Babamı Beklerken
- Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Şubat 2014 11:34
- K.Y. tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2867
Güneş Toros'ların arkasından gümüş bir tepsi gibi doğmaya başlamıştı.Eski model beyaz bir VW karavanın önündeki şezlongda oturmuş dağları seyrediyordu Ufak bir balık kafasını çıkarığ tekrar daldı Ne iyi ettimde burada mola verdim diye düşündü Etrafına baktı, ormandan kuş sesleri geliyordu. Deniz alabildiğince lacivertti. Güneşin dokunduğu yerler yavaş yavaş renk değiştirmeye başlamıştı.Bu sonsuz sükunetin içinde acı dolu bir hüzünle uzaklara dalan gözlerinde iki damla gözyaşı ve arkasından gelen hıçkırıklar tam bir tezat içindeydi.
Neden sonra gencinden bir kızılderili reisinin ve altı kollu korkutucu tetemin üstüne işlendiği mavi peluş battaniyesini düşürdüğü yerden alarak Mersin'in o bilindik kavurucu sıcaklığının henüz başlamasına rağmen sıkı sıkıya sarıldı battaniyesine. Hep babası ölürse ağlar mıyım diye düşünmüştü. Bir ay olmuştu babası öleli ama maalesef gözyaşı dökmek bugüne nasip olmuştu.
Babası ile ilgili anıları bölük pörçüktü, hiç unutmadığı ise üç yaşından beri her sene babası gelecek diye beklemesiydi.Almanya'ya işci gitmişti, o ise annesiyle beraber, dedesi ve babaannesinin yanında yaşıyordu.Bir kere hayal meyal hatırlıyordu babasını. Bir cenaze için gelmişti köye. Köyleri belki de tüm Mersin'in en fakir köyüydü. Tek hatırladığı toz, toz, çamur, çamurdu.
Mezarlıkta un helvası dağıtmışlardı.Helvaları iştahla yiyen fötr şapkalı, bıyıklı kocaman bir adam vardı sisler içinde " daha başka helva yok mu? " diyen.Her cenazede dünya kadar helva toplayıp, günlerce sakladığını, artık umudu kalmadığını anladığında kargalara yedirdiği aklına geldiğinde minik bir tebessüm yerleşti suratına. Gözyaşı ve sümüklerini sol elinin tersiyle silerken, dedesi geldi aklına.
Galiba 6 yaşındaydı. bu sefer tamam diye bağırıyordu dedesi "eve doğru koşarken bu sefer tamam oğlum biletini almış geliyor". Aman yarabbi, evde bir koşuşturmadır, bayram havasıdır gidiyordu. Ama o gözlerini harman yerinin karşısıdaki 2 katlı konağa dikmişti. Orhan ağa çok hastaydı ve fazla yaşamaz diyorlardı.
Her akşam Orhan ağa ölsün diye dua ediyordu. Üçgün kalmıştı babasının gelmesine. Artık gündüzleri de dua etmeye başlamıştı. Bir gün öğleden sonra yüksek sesle yağsın yağmur, çaksın şimşek, düşsün Orhan ağa üzerine, helvasını yiyek, diye söylenirken, "Ulan eşşekoğlueşşek" diye dedesinin tokadı suratında patlamıştı. Neye uğradığını şaşırmış, sonradan kendini savunmak için zaten ölecekmiş, babaannem söyledi, bende Allah Baba'ya dua ediyorum babam gelmeden ölsün ki, helva toplayıp babama vereyim. Ertesi gün Orhan ağa öldü. Cenazede deli gibi helva toplarken, dedesinin bir bakışı vardı ki, ölene kadar unutması mümkün değildi.
Doğan Gür 18.02. 2014