Sevmek Bir Ömür Sürer, Sevilmek bir dakika
- Üst Kategori: ROOT
- Kategori: Konuk Yazarlar
- Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Aralık 2015 22:32
- K.Y. tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3485
Bodrum'da iki gün boyunca sağanak yağış aralıksız devam edince, insan evde olmanın keyfini çıkarmak istiyor. Film izlemek, kitap okumak, müzik dinlemek,yemek yapmak, klasörlerini yeniden arşivlemek gibi.
Evim, ben ve aramızdaki her şey yolunda giderken, çekmecelerin birisinin altına gizlenmiş, bana çocukluk yıllarımı, masumiyeti, içtenliği anımsatan, uzun zamandır bakmadığım, üzerinde iç içe geçmiş kırmızı beyaz iki kalp bulunan ve minik anahtarı artık paslanmaya yüz tutmuş, hatıra defterime dokundu elim.
Tesadüfen eski bir dostla karşılaşmış gibiydim, heyecanla sayfalarını çevirmeye başladım.
Geçmişimle ve çocukluk arkadaşlarımla buluşmuştum sanki, sana yazılan senin yazdığın hatıralar zamanı hatırlattı bana, di'li geçmiş zamana gitmiş, dünü anıyor ve kokluyordum. Bütün sayfalarını, yazılanları çizilenleri itinayla çevirip, tekrar tekrar okurken keyifli vakit geçirmiş ve çok mutlu olmuştum. Tam kapatmak üzereydim ki en arka sayfada, bir tanesi bütün hiç koparılmamış halde kurutulmuş, diğeri kalan tek yaprağı ile saklanmış papatyaya takıldı gözüm.
Hangi seçenekte kalmıştı son yaprak, şu an hatırlamıyorum.
Zaten o yıllar sevgi zemininden henüz haberdar olmadığım , sadece sevginin belirleyici olduğunu hissetmeye başladığım yıllardı.Sevginin olmazsa olmazları nelerdi, hangi ortam içinde oluşurdu ? Tüm bunlardan bir haberdim.
Kilitli hatıra defteri elimde, kanepeye uzanınca sevgiye takıldı aklım.
Sahi, bu sevgi denilen şey nedir?
Sihirli bir şey mi ? Basit mi karmaşık mı?
Sevginin "gel-git"leri nasıl oluyor?
Bunların cevabını verebilmek için, önce sevgiye her açıdan bakıp onu mercek altına alıp, sevginin kavramlarını, teorilerini, düşmanlarını tanıyıp bunu yaşamına dönüştürmüş olmak gerekiyor.
Çünkü, hayat sevgisiz olmuyor, sevgisiz bir hayat yürümüyor, yürüse de kabak tadında, saman tadında, tahammülsüz bir hayat oluyor.
İnsan sayısız şeyden feragat edebiliyor ama bir tek şeyden vazgeçemiyor, SEVGİden.
Fakat sevgiye ulaşacağım demekle de sevgiye ulaşamıyorsun, öyle de çözemiyorsun. Böyle de bir çelişki var. Çünkü sevgiyi yaşatmayan şeyler var. İnsanda sevgi var olsa da onun karşılığının da doğru çalışması gerekiyor. Sevgi alışverişinde bu olguyu tehdit eden düşmanları da biliyor olmak gerekiyor.
O zaman sevgi ile ilgili esas kriterler neler ? diye baktığımızda;
Sevgi bir bütün ve iki yüzlü , bir yüzü sevmek, diğer yüzü sevilmek. Bir yüzü başka diğer yüzü başka ama yapışık, bunu keyfi olarak koparıp ayırırsan, eksik sevgi oluyor, sevgi dramı ortaya çıkıyor.
SE-Vİ-YOR / SEV-Mİ-YOR
Seviyor muyum, seviliyor muyum?
İkisi aynı şeymiş gibi gözüküyor ama değil, karşıya geçiyor hemen.
Sevilmek, sevmek anlamına gelmiyor, sevmek ile bir bütün olmasına rağmen kendi fonksiyonları olan bir şey. Sevilmek edilgin bir şey, bekliyorsun. Onlar veriyorlar sen alıyorsun ama sevmek öyle değil ki farklı bir olgu, üretken, kendi içinden gelen bir şey ve sevmekte öznel deneyim var.
Ayrıca, insan yaşamı sadece sevgiye bağlı kalan bir yaşam da değil, sınırlı olmayan, çok yönlü bir yaşam ve bunun devamında insanı insan yapan özellikler var.
Zira, sevgi bazı şeylerle beraber yaşıyor, mesela özgürlükle birlikte yaşıyor ama sahip olmak istiyorsun, benim olacak diyorsun. Onu sahiplendiğin andan itibaren de özgürlüğünü kaybediyor ve orda sapma başlıyor. Sevgi koruyabilirsen devam ediyor, sapmalara girersen başka bir şeye dönüşüyor.
Sevgiye ulaşmak ve devam ettirmek aynen gerçeği sürdürmek gibi, çelişkilerin süreçlerinde doğru yer alabilmek gibi zorluklar içeriyor.
İnsanın yanılsama ve hata kültürü olmadığı için sevgide nasıl çuvalladığını, sevgideki sapmaları, sevgiyi doğru yönde nasıl sürdüreceğini bilemiyor, göremiyor, şaşırıyor. Melankoliyi sevgi sanıyor, tutkuyu sevgi sanıyor.
Ayrıca, hayat yalnızca sevgiye indirgenen bir şey de değil daha geniş...
İndirgemecilik başka bir şeyi görmemektir. Sevgi gelince her şey biter gibi.
Hayır ! Sen onu, kolundan kanadından kopartırsan bu tehlikeli bir şey.
Bu sadece kedi, köpek, hayvan sevgisiyle falan olacak bir şey de değil, bunları aşan bir şey .
Doğa, arkadaşlık, çocuk sevgisi, üretkenlik, yaşam sevgisi, kendine olan sevgi gibi ikinci, üçüncü aşamaya giden bir sevgi katmanı, aynı hayat anlayışı gibi.
Sevgi gelince, tek başına her şeyi çözmüyor ama sevgisizliği de unutmamak gerekiyor
Sanırım, en önemlisi ve insanın başına bela olanı da "SEVGİSİZLİK", çünkü karanlıkta kayboluyor insan.
Nefret, kin gibi uç noktalara gidebilen, yerinde durmayan bir şey bu, sevmenin yolu tıkanınca, ulaşılamayınca, giderek umutsuzlaşan bir durum oluşuyor ve bu sefer tutkulara, nevrozlara, sapmalara doğru ilerleyerek, insanı bir daha sevgiye dönülemeyecek kronik bir çizgiye çekiyor.
Nerden başladık, nereye geldik diyeceksiniz belki ama kısaca diyorum ki ;
Papatya falında ister seviyor, ister sevmiyor çıksın, sevginin olmazsa olmazları, kriterleri var. Sevmeden yaşamak mümkün değil. Etrafımızda bizi seven insanlar olsa da, bu bir insanın sevebileceği kadar samimi, güvenilir, gerçekçi olsa da kendimiz sevmeyi öğrenmeden olmuyor.
Çünkü, sevilmek sevginin yerine geçen bir şey değil ve sevilmekle sevgi işini halletmiş olmuyoruz, bunlar farklı şeyler.
Eğer biz sevmiyorsak bu bizim yaşamımızı kurtarmaya yetmiyor, mutlaka bizim de seviyor olmamız ve sevgi olgusuna kafa yormuş olmamız gerekiyor.
O yüzden, neyi seveceksek kendimiz de dahil, sevilmeyi beklemeden SEVMEYE BAŞLAYALIM !
Sevilmek güzel olsa da sevince sanki her şey değişiyor ve tüm dünya bizim oluyor.
Firdevs ERSOY 17.11.2014 BODRUM