Fatih Terim + Acar Baltaş
- Son Güncelleme: Pazar, 16 Ekim 2011 16:57
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 9579
"Korkaklar hergün, cesurlar bir kere ölür"
Motivasyon mu? MORTivasyon mu?
Herkes Milli maça hazır görünüyordu. Kaşlar çatılmış alabildiğine bağırarak söylenen İstiklal Marşı bütün stattaki seyirciler tarafından da çok güçlü bir sesle söyleniyordu. Futbolcular sanki bir cenge gider gibi idiler. Maçın birinci dakikası dolmadan bir penaltı ile geriye düşmüştü takım. Alpay elinin önünden geçen yumuşak topa pek de ne yaptığını bilmeden dokunarak yön değiştirmesini sağlamıştı. İlerleyen dakikalar içinde oyun yerine oturmuş ve takımımızın golleri gelmeye başlıyordu. Durum 3-1 olmuştu. Tur atlamaya ramak kalmıştı. Taca çıkması gereken bir topa vurulmuş ve gerideki oyuncuların arkasına pas olarak atılmıştı. Bu İsviçre’nin maçtaki ilk fırsatı değildi ama bu akın gol olmuş ve maç 3-2’ye gelmişti. Sonra 4-2 olmuş ve maç sona ermişti. Milli Takımımızın ve bizim Almanya hayallerimiz, bir yıldızın kaydığı gibi elimizden kaymış ve kaybolmuştu.
Olaylar işte bu noktada başladı. Kavgaları tekmeler, çelmeler, koridorda da devam etmiş, barışın ve kardeşliğin gelişmesini sağladığı söylenen futbol kavgayı körüklemeye başlamıştı. Kavga aslında uçaktan inen İsviçreli futbolcular için körükte başlamıştı, “Cehenneme hoş geldiniz” ve “5-0” pankartları ile karşılandıklarında. Bütün ülke yaşanan onca olay olmasına rağmen maça kilitlenmişti. Bu belki de bir ülkedeki ilk en derin “maç hipnozu” idi. Herkes maçı düşünüyor, konuşuyor ve yazıyordu.
Sonuç değil ama maç sonunda yaşananlar, söylenenler daha çok konuşulacağa benziyor. Burada biraz daha geçmişe de dönmek gerekiyor. Zira Fatih Terim, Acar Baltaş işbirliği geçmişe, Fatih Terim’in Milan’dan atıldıktan sonra Galatasaray’a gelmesi ile başlıyor. Bu dönemde Fatih Terim’in Şampiyonlar ligi Barcelona Maçı öncesinde söylediği “ Yenilmekten korkmuyoruz ama nefret ediyoruz” cümleleri Galatasaray’ın başını yakmıştı. Bu sözlerin söylendiği andan sonra Galatasaray Şampiyonlar liginde tek puan alamamıştı. Bu konuda basında ve http://www.erenlp.com sitesinde yayınlanan yazıları inceleyebilirsiniz.
Galatasaray’daki teknik direktörlük görevinden Özhan Canaydın’ın baskısı ile istifa eden Fatih Terim uzun bir süre işsiz kalmış ve bu süreçte değiştiğini düşünmeye başlamıştım. Yeniden Milli Takım’ın başında söylemlerde geçmişe göre farklar görünüyordu. Milli Takımlar Danışmanı unvanını kullanıyordu. Acar Baltaş’la olan işbirliği yeniden başlamıştı. Tümer’in Milli maçlarda attığı goller sayesinde seçme maçı oynanmasını sağlayacaktı. Bu nokta işe Fatih Terim’in değişmediğini gösteren olayların ortaya çıkmasını da sağladı.
Seçme maçını İsviçre ile oynayacaktık. Rakibin kolay olduğu söyleniyor ve Almanya’daki Dünya şampiyonasına gittiğimiz farzediliyordu. Bu güvenle geçmişte birlikte çalıştığı oyuncuları takıma alan Fatih Terim ve ilk seçme maçında 2-0 yenilmişti. Bu maçta hakemi, seyircileri, İsviçre basınını suçlayan Fatih Terim, Galatasaray’daki başarısız dönemlerinde görülen yüz ifadeleri, kelimeler ve cümlelerindeki yine ve ve daha sert şekilde yeniden ortaya çıkıyordu. Kızgındı, sinirliydi ve kamuoyuna sert mesajlar veriyordu.
