Yürek Pusulamız
- Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Ekim 2013 18:41
- Firdevs Ersoy Baysal tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3261
Susanna Tamaro üretken, etkili ve güzel bir dili var, samimi, mütevazi ve naturel buluyorum, iyi de yazıyor. Her okuduğum da bana ve duygu dünyama dokunuyor yazıları, yaşamsal şeyler anlatıyor, yaşatıyor beni, seni,bizi...
Güzel mesajları İtalya 'dan bize kadar ulaşıyor ve yüreğimizin sesi oluyor. Ancak, "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" deyip duruyor ya, sırf bu sebepten takığım bu yazara ...
Canım istiyor ki, oturup bir mektup yazayım Susanna'ya , "mesajlarınızı her yerinden eleğe koydum, daha özel bir pencereden sağına soluna baktım , sizin yazılarınızdan yola çıkarak buralardan şuralara kadar geldim ama sonra yolumu kaybettim, huzur orada deyip, yüreğimin götürdüğü yere gittim ama başka şeyler çıktı, bu ses beni orta yerde bıraktı, beklenmedik şeyler oldu, işin içinden çıkamadım" diyesim var.
Susanna Tamaro sorularını sordu, mesajlarını verdi ama yeterli değil, bu cümlenin içinde sıkışıp, kaldın mı paradoksa giriyorsun. Cümlenin dışından baktığında da öyle bir yer yok !
Yaşamsal, yaşama uygulanan kavramlar ama soyut şeyler bunlar, yani yaşam yolculuğu içinde kazanılacak şeyler. Gönlümüzün sesini dinlemek güzel, insanın içinde konuşan bir ses var tabii ki, işte o ses doğruyu söyler de deniyor . İnsanın yastığına başını koyduğunda ve ilk uyandığında kendisiyle karşılaşması , oralarda sorduğun sorular, oralarda verdiğin cevaplar, bunlar belirliyor olayı...
Yüreğinle orada karşılaşıyorsun, fakat o ses her zaman doğru çıkmıyor çünkü her şey gibi o da yanlışı içinde taşıyor. Bu yüzden, bu konuya yaklaşırken önce kendine yaklaşmayı bilmek gerekiyor. Bu cümle doğruyu belirlemiyor yani, Çünkü, duygular doğruya doğru hareket etmiyor, onun istediği yere yöneldiğinizde alıp başını gidiyor, beklenmedik şakalar yapabiliyor.
Söz geçirmek falan mümkün değil, laftan sözden anlamıyor, asileşiyor, tamamen kendi başına buyruk çalışıyor. Vazgeçirmek zor ! Tutamıyorsun. Doğru müdaheler yapsan da doğru neticeler alamıyorsun, nasıl yaklaşacaksın, nasıl davranacaksın, onu ileriye mi çekeceksin , geriye mi çekeceksin? İnsanı zorluyor. Sonra da her şey kördüğüm oluyor ve karma karışık bir balık ağına dönüşüveriyor. Yani, duygu her zaman doğruyu ve dengeyi aramıyor, düşünceler ise doğru ve denge arıyor, duygularımızı dizginliyor.
Fakat yaşamın önünü duygu açıyor, düşüncelerimiz ise yaşamın içinde karşılaşılanları düzeltmeye çalışıyor. Her dinlediğin yoldan giderek hayat yaşanmıyor bu yüzden ancak düşünce ve duygu çatışmalarını yöneterek güzel şeyler yapılabiliyor. Her duygunun bir düşüncesi var, düşüncesiz duygu var mıdır? Ne, neyi takip ediyor, bilmek gerekiyor.
Bunlar hem birbirlerini tencere kapak yapıyorlar hem de paradokslar, birbiriyle çelişiyorlar, çatışma içindeler. İnsan yüreğinin sesini mutlaka duymalı ve dinlemeli , hatta duymuyor ve dinlemiyorsa da duyuracağı kadar da beklemeli ama insanın yaşam yolu, yaşamının sürdürülmesi sırf bununla yeterli değil ki, sadece içindeki sesi duyarak , bu ses doğrudur diyerek olmuyor.
Bu sesin dışında, bize yardım edecek şeylerin de olması gerekiyor. Kısaca, bu cümleden şunu anlıyorum ben, bundan sonraki yaşantınızı nasıl yaşayacaksınız, çelişkilerinizi nasıl aşacaksınız, kendinize bir yol açacak mısınız ?
Kendin olmak, kendinden başlamak, normal hayatın içindeki çelişkilerin içinde kendinle geçinebiliyor musun? Demek ki bu da yine kendinden başlayan bir şey ve önce kendinden emin olmak gerekiyor. Ben kendi üzerimde yeterince çalıştım mı ? Ben kendi sesimi doğru anladım mı ? Ben kendi sesimi ne zamandır dinliyorum ? Daha evvel yüreğimin sesine, ne kadar kulağımı kapattım ?
Bir insanın bir şeyi yaparken, iç sesini dinlerken verdiği cevap ,kendisini kabullenmesi, yüzleşmesi, geçinmesi, benimsemesi ile başlıyor.
Sen yüreğinin götürdüğü yeri bırakta bir yere gitmeden önce kendi yüreğine bir git bakalım, ondan sonra onunla beraber hareket et, onu taşıyabiliyor musun? Onu doğru okuyabiliyor musun? O seni duyabiliyor sen onu duyabiliyor musun ? Onunla olgunlaştın mı, yeterince arkadaş mısın ? Bu yolculukta yüreğindeki duygularla ,düşüncelerin bir arada nasıl gidiyor ? Kendini seveceksin ki ondan sonra hayat yolculuğunda senin yanında kim olacak, yaşamına neleri alacaksın? Sen o gittiğin yerde ne yapacaksın ? Ne isteyeceksin ?
Belirleyici olanları tespit etmek, bunları bilmek lazım önce, esas olan bir yere gitmek değil, temel felsefemiz yaşamsallık ve yaşama uyumlu olanı bulabilmek olmalı. Sen bunları gerçekleştiriyorsan, yapıyorsan orada hata da olabilir, eksikte olabilir, tekrar da olabilir, yeniden yapmak zorunda da kalabilirsin.
Hata yapmadan, yanlış düşünceleri düzeltmeden nasıl olacak ki olmuyor. Demem o ki, bu mesaj her zaman, her koşulda uygulanabilir bir şey değil ve hayat böyle bir şey de değil...
İnsan çok büyük kaosları olan bir varlık, belki de anlayacağımız en büyük şey, zor anlaşılabilirliğimiz ve karmaşık olduğumuz. Yüreğinin götürdüğü yere git diyecek kadar da hafife alınacak bir şey değil çok ağır bir şey şu "DUYGU DÜNYASI" denilen şey ! Her şeyden önemlisi de KENDİMİZ, kendi kendimize engeliz. Ve yüreğimizin fısıldadığı her şey , her zaman bizi doğru yere götürmeyebiliyor.
Firdevs ERSOY 26 Ekim 2013 BALÇOVA