmektedir.
Bu yüzden doğum öncesinde ya da hamile kalmadan bu sorunlar çözülebilirse, hamile olan kadın hem rahat bir hamilelik, sonrasında ise doğru modelde annelik yapar hale gelecektir.
Stres altında geçen hamilelik süreçleri yaşayan çocuklar rahimde rahat hareket edememekte, sıkışmakta ve doğduktan sonra yaşadığı bu sıkışma dolayısı ile çok hareketli hale gelebilmektedir. Bu hareketliliğin nedenleri aranırken konan "hiperaktif" tanısı çocuğun da, annenin de hayatı biraz daha zorlaşacaktır.
Bu anlamda doğum depresyonu anneyi kötü duygulardan uzaklaştırmaya çalışan bir mekanizmadır diyebilir. Bunun ortadan kaldırılması "içeriksiz" modelde yapılacak değişimlerle mümkün olabilmektedir.
Elif Şafak'ın Ayşe Arman'a söyledikleri - "Kızımı doğurduktan sonra çok ağır bir depresyon geçirdim. 10 ay sürdü. Tek bir satır yazamadım. Hatta öyle bir an geldi ki, "Ben bittim" dedim, "Bir daha hiç yazamayacağım..." Sonra birdenbire tekrar yazmaya başladım. Hiç ara vermeden. İki buçuk ay. Gece gündüz. Deliler gibi. Kitap bitti, depresyon bitti. Benim için cin çıkarmak gibi bir şeydi. Loğusa cinlerimden kurtulmuş oldum." yaşadıklarının neler olduğunu anlatıyor. Bunlardan çok kolay kurtulabilir ve değişimi başlatabilirdi.
"Evet, sürekli ağlıyordum. Sabah akşam. Herhalde derim çok inceldiği için, her şey hüzünlü, her şey ağır geliyordu. Hep şunu düşünüyordum: "Bu kadar mutlu olmam gereken bir dönemde kapıldığım bu mutsuzluk neden? Bende bir sorun olmalı. Niye bu hüzün? Niye bu kasvet? Ben niye böyleyim? Başkaları anneliğe yumuşacık geçiyorlar. Ben neden beceremedim. Ben anormal miyim?" Resmen delirmekten korktum..."
Bu cümleler da yaşananları güzel şekilde özetliyor. Bu yüzden değişim süreci başlatılmadığında, kurtuldum sanılan durumlar yaşanmaya devam edecektir.
Bu anlamda doğum depresyonu da bir değişim mesajı olarak algılanmalıdır, diyebiliriz.
Cengiz Eren
http://www.erenlp.com
.