Frida Kahlo
- Son Güncelleme: Pazartesi, 20 Ekim 2014 11:24
- K:Y: tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4999
Ne zaman, nasıl başladı hatırlamıyorum ama zaman içerisinde tanıdığım pek çok insan ve yakın arkadaşlarım bana "Frida" diye seslenmeye başladı. Yıllar içerisinde yeni bir ismim, rumuzum olmuştu.
Olumlu anlam içerdiği için mi yoksa Frida'ya duyduğum hayranlıktan mı tam olarak bilmiyorum hiç yadırgamadan, itiraz etmeden gerçek ismim gibi kabullenmiştim yeni adımı. Geçen gün Cihat'la sohbet ederken- O benim arkadaşım, dostum- "Frida ismi, bu bir kodlama . O'nu inceledin mi detaylarına baktın mı sen de ne gibi güzel çağrışımları var ? " deyince ilk aklıma gelen Frida ile ilgili okuduğum kitap ve izlediğim filmi oldu.
"Evet ! Fridaya özel bir yaklaşımım var ,onu inceledim, onun detaylarına baktım, ondan olumlu olarak etkileniyorum , onun zor bir iş başardığını biliyorum, mücadeleci olan, iz bırakan insanları seviyorum.
Çizimlerinde özgür, hiç fantezi kaygısı yok, beğenirler mi beğenmezler mi endişesi taşımamış, farklı, ruhsal gelişimi çok tahrik edici, duygusal zekası çok yüksek ve kuvvetli, kişisel olarak gelişmiş, çünkü çok kendi başına kalmış,kendi acılarının detayları ile uğraşmış, bütün zekası, kişiliği, bütün ruhu kendini geliştirmiş.
Frida hem güçlü bir iradeye zekaya sahip hem de sıfırı görmüş bir insan, acizliği tatmış, çaresizliğin en son noktasını görmüş ancak pek çok insandan farkı bunlara takılmamasında, aşmış olmasında."
Sohbet ilerleyince, Frida neler yapmış ve neler yansıtmış, araştırmak, onu daha iyi tanıyıp, derinleştirmek istedim. Frida aslında ne güzel ne çirkin, bir fotoğraf güzeli değil, etkili bir insan, bir karakter, başka bir güzel, zaten onu sadece ruhuyla ,fiziki güzelliği ile almak mümkün değil, hem haksızlık da olur .
Tabiat ona zeka, kişilik ve irade verirken aynı zamanda bir sakatlık veriyor. Bir çocuk felciyle başlıyor hikaye, bir de annesi erkek evlat beklentisi içerisinde olduğu için çocuğu zorluyor, manevi baskı altında hissediyor kendini, çocukluğundaki bu iki olay üçüncü bir olayla, kaza ile birleşerek onu yatağa bağlıyor. İki yıl yatağa bağlı yaşıyor ve bundan iradesi ile kurtuluyor.
Bu zorlukları yenerek yaşamı çok erken farkediyor, yaşamını yeniden kazanıyor ve tüm bunları Meksika gibi sert çelişkileri olan zor bir toplumda yaşıyor. Frida'nın başına pek çok olay geliyor, yatağa bağımlı iki yıl yaşıyor ve çok erken bedenini tanıyor,sağlığını kaybediyor ,onu tekrar kazanma mücadelesinin içinden geçiyor, ölümle yüzleşiyor.
Bizim çok sonraları kademeli olarak yaşayabileceğimiz olaylarla o bizden çok erken karşılaşıyor. Böyle olunca onun gençlikten gelen bir yaşama direnci oluşuyor, bir de zeki ve iradeli olmasından gelen bir takviye var ama umutsuzluk ve çaresizlik çok büyük. İç dünyasındaki, ruhsal dünyasındaki , duygu dünyasında ki bu çarpışmalarla onun sanatçı ruhu, kabiliyeti birleşince bir portre ressamı ortaya çıkıyor.
Resimlerinin büyük çoğunluğu portre ve kendi oluşumu ile ilgili, yanii kendini inşa etmiş oluyor. Frida çok özel, kendini çiziyor, kendiyle uğraşırken portreler yapıyor kendinde derinleşiyor ve uğraşıyor. Vücuduna çakılan çiviler, çektiği acıları anlatıyor. Genç bir geyik resmi var oklar saplanmış , geyik ölmüyor canlı hareketli, o onun durumunu güzel anlatıyor. İç dünyasını resimlere yansıtıyor.
Tehdit, ölüm korkusu, acı ,ruhtaki dalgalanmalar, yaşadığı çirkinliklerin hemen hepsi resimlere yansıyor. Böyle olunca bütün ruhsal dünyasının çirkinlikleri, tehditleri, ölüm korkularını genç yaşta aşınca, özgün bir kişiliğe kavuşuyor.
İnsanın özgür olmasını, kendi iç dünyasında, duygu dünyasında, kendini aşmakta özgür olmasını çok erken yakalamış oluyor ve onda ki bu özgürlük daha sonrasında daha büyük atılımlara sebep oluyor.
