Mutsuzluk İçin Hazır Değilim.
- Son Güncelleme: Pazar, 12 Ekim 2014 11:55
- K.Y. tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2687
Sokakta şiddet devam ediyor, şehit haberleri geliyor, siyasiler birbirini suçluyor, ülke adım adım savaşın içine çekiliyor, halk şaşkın bir halde olanı biteni anlamaya, kavramaya çalışıyor.
Ben de herkes gibi gündemi takip ediyor, hayatın içinde her kesimden insanlarla, en uçtaki kişilerle konuşuyor, sorularıma cevaplar bulmaya çalışıyorum.
İlginç yorumlar geliyor…
Bugün bir tamirci ustası, komşum çifte pasaport yaptırmıştı, ben de gereksiz olduğunu söyleyip dudak bükmüştüm, “ Abi sen anlamazsın bu işleri, sonra anlayacaksın demişti.” Şimdi düşünüyorum da çifte pasaportlu olsam iyiymiş. ( bunu söyleyen usta ulusalcı bir adam, her gün arabanın altına girip toz toprakla boğuşan bir insan )
“ Ben oğluma pasaportunu on yıl uzatmasını söyledim, bu krizler bitmez, zaten her şey globelleşti” diye sohbete katılıyor müşterilerden bir tanesi, “ İki oğlum var ikisi de feda olsun bu vatana” diyor diğeri, bunu duyan ustabaşı sesini yükselterek “Kolay mı sanıyorsun ? Çocuk askere gider, anne uyumaz, gözünü uyku tutmaz. Tüm aile sefil olur, savaş orada olur, çocuğu oraya gönderirsin ama sen de burada savaşa katılmış olursun” diye bağırıyor.
Toplumun durumunu ve konuşmaların heyecanını görünce dayanamadım ,“ Evde bir çuval un, iki teneke zeytin yağı, bir çuval şeker bulundurmak gerekiyor sanırım”deyince tamirci ustası “Abla evde bunlar yoksa o ev ev değil zaten” diye yanıt verince, biraz gülümsedim.
Buruk ayrıldım yanlarından, kimse durumdan memnun değil, insanlar endişeli, telaşlı ve gergin, halk sorunlara kendince çözümler, yöntemler bulmaya çalışıyor.
Burası İsviçre değil ki, orda her evin sığınağının olması zorunlu, herkes evinin altını sığınak yaptırır, çok pahalıdır ama vazgeçmezler bundan , onlarda ortak akıl var, kıyamet gününe kadar sığınaklar şarap mahzeni ve kiler olarak kullanılsa da vatandaşını koruyor hükümet.
Biz de ise yönetimler, kendilerine yönelik felsefe güttükleri için, yöneticilerin tavırlarını ve hatalarını halk ödüyor.
İnsan, gelişmeleri değerlendirince ve olan olayları izledikçe savaş şartlarının daha fazla olduğunu, barış şartlarının daha az olduğunu görebiliyor.
Bir rezalet bu ! Yenilir yutulur bir şey değil !
Savaşı göze alıyorlar ve savaşa çanak tutuyorlar. Göz göre göre kitle katliamına giriyorlar.
İnsanlar birbirlerini mahvedecekler, kitlelerin birbirini kırmasına sebep olacaklar. İnsanlık adına utanılacak bir tavırdır bu, yıkarak, dökerek, kırarak bir yere varabileceklerini sanıyorlar.
Televizyonda sopalı, silahlı gösterileri, kasapvari saldırıları ve gerilimi izlerken, insanın tüyleri ürperiyor, Binalar, araçlar yakılıyor yıkılıyor. İnsanlar yaralanıyor, ölüyor.
Bunları görmektense, Yedi Uyuyanlar Mağarası’na gidip, orada uyuyasım var.
Zaten, ülkenin sosyolojisinin militarist bir yapısı var, savaşa çok olgun ve yakın, yaşam karşısında barışçı ve demokrat değil, geçmişi ve gelenekleri de buna çok uygun .
Yoksulluk ortadan kalkmıyor, cehalet ortadan kalkmıyor, tasarruf yapılamıyor, yatırım yapılamıyor, genç işsizliği hızla artıyor, uzun süreli demokrasiler oluşmamış, temel problemler çözülememiş, bunalımlar aşılamamış, kaynaklar doğru kullanılmamış.
İşin içinden çıkamamış, kilitlenmişsin.
Savaş yoluyla çözümler üretmeye çalışırsan, savaşı tetikler kışkırtır, silah dağıtırsan yukarıda saydığım özelliklerini kullanarak savaşırlar da her şeyi yıkabilirler de …
Bu insanların, sıkıntıları var, yaşamıyorlar, yaşayamıyorlar, gençler savaşarak hayatlarının değişebileceğini bile düşünebilirler çünkü savaşmasını biliyorlar ama savaşın sonunda neler olacak onlar da bilmiyorlar.
Görünen o ki, bu ülke insanı çok büyük kırımlardan sonra demokrasinin ne olduğunu anlayabilecek.
Sıcak savaş çıkması da gerekmiyor, bölge savaşları bitmezse ki bitmeyecek gibi görünüyor, insanlar çökecektir, paraları silaha savaşa gidecektir. Toplumun tasarrufları yok edilecek, insanları gidecektir ve tamamen iflas eden bir ülke olacaktır.
Bunlar üzücü şeyler, dünyayı ve ülkenin içinde bulunduğu durumu duygusal olarak değerlendirirsen bütün gün ağlaman lazım.
Kısaca, biz uçlarda bir ülkede yaşıyoruz ve hiçbir şey barışa ve yaşama yönelik değil, o yüzden de geleceğimizi tehlikede görüyorum.
Olaylar böyle devam ederse, bu ülkemizi de yaşamımızı da karartan bir çöküş olacaktır, hiç şansımız yok ve gereksiz yere hepimiz acı çekeceğiz.
Üstelik, ülkem de ben de mutsuzluk için hiç hazır değiliz. Lütfen ! KIYMAYIN çocuklarımıza, gençlerimize ve GELECEĞİMİZE...
Firdevs ERSOY Bodrum
10.10.2014