İstanbul’da yaşanan olaylardan sonra gazeteye şöyle bir cümle söylemişti. Bu cümle de “Yenilmekten korkmuyoruz ama nefret ediyoruz” cümlesini Fatih Terime’e sunan Acar Baltaş bu sefer bundan daha sert ve kötü sonuçlar ortaya çıkarabilecek cümleyi vermişti.
“Korkaklar hergün, cesurlar bir kere ölür” . Cümle Shekaspeare cümlesiydi. Seçkinlerin iktidar mücadelesini anlatan yazarın yazdığı içeriklere uygundu bir cümle. Spor içeriğinde böyle bir cümlenin kullanılması bu sonuçların ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri. Zira bu bilgi de kamuoyuna aktarılmıştı, basın ve kameralar yolu ile. Bu cümle dil açısından biraz dikkatli olarak incelenirse, tehlikenin büyüklüğünü gösterebilir. Belki de bu cümlenin etkisi ile Fetullah Gülen’i sevdiği bilinen Hakan Şükür maçtan sonra “Biz arkadaşlarla zaten helalleşmiştik” cümlesini ifade ediyordu. Çıkılan bir maç değil bir savaş gibi olsa gerekti bu cümlenin söylenebilmesi için. Zira yukarıda cümlede ölüm kelimesi iki kere kullanılıyordu. İlk bölümde bergün, ikinci bölümde bir kelimeleri ölüm kelimesini niteliyordu. Bir kurtuluş savaşı içeriğinde söylenebilecek bu cümleyi Fatih Terim’in kullanmasının ne olduğu sorgulanabilir. Kullanılma nedeni Fiorentina, Milan ve Galatasaray’da yaşadığı başarısızlıkların üzerini kapatma isteği olsa gerektir. Fatih Terim Milli Takım Almanya’ya gidebilirse, geçmişteki başarısızlıkların etkisinden kurtulabilecekti.
Böylece bu cümlenin etkisi ile maç değil bir savaş yapılmış ve Fatih Terim, Acar Baltaş, antrenörler, futbolcular acı çekerek hazırlanmışlar ve acı çekerek oynamışlar ve kaybettiklerinde ise en büyük acı ile karşı karşıya kalmışlardı. Kendilerinde değildiler ve neler yaptıklarının ve neler söylediklerinin farkında değildiler. Fenerbahçe stadının aşırı gürültülü atmosferi derin yapılarında varolan kötü tecrübelerin hepsini açığa çıkarmıştı. Bu da doğal olarak olayların büyümesini sağladı ve tur atlayan İsviçre takımının oyuncularına acı verme gereğini hissederek tekme, çelme, tokat gibi yola başvurdular. Çektikleri zihinsel acıyı fiziksel olarak onların da çekmesini istediler.
Alpay’ın bu takımda tutulmasının nedeni ise Fatih Terim’ke başarısızlık içeriğinde benzer kaderi paylaşmasıydı. Fatih Terim onun da kurtulmasını istiyordu. Zira Alpay bir Milli maçta oyuncu düşürmediği için “vatan haini” olarak görülmüş, İngiltere maçında Beckham’la kavga etmiş, İsviçre maçında ikinci gol ayağına çarpan topun yön değiştirmesi ile gol pasını veren kişi durumuna düşmüştü. İkinci maçın başında ise penaltıya sebep olması sorunlarından kurtulmasını değil daha da büyümesini sağlıyor ve çektiği acıyı tekme atıp acı çektirerek göstermeye çalışıyordu.
Acar Baltaş ise Galatasaray'da’yaşadığı başarısızlığa Milli takımda da devam ediyordu. Televizyonda gösterilen federasyon yayınlarında Fatih Terim futbolcularına “Sakin Olun”, “Dikkatli olun”, Oyuna Gelmeyin” uyarıları veriyor, uyarıların uyarıldığımız yönünde sonuçlandığını bilmediğini fark etmemizi sağlıyordu. Acar Baltaş’ta bunu belki de bilmediği için Fatih Terim’e bilgi aktarmamıştı. Ayrıca bu cümleleri söylerken ses tonu gergin olan Fatih Terim mesajlarının sonuçlarını maçın sonunda görmüştü ve kendi hissettikleri ile de yaşamıştı. Daha önce basın mensuplarına “parazitler” diyen Fatih Terim bu defa hakemlere “ahlaksızlar, hırsızlar” nitelemelerini kullanıyordu. Değişmediğini gösteren önemli mesajlardı, maçtan sonraki basın toplantısında söyledikleri. Halbuki Arsenal maçından sonra Arsenal antrenörü Galatasaray soyunma odasına bir kasa soğuk şampanya getirmiş ve “Galip Gelseydik biz içecektik maçta siz galip geldiğiniz için bu sizin hakkınız” demişti. Sportmenliğe ait çok güzel bir tecrübeydi bu yapılan.
Fatih Terim ilk maçta kadroya almadığı Acar Baltaş’ı İsviçre’ye çağırmış ve futbolculara “sizin tedaviye ihtiyacınız var” mesajını vermişti. İkinci maç öncesinde kaleci Volkan’la yaptığı basın toplantısında futbolculara “terapi” uygulayacağını söylüyordu. Televizyona Federasyonun verdiği görüntülerde Acar Baltaş, İsviçre gazetelerinde Türk Futbolcuları için “lousy” dendiğinden bahsediyor ve “lousy”’nin ne olduğunu açıklayarak onları motive ettiğini zannediyordu. Futbolculara aktarılan bu cümleler kızgınlığa yol açmış ve “biz onlara gösteririz” duyguları içinde maç kaybedilince sonuçları tekme ile alınmıştı.
Levent Bıçakçı ise “Lütfen” kampanyası, Tahkim ve benzeri olaylarla Türk futboluna verdiği zarara Fatih Terim’le bir yenisini daha ekliyordu. Fatih Terim de başarısız olmamak için Galatasaray’a verdiği zarara ilave olarak Türk Futboluna ve Türkiye’nin dışarıdaki imajına kolay silinemeyecek bir darbe vuruyordu. Acar Baltaş ise mesleki hayatındaki başarısızlıklarına bir tane daha ilave ediyordu. Bu maçta sadece onlar değil hepimiz kaybetmiştik aslında.
Bu federasyon yönetimi ve Milli takımlar yönetimi değişmediği müddetçe Türk futbolunda daha sert olaylara hazırlıklı olmamız gerekecektir. Dünya üçüncüsü olabilen bir takımda seçmeleri aşamamış bir takım yaratarak büyük bir başarı sağlandığı da ifade edilebilir. Bu da Dünya Takımı olan Galatasaray’ı Dünya takımı yapmaya çalışırken benzer duruma düşen Özhan Canaydın ve Federasyon Başkanı Levent Bıçakçı, Fatih Terim ve Acar Baltaş sayesinde aynı noktada buluşmuşlardır.
Bu maçın toplum üzerindeki etkileri ise farklı olacaktır. Her seviyede iletişim ve ilişkiler sertleşecek ve bu yapı bütün topluma yayılacaktır. İlave olarak güzel oynadığı halde istediği sonuca ulaşamayan Milli Takım yüzünden kişiler bizde çalışıp başarıya ulaşamazsak kötü olur, bu yüzden emek sarfetmeye gerek yok şeklinde düşünerek, toplumda bir yavaşlama ortaya çıkaracaklardır. Böylece hem kavgalar çok artacak ve hem de çalışmama isteği toplumda yaygınlaşacaktır.
Galip gelmek ise bundan biraz daha kötü sonuç ortaya çıkarabilecekti. Toplumdaki her kesimi acı çekerek başarıya ulaşılabileceğine inandırıp herkesin acı çekmeye başlamasını sağlayacaktı.
Geçmişteki başarısızlıkların varolanı nasıl etkilediği, yanlış stratejilerin ve seçimlerin, Türkçe’yi kullanmayı bilmemenin, ortaya çıkardığı durumun kişilere, kurumlara, topluma ve Türkiye’nin imajına nasıl zarar verdiğine dair ilginç bir örnek olarak gösterilmeye devam edilecektir, bu sonuçlar. Yazının başındaki cümlenin ortaya çıkardığı anlamı ise “Biz Almanya’daki Dünya şampiyonası için öldük” şeklinde değiştirilebilir.
Cengiz Eren
20 Kasım 2005