38'de Bir olmak veya Mehmet Kuşman
- Son Güncelleme: Perşembe, 26 Şubat 2015 15:30
- Cengiz Eren tarafından yazıldı.
- Gösterim: 9871
2-8 Ekim 2003 tarihli Tempo dergisinde haber başlığı söyle idi. “ Urartu Uygarlığı bekçi Kuşman’la yaşıyor”. İlgimi çekmişti. Haberin ilk cümlesi ise daha da dikkati çekici ve güzeldi. ‘ Van’ın Çavuştepe beldesinde tek kişilik bir Urartu Uygarlığı yaşıyor’. Yazıyı dikkatle okuduktan sonra, Mehmet Kuşman hakkında bir yazı yazmak gereğini hissettim.
Sayın Mehmet Kuşman, ortaokul mezunu idi, Feng Shui, NLP bilmiyordu, Tai-İchi, bilmiyordu, Yoga bilmiyordu, yabancı dil de bilmiyordu, ama Urartu dilini tek başına öğrenmiş ve dünyada Urartu dilini bilen,Urartuca konuşabilen 38 kişiden biri olmuştu. Türk insanının kaynakların ne kadar zengin olduğunu ve neler yapabileceğinin en önemli göstergesiydi Sayın Mehmet Kuşman. Kendisini tebrik edebilmemiz bile mümkün değil, böyle bir sonucu ortaya çıkardığı için sadece teşekkür edilebilir.
Haberi okumaya devam ettiğimde Sayın Mehmet Kuşman’ın bunu nasıl gerçekleştirdiğini de farkedebilmek de kolaylaşıyor. Urartu Medeniyeti M.Ö 800 yılında çıktığı tarih sahnesini M.Ö. 600 yılında terketmişti. Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Çavuştepe beldesinde Kral II. Sarduri tarafından yaptırılan Sarduruhinili kalesinin bekçisi olan Mehmet Kuşman kendi yaşadıklarını ve yaptıklarını anlatmış.
Yanlızlığını, kale bekçiliğindeki 40 yıllık yalnızlığını kelimelerinden anlayabildiğimiz Mehmet Kuşman’ın hem hayallerini hem yaşam öyküsünü öğreniyoruz. Tarihe karşı olan ilgisizliğimizin de ifade edildiği cümleler içinde dikkatimi çekenler şu cümlelerdi.
1. “Yalnızdım, burada ben, çok yalnızdım”
2. “Özellikle kış döneminde bir ben kalırdım, bir de kale”
3. “Kitap Okudum ilk yıllar, bol bol kitap okudum. Bu, beni Urartucayı öğrenmeye itti. İlk olarak kazı ekiplerinde bulunan hocalardan yardım istedim. Pek öğrenebileceğime inanmadılar. İnatçılığımı görünce birkaç kitap verdiler, dille ilgili.
Önce harfler üzerinde çalışmaya başladım. Urartu dilinin İnguş-Çeçen dil ailesinden olduğunu öğrenince o dillere ait birkaç kitap aldım. Urartuca ile bu diller arasındaki benzerlikler Urartucayı öğrenmemi kolaylaştırdı.”
4. Bu yazı çok mu zor diye sormuştum kazı başkanı Afife Erzen Hoca’ya. “Evet Çok Zor! Ne yapacaksın” diye sordu biraz da kızarak. “Öğrenmek istiyorum” deyince “Haydi oradan” diyerek beni başından savdı. Biraz zoruma gitti açıkçası ama vazgeçmedim. İyi ki vazgeçmemişim”.
5. Ben o kadar Urartulaştım ki gözlerimi kapattığımda gözlerimi kapattığımda bile onları görebiliyorum”
Bu cümleler gerçekten çok önemli zira Mehmet Kuşman’ın çevresel koşullarla birlikte kendi stratejilerini açıklıyor.
Birinci cümlede “yalnızdım” ifadesi yaratıcılık veya öğrenme süreçleri açısından önemli noktalardan biri. Yalnız kaldığınızda hiçbirşey yapmadan oturmak çok zor. Bekçi olması hareketlerinin de belirli sınırlar içinde olmasını sağlamakta. Kale bekçiliği ile Sarduruhinili kalesine bağımlı kalan Mehmet Kuşman’ın, sınırlarını aşabilmesi veya bu sınırlar içine hapsolması mümkün.
İkinci cümlede ise “bir ben kalırdım bir kale” ifadesi ile kendisini kaleden bir parça olarak görmeye başladığını ve hareket alanının çok sınırlı olduğunu anlıyoruz. Kış aylarında günlerce hiç kimsenin uğramadığı bir kale ve Mehmet Kuşman. Kendisinin yalnızlığı ile kalenin yalnızlığının benzeştiğini ifade ediyor, derinlerde.