Tüm bunlara rağmen Frida'nın dramı bitmiyor, ölmeden bir sene evvel rahatsızlık geçirdiği felçli ayağını kesiyorlar. Burada kaçırılmaması gereken bir şey var ki o da ölüme yaklaşan diğer insanların mesajlarında çok büyük umutsuzluklar varken, -mesela Jean Paul Sartre öyleydi, Marguez'in veda mektubu da kötüydü, umutsuzdu-diğer bir çok entelektüelllerde de bu böyleydi ama Frida da son darbesi de çok ağır olmasına rağmen onda böyle bir şey yok.
Ölmeden evvel yine yaşamsallığı savunan bir tabloyu yapıyor. Fridanın analizlerini yaparken, benim sürecime olan katkılarını gözden geçireyim, ne kadar istifade edebilmişim bir göreyim, kendimi temize çekeyim dedim.
Ne kadar özgürüm ne kadar değilim,nerelerde sinmişim, siliğim nelerde geri çekiliyorum,nerelerde kendime hala baskı uyguluyorum, onlara dönüp bir baktım.
Bilimle ve sanatla uğraşan insanlar özgürleştikten sonra hemen hemen hiç geriye adım atmıyorlar, bir olaya adım attıktan sonra başlarına gelecekleri göğüslüyorlar.
Toplumsal ölçülerin dışına çıkabiliyor, alışkanlıklarla hareket etmiyor, bir konu nereye kadar açılıyorsa oraya kadar açıyor, engelleri aşıyorlar. Bizim yaşantılarımızda geriye adım atmalar var, böyle olunca zaman kaybediyoruz.
Ortaya çıktığı halde yapmadığımız şeyler var, kendimizi daraltıyoruz. EKSİK ÖZGÜRLEŞME içerisindeyiz.
Şimdi ben, yazarken nerelere kadar yaklaştım nerelere kadar uzaklaştım bilemiyorum ama Frida'yı temel kavramlarla ve doğru yaklaşımlarla değerlendirdiğimde, şöyle bir sonuç ortaya çıktı ; Kendi çelişkilerimize doğru yöntemlerle yaklaşmak , açmak, açabilmek gerekiyor.
Bizi neler kısıtlıyor, kendi kendimizi ne kadar kısıtlıyoruz ? Cesur adımlar atıp, verdiğimiz karaları uygulayabiliyor muyuz ? İnsan ancak kendini puanlayınca açıkları görüyor. Hangi konuda ne kadar açık var?
Bunu kavramak, adım atmamızı engelleyen, bizim gücümüzü enerjimizi sınırlayan şeyler neyse onları kırmak, bilinç arkasını açmak, baskılamadan, takılmadan, duygusal akış ve duygusal özgürlüğü sağlamak, bu iç özgürlükle ilgili sorununu ne yapıp edip, üstüne gidip çözmek, tamamlamak gerekiyor.
Frida'ya kadar ressamlar görüneni yapmışlar ama o görünmeyeni de yapmış. Kendi kendini parçalayan bir beden ve yüze yansıyan müthiş acı var resimlerinde. Yani insanın içindeki ruhun, karmaşanın, hastalığın ,birikimini, insandan yansıyan acıyı, çatışma ve çelişkiyi anlatmış.
Frida hastane odasında kendi yatağında içini ve dışını çiziyor. Bu özgürlük içinde olmasaydı resimlere yansır mı ? Mümkün mü ? O,insanın İÇİNİ DIŞINA çıkardı. O zaman, bizim içimiz ne durum da diye bakmak, doğru yapabiliyor muyuz diye sormak lazım.
Firdevs günlük yazarken sakıncasız, sakınmadan yazması gerekeni yazabiliyor mu? Kendine ve yaşantısına ne kadar engel? Sakınmaları, baskılamaları fazla mı az mı ?
Kısaca, İç özgürlüğünü tamamlamak isteyen, değişim arayışında olan, güzel şeyler görmek ve incelemek isteyenler için, dünyanın üstüne yürüyüp, hayatın yakasına yapışan, yalan ve korkunun kıçına tekmesini yapıştıran ve üstüne bunları resimleyen, müthiş gözü kara, kabına sığmayan bir kadın Frida.
Derinliği, duygusal zekası, bir insanın hem bedensel hem de ruhsal gelişimine , kişisel mücadelesine ve çabasına örnek bir başarı olarak görülüyor ve bu genç kadını incelemeyi de zorunlu kılıyor.
Pablo Picasso'yu veSalvador Dali yi incemeyi de... Derin suya dalmak için araç gereç ve doğru bilgi, iç özgürlük için de doğru teknikler yaklaşımlar, yöntemler gerekiyor ki özgürleşmiş - Simon de Beauvoir, Jean Paul Sartre gibi- cesaretle iç özgürlük meselesini halletmiş felsefeciler, bu insanlar üzerinde çalışmak, onlara kafa yormak kendi iç özgürlüğümüz için güzel çağrışımlar yapabiliyor.
Frida KAHLO da bütün bunlara referans olacak çok güzel bir adres. NOT: Sevdiği andan itibaren yüreğinin acı çektiği, Diego RİVERA gibi bir ressama,kişilik olarak çok güçlü bir insana yaklaşıyor ve onunla evleniyor.
Böyle bir özgür kişiliğe ulaşmamış olsaydı bunu yapabilir miydi ? Bu da bir sonraki yazı... )).
Firdevs ERSOY 21.06.2014 / İZMİR