Doğa, Doğal Afetler, İnsan ve Van Depremi
- Kategori: Yazılar Yorumlar
- Perşembe, 27 Ekim 2011 12:45 tarihinde oluşturuldu
- Son Güncelleme: Salı, 03 Ocak 2017 16:56
- Cengiz Eren tarafından yazıldı.
- Gösterim: 5051
Van 7.3'lük depremle sarsıldığında, orada yaşayanlar ve Türkiye'deki insanlar için hayat bir gün öncesinden çok farklı hale geldi. Geçmişte yaşanan korkular ortaya çıktı, depremi yaşamayanlar için. Depremin etkilerini yaşıyor olanlarda, kaybettikleri insanlardan ve mallardan dolayı kendilerini çok kötü hissediyorlar. Bir değişim sürecinin hemen başlaması gereken anlardan birisi. Hayatı yaşayıp yardım etmeye çalışmak, paylaşmak, yalnız olmadıklarını anlatmaya çalışmak önemli. Ancak çok üzülmek yerine harekete geçmek, değişimi çok kolaylaştırabilir. Yazı deprem ile ilginç sonuçları size aktaracaktır.
İnsan doğal afetlere karşı her zaman yetersiz. Doğal afetten kaçamadığında, dışına çıkamadığında zarar görüyor. Ya yaralanıyor ya da hayatını kaybediyor. Sel, yanardağ patlaması, deprem, yıldırım, fırtına ve benzeri bir sürü doğal afet karşısında yetersiz kalıyor. Zira doğal olayları ortaya çıkaran enerji çok büyük. Birikip sonra patlıyor. Hareket enerjinin büyüklüğüne bağlı olarak şiddetleniyor. Ancak insanı hayvandan ayıran en önemli özellik kendisini koruyabilmesi. Ama kendisini korumayan ve koruyamayan insan o kadar çok ki.
Deprem de bu doğal afetlerden biri. Depremin özelliği katının sıvı üzerinde, mağma tabakası üzerinde hareket ederken ortaya çıkan sıkışmaların patlaması sayılabilir. Karalar daha doğrusu katı sıvı üzerinde hareket ediyor. Bu hareketler ise fayların üzerinde inanılmaz bir enerji birikimi yüklüyor. Hareket sırasında boşluklar ortaya çıkıyor. Hem insan hayatında, hem zihninde ve hem de doğada genel bir kural var. Boşluklar doldurulur. İşte kıta hareketlerinin faylar üzerinde ortaya çıkardığı boşluk bir gün doldurulacaktır. İşte bu doldurulmanın olduğu gün deprem olacak demektir. İnanılmaz büyüklükteki bir kütle hareket edecek demektir. Ortaya çıkan bu hareket üzerinde bulunan herşeyi hareket ettirecek ve sonuçlarını bizler göreceğiz. Sıvı katının hareketini ortaya çıkarıyor, katı hareket ettiğinde ise üzerinde ne varsa onu hareket ettirecektir. Üzerinde deniz olduğunda Japonya örneğinde olduğu gibi tsunamiler ortaya çıkabilmektedir, depremin büyüklüğüne göre. Eğer üzerinde deniz değil de yapılar var ise, o zaman o yapılar da sallanacak ve dayanıksız olanlar yıkılacaktır. İşte bu yıkılma durumunda içeride olan kişiler de yıkılan yapıların altında kalabileceklerdir.
Bir ev sahibi olabilmek için çırpınan ve uzun yıllar yaptığı tasarruflarla bütçesine uygun olarak bir ev alabilen kişi, evin sağlamlığı, depreme dayanıklılığı ile ilgilenmemekte, sadece konumu ve içinin durumu ile ilgilenmektedir. Böyle olduğu zaman özellikle fay hatlarının hareketli ve etkin olduğu ülkemizde çok sayıda can kaybı ortaya çıkmaktadır.
Burada ilginç bir noktayı da gözardı etmemek gerekir. Japonya depreminde görülen tsunami etkisinin bize gösterdiği gibi, depreme çok hazır olan ve hafif yapılardan oluşan Japon yerleşimleri, tsunaminin hareketine dayananamışlar ve etkinin azalmasını da sağlayamamışlardır. Sarsıntıya dayanıklı yapılar sıvının hareketinde paramparça olmuş ve sürüklenmişlerdir.
Van depremi ise bu anlamda katının hareket etmesi, katı üzerine insan eli ile yapılmış olan binaların yıkılmasını sağlamıştır. Aslında doğa burada da doğal seleksiyonu gerçekleştiriyor. Zayıf olan yokolur, yıkılır. Yanlış proje veya eksik malzeme ile yapılan doğal seleksiyon sonucu ile yıklılmışlardır. Kendisini koruyan insanın bu sistematiği düşünmesi hem kendisini ve hem de oturduğu yapının sağlamlığını önceden bilmesi gerekirdi. İkinci el araba alırken bile güvendiği tamircinin fikrini alan insan, ondan çok daha değerli bir şey alırken projesinin ne olduğunu bile düşünmemektedir. Düşündüğü sadece mutfak güzel mi? salon büyük mü? banyo da iyi malzeme kullanılmış mı? yerler parke mi? ve benzeri şeyler düşünmekte ve sorgulamaktadır. Hayat biraz da görüneni değil görünmeyeni yorumlayabilmektir diyebiliriz.
Bu sonuçlar çok önemli kayıpları ve acıları ortaya çıkarmakta, hayatta kalanlar için yeni oluşan eksik sistematik içinde ne yapılacağı bilinememektedir. Deprem binaları yıkmış ve depremin ortaya çıkardığı kayıplar ise aile yapısının çökmesine sebep olmuştur. Birincisi fiziksel ve ikincisi zihinsel bir depremdir. Zihinsel depremin etkileri daha uzun sürecek, kayıpları olan kişiler önce hiçbir şey hissedemez duruma gelerek katılaşacak ve daha sonra kayıplarına üzülmeye başlayacak ve en sonunda kendisini düşünmeye başlayacaktır. Olması gereken ise katılaşmayı hemen bırakıp harekete geçebilmesidir. Bunu ne kadar kısa zamanda yaparsa, yeni sistematiği o kadar kolay oluşturabilecektir.
17 Ağustos depreminde Eylül ve