Doğru Hayat Yanlış Hayat
- Son Güncelleme: Salı, 29 Ocak 2013 11:30
- KY tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2605
Doğru hayat, doğru insan, doğru yaşam…
Yanlış hayat, yanlış insan, yanlış yaşam…
Yaşam ve insanla ilgili, o kadar büyük genellemeler yapılabilir mi ?
Doğru ya da yanlış yaşanmış hayat, diye bir tanım olabilir mi ?
Kesinlikle değil, bunu sadece biz böyle nitelendiriyoruz,eğer öyle olsaydı hayat bizi bu günlere taşıyıp, getirir miydi?
Dünya ve hayatımız tamamen siyah ya da beyaz değil ki, siyah ve beyaz arasındaki tüm renklerden oluşuyor.Hayat bir gökkuşağı…
Bizim için yanlış olan bir şey, diğer kişi için doğru, hatta başka bir yerde, başka bir durum ve zamanda bizim için bile tamamen doğru sayılabiliyor.
“Görecelilik” Albert Ainstein’ın keşfettiği, geliştirdiği ve tanımladığı “izafiyet teorisi”nden sonra dilimize yerleşen, varlıkların var oluş biçimlerinin birbirleri ile karşılaştırıması ve var oluşsal farklılkları ifade eden bir kavramdır.
Kısaca, var olan her şeyin”yapısal,amaçsal, tarihsel ve işlevsel”olarak,birbirinden farklı ama birbirinden ayrılmaz, gerçeklik içerisinde olduğunu anlatır.
Öyleyse, doğru ,yanlış bunlar da iç içe geçmiş göreceli ve hareketli şeyler…
Bunlar bir çarpışma…
Mutlak, doğru ve yanlış yok!
Bunlar değişen şeyler…
Hepsi değişiyor, doğrular değişiyor,sabitler değişiyor,hareketler değişiyor,tepkiler değişiyor…
Sadece, birisi biraz hareketli, diğeri biraz sabit oluyor.
Yaşamı okumak diyorum ben buna, yaşamı okuyup tavırlarını alıyorsun.
Hayat zor tabiî ki,
Ve bize göre çok büyük…
Alçalıyor, yükseliyor, her şeyi içinde taşıyor.Çeşitli, geniş ve olabildiğince zengin.
Yaşam her şeyden oluşuyor.
İnsan, ne yapıyor? Onu sabitlemeye çalışıyor.
Bu doğru ve bu yanlış, bu iyi ve bu kötü gibi…
Her şeyin nitelik,boyut ve anlam değiştirdiği bir dünya da, bir şey tamamen nasıl yanlış olabilir, ya da bir şey tamamen nasıl doğru olabilir ki…
Ayrıca, kesin doğru ve yanlış tanımlamaları, duruşları, sabitlemeleri, esnek olamama durumları karşısında beynimiz de kilitlenip, tıkanıyor. Esnek davranamadığımız için katılaşıyor ve küçülüyor.
Sonra mı, sonra da yaşamımızı küçültüyoruz ve bunun içinde dönüp duruyoruz..
Doğru ve yanlışlara takılıp, tıpkı siyah beyaz gibi, griye yer açmıyoruz ve esnek olamıyoruz.
İşte, o bilineni unutmak, bilineni yeniden değerlendirmek, yenilemek, yeni anlamlarını vermek gerekiyor.
Sen, bu hayat denilenin içerisinde bir canlısın, kendi hayatının kaptanısın, her gün hava raporuna bakıyorsun, her gün göstergelerine bakıyorsun.
Yani bir gemi kaptanı gibisin, hayatına kaptanlık yapıyorsun...
Yağmur geliyor, sular geliyor, soğuk oluyor, fırtına oluyor, benzin bitiyor, tayfalar isyan ediyor, sürekli bir devinim var hayatın içinde…
Bu değişim ve hareketlilik içerisinde devamlı okuyorsun hayatı, karar veriyorsun, değiştiriyorsun, doğru-yanlış anlamlandırmaları da buna dahil…
Sürekli sörf halindesin,
Elinde bir pusula yoksa, açık denizde yolunu kaybediyorsun ,
Yani, burada mümkün olduğu kadar sabitlememek, hayatı fotoğraflamak değil, filmlemek, hareketli duruma getirmek,değişen koşullara uyum sağlamak gerekiyor.
Hayatın içerisinde,kasırga, fırtına, tufan, dalga hep var.Bazen çok yorucu ve sıkıntılı geçebilir yolculuğumuz, önemli olan bizim bu gerçekliği nasıl algıladığımız, dünyaya bakışımız ve gerçekliği agılama biçimimiz, hayatımızı gözümüzde ve gönlümüzde nereye koyduğumuz, nereye yerleştirdiğimiz, bizlerin yaşamın karşısında, ne kadar şartlanmış, ne kadar esnek olduğumuz, yaradılışı ve kainatı nasıl yorumladığımız ve nasıl bir yol izlediğimiz, tavır değiştirip, değiştiremediğimizdir doğru olan.
Beyninizi ve düşüncelerinizi değiştirdiğiniz oranda, doğru ve yanlış, güzel-çirkin, iyi-kötü tanımlarımız da değişiyor.
İşte,böyle bir şey hayat…
Gerçeklik mi ?
O da, doğruyu, yanlışı arkana alarak,kendini akışa bırakarak ve hayatla bütünleşerek,gemiyi batırmadan yola devam etmek...
Hayat hep,ileriye doğru yaşanıyor…
Firdevs Ersoy
27 Ocak 2013
Bir yazının gelişimi görmek için diğer yazıları okuyup puanlayabilir, yazarın en çok hangi yazının beğenildiğini anlamasını sağlayabilirsiniz.