Zamanın geçmesi için okunan kitapların olduğu ifade ediliyor üçüncü cümlede. Hangi kitaplarını okuduğunu bilmiyoruz. Ama kendinden bir parça olarak gördüğü veya kendisini parçası olarak gördüğü yazıtları okuma isteği yaratmış olabilir, yoğun kitap okumaları. Hocalardan istenen yardım, onlardan alınan birkaç kitap ve harfler üzerinde çalışmalar ve başka kitaplar bağlantıların kurulmasını veya yeniden şekillenmesini sağlamakta. Hocaların Urartucayı öğrenemeyeceğine ait söylemlerinin detaylarını 4.cümlede öğreniyoruz.
4. cümle çok önemli. Zira Mehmet Kuşman’ın Urartuca öğrenmedeki motivasyonunun altında yatan sebebi de öğreniyoruz. Afif Erzen hocanın kendisine verdiği “Haydi oradan” cevabı, değişimin olmasını sağlayan kilit cümle. Bu cümleden etkilenmesi onun kendisini aşağılanmış hissetmesi sonucunda başlayan farklı seviyedeki öğrenme süreci. Bu Mustafa Kuşman’ın öğrenme sürecini hızlandırmakta. Afif Erzen Hoca’ya bu cümleyi söylediği için teşekkür etmek gerekiyor. Anlıyoruz ki “Haydı oradan” cevabına karşı iç konuşmalarında söylediği cümle şu olsa gerek “Ben sana gösteririm ve Urartucayı öğrenirim”. Mehmet Kuşman bu şekilde öğreniyor Urartucayı.
Beşinci cümlede ise dili öğrendikten ve yazıtları öğrendikten sonra okuduklarını görselleştirebildiğini de öğreniyoruz.
O kadar Urartulaştım ki cümlesi, okuduklarını hayal edebildiğini, duyduğunu ve hissedebildiğini söylediğinde, anlaşılması gereken bu dili bilen 38 kişi içinde kolaylıkla algılayabilen tek kişi Urartuluları ve yaşadıklarını.
Bunu bir model olarak detaylandırırsak, Çevresel bir yalnızlık kendisini birşeyler yapmaya zorluyor. Bu zorlamadan doğan okuma davranışları, Urartucayı öğrenme isteğini ortaya çıkarmakta. Urartucayı öğrenmek istiyorum cümlesinden sonra kitaplardan öğrenmeye çalışması ancak bu sırada hocanın kişilik seviyesinden kendisine verdiği mesaj, başlayan öğrenme sürecini zorunluluk haline getirmekte. Bu noktada “öğrenmek istiyorum” cümlesi “öğrenmeliyim”e dönüşmekte ve zorunluluk fiili ise motivasyon stratejisini değiştirmekte ve öğrenme sürecini hızlandırmaya başlamaktadır.
Bu model içinde Mehmet Kuşman’ın motivasyon stratejisinin kişilik seviyesinden kendisine aktarılan önermeyi reddetmesi bu sonucun gerçekleşmesini sağlıyor. Zira kendisine söylenen “Haydi Oradan” cümlesi aslında “Sen kimsin ki Urartuca’yı öğreneceksin, haydi bunu aklından çıkar, düşünmekten vazgeç” cümlesinin kısaltılmış hali.
Mehmet Kuşman sadece Urartu dilini öğrenmekle kalmıyor. Urartu dilinde tanrı veya kral isimleri yazan objeler yapıyor ve turistlere satarak para da kazanıyor. Urartu dilini öğretmekte istiyor, eğer imkan verilirse. 10 Ekimde Yapı Kredi Kültür ve Sanat Merkezinde başlayacak Urartu sergisinde yaptığı objeler de sergilenecek.
Bu haber benim için iç açıcı bir haberdi, Türk insanının kaynaklarının zenginliğini ve bu kaynakları kullanmaya başladığında ne kadar kolay değişebildiğini ve gelişebildiğini gösteren özgün bir örnek. Mehmet Kuşman’ın bu başarısı model olarak ve sonuçları itibari ile de çok değerli. Bu haberi Türkiye gündemine taşıyan Okan Konuralp’e ve Tempo Yayın Yönetmeni Kerem Çalışkan’a, Genel Yayın Direktörü Muhittin Sirer’e ve DBR Genel Müdürü Neslihan Tokcan’a teşekkür etmek ama bunun kadar önemlisi 10 Ekim’de başlayacak olan sergiyi ziyaret ederek Mehmet Kuşman’la tanışmak......
Cengiz Eren
4 Ekim 2003 Kozyatağı