Olmalı mı, Olmamalı mı?
- Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Şubat 2015 00:20
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3007
Olmak ya da olmamak cümlesi Shakespeare cümlesi, Hamlet'ten. Krallar, imparatorlar, diktatörler güç sahipleri hep olmak ya da olmamak arasında gider, gelirler.
Korku ile dolu hayatları, savaşlar, kazanımlar, kaybedişler, yeni dünya düzeninde pazara hakim olmak, hep bu anlamda yapılır. Aslında vardır ama bir müddet sonra tarihin tozlu sayfalarında kaybolabilirler. Yazarlar, sanatçılar, gazeteciler içinde durum budur. Olmak ya da olmamak.
10 Kasım dolayısı ile iki tam sayfa reklam Türkiye gündemine oturduk.
Bir Tanesi
Olmasaydın, Olmazdık
Diğeri de:
Olmasaydı, Olurduk.
Bu cümleleri dil açısından incelediğimizde ilkinin Olmak fiilinin olumsuzluk kipi ile kullanıldığını görüyoruz.
Diğeri ise, olmak fiilinin olumsuzluk kip olumlu şekli ile birleştirilmiş.
Beynimiz buradaki boşluğu gündemdeki içerik ile dolduruyor otomatik olarak. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünde yayınlanan bu reklamlar, bize onu düşündürüyor.
Mustafa Kemal Atatürk Olmasaydı, Biz olmazdık.
Mustafa Kemal Olmasaydı da, Biz olurduk diğeri.
Böylece olmak ve olmamak arasındaki bağlantılarda kurulmuşmuş oluyor. Aslında ikisi de farkında olmadığımız etkileri zihnimizde yaratacaktır. Mustafa Kemal Atatürk zihinlerden silinebilirse, varlık nedenimiz ortadan kalkacaktır. İlkinde bu sonucu yaratan cümle, diğerinde Mustafa Kemal Atatürk zihinlerden silinse de var olmaya devam edecek olanlar olduğunu gösteriyor.
Halbuki zaten sevenler ve karşı olanlar zaten varolmuş durumdalar. Mustafa Kemal'in kurduğu laik cümhuriyet ve buna karşı olanlar. Olmasaydın Olmazdık cümlesi olmazsa olmaz cümlesinden yola çıkılarak hazırlanmış durumda. Diğeri ise buna tepki olarak kurulmuş.
Bu cümleler üzerindeki tartışmaları olur, olmaz tartışmalar şeklinde değerlendirebiliriz. İki taraf arasında güç ve iktidar savaşlarının yaşandığı bu dönemde savaşın biraz daha netleştiğini göstermesi açısından ilginç bir nokta sayılabilir.
Türkiye tarihindeki en önemli olaylardan biri olan Gezi Parkı güç sahiplerinin de ayarını bozmuş durumda. İstanbul Sermayesi ile Anadolu sermayesinin güç savaşı bu anlamda devam ediyor ve yeni sermaye odakları İstanbul sermayesini zorlamaya devam ediyor.
İnternet devrimi Amerika'da ikinci dünya savaşı sayesinde oluşmuş sermayeyi altüst etti. Yeni internet sermayesi geçmişteki birikimleri devraldı. Enron iel başlayan bu süreç orada hala devam ediyor. Bizde yaşanan ise henüz böyle bir güç savaşı değil.
Telekomünikasyon ve internet omurgasında yer alamayan şirketlerin gelecekle ilgili önemli korkuları oluşuyor doğal olarak. Bu korkular nedeni ile halkı yanına çekmek ve yeni oluşan yeşil sermayenin etkilerinden korunmak temel amaç.
Mustafa Kemal Atatürk'ü sevenler ve sevmeyenler olarak ayrıştırılan toplumun geleceğinin tehlikede olduğu söylenebilir.
Yukarıdaki sebeplerden dolayı Olmak ve Olmamak üzerinde yapılacak tartışmalar yerine, değişim ve internet tsunamisi ile oluşan yeni şartlara uyum sağlamak ve bu dalgalar üzerinde nasıl "surf" yapılacağını öğrenmek en önemlisi. Bununda kişisel, sosyal, siyasal, toplumsal süreçlerdeki uygulamalardan geçtiğini farketmek gerekiyor.
Zaten varız ve olduk, Olmaya devam edip değişemediğimizde, buna benzer reklamlar vermeye devam edip, bize sunulan içeriklerde kalmaya devam edersek, olmamış olacağız. Bir haber vereyim dedim.