Tüketilen Sevgi
- Son Güncelleme: Pazartesi, 20 Ekim 2014 11:26
- K.Y. tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4386
TÜKETİM, insan üzerinden prim yapmak bize, insanı ve her şeyi tüketen bir yaşam biçimini dayatıyor. İnsan tüketildiği ve özgürleşemediği için yaşamın içerisinde sevgi de bundan nasibini alıyor ve mum gibi tükeniyor.
İlişkiler veya birliktelikler ya yozlaşmaya doğru gidiyor ya bozulmaya doğru gidiyor ya deforme oluyor ya da sevgiyi dışlamış bir şekilde ilerliyor. İnsan ilişkileri sevgi birlikteliğine doğru gitmiyor.
İnsan ilişkilerindeki deformasyon, YÜKSELEN DEĞERLER dediğimiz ama aslında ALÇALAN DEĞERLERİMİZ , özel günler aldatmacasında ve yalanında iyice gün ışığına çıkıyor. Bir yılda yapmamız gerekenleri , bir güne sığdırıyoruz.
Herkesin işini bir günde bitiriyoruz. Babalar gününü yaptık babanın işi bitti. Sevgililer gününü yapmıştık o bir sene sonrayı beklesin artık. Öğretmenimizin de elini öpmüş, mesleğinin ne kadar kutsal olduğunu söyleyerek gününü kutlamıştık. Anneler gününü yaptık, annenin de işi bitti. Annemize hediyesini aldık, yanaklarından da öptük ya ömrü var yaşarsa, o bir sene bekleyecek artık. Beklesinler, bekleme umutları doğuyor.
Evet ! Seneye kadar beklesinler ve biz işimize bakalım. Bütün insan ilişkilerini, sevgi ilişkilerini, hepsini böylece bu özel günlerle, doğum günü kutlamaları ile halletmiş oluyoruz. Bu çok pragmatik, hızlı geçen bir şey. Bize ayak bağı olan, kafamızı karıştıran şeyleri çok hızlı bir şekilde geçiyoruz. İnsanlar kendilerine bir iş bulup, bir gün icat edip ona çalışıyorlar. Alışveriş yapıyorlar, hediyeler seçiyorlar. Hediye edilen, hediyelerle verilen sevgiler ihsan edilmiş şeylerdir. Devamı yoktur, bir sene daha beklersin, içi boştur, içeriği yoktur, kabuktur, vitrindir bunlar.
Yaşantımızdaki sevgi kaynakları çok uzaklaşmış durumda, o sevgi kaynaklarına ulaşmak birer yudum su içmek falan mesele haline geldi. Yozlaşma, ilişkileri içine almış, menfaat baskıları, tehdit algıları var. Zihnin arkası heyyüla haline gelmiş. Hiçbir şeyde naturel değiliz, özel gün kutlamalarında da bu böyle devam ediyor.
Sevginin başına gelenler her şeyin başına geliyor. İşimiz zor yani... Evet ! çoğu şey insanların sevgisizlik yaşamasından kaynaklanıyor. Boşluklar, tezatlıklar, çelişkiler devam ediyor. İnsanların sevgiyi koyabilecekleri bir yerleri yok artık. Rafları yok ! Bu bir yaşam vizyonu, yaşam değerlendirmesi ve yaşamın anlamlandırılması ile ilgili bir şey.
Sevgi hayatımıza dahil olmamışsa oradan bir sevgi mesajı, bir sevgi iletisi gelmiyor. İnsanlar, sevgiyi yaşamlarına dahil etmek istiyorlar, çabaları var ve bunun boşluğunun farkındalar ancak sevgi nelere dahil oluyor, nelere dahil olmuyor, kendileri ne kadar sevgiye dahiller işte bunlarla ilgili ölçütleri maalesef yok.
SEVGİ, bütün olumlu eylemlere dahil oluyor, şeffaflıkta ve açıklıkta hemen kendini gösteriyor. Yalanı hiç taşıyamıyor, yalancıktan bir sevgi olduğu hemen anlaşılıyor. Gerçek tutumumuzdaki sevgi ile yalan tutumumuzdaki sevgi hemen anlaşılıyor.
Çok kolay ve basit, her zaman da sınanabilen bir şey ve bunun için de çok büyük şeyler gerekmiyor. Bu sevgi gerçek ve masum bir sevgi midir ? Yalan bir sevgi midir ? Bu özel gün kutlaması ne kadar sahici ve içtendir ? Bunu dostunda düşmanında, büyükte küçükte herkes anlıyor. İnsan yansıtıyor her şeyi.
Ben hiç güzel kokan bir çiçekten mesela, gülden, manolyadan, yaseminden kötü bir koku duymadım. Kurusalar da güzel kokarlar. Sadece çürürlerse kötü kokuyorlar. Nasıl kötü koksun ki onun içi, özü öyle. İnsanın içinde sevgi yoksa, işte o zaman yansıtamıyor ve yansıttığı şeylerde yalan oluyor ve onun sevgi olmadığını içten bir kutlama olmadığını herkes anlıyor.
Sevgiyi yaşamına dahil edememiş insandan sevgi gelmez ve kimse de ona inanmaz. Ayrıca asıl MARİFET, sadece özel günlerde değil tüm zamanlarda birbirimizi hatırlamak, sevmek ve değer vermek değil mi? Aranmasak, sorulmasak, bile sevgisinden, samimiyetinden, dostluğundan emin olduğumuz insanların olduğunu bilmek. Bize lazım olan bu, o zaman sevgi her daim olsun hayatımızda, sevginin tuzaklarına düşmeyelim ve birbirimizi görmezden gelmeyelim. Günü geldiğinde değil de her zaman hal hatır sormayı bilelim, sevelim,sevilelim.
Firdevs ERSOY İZMİR / 3-6-2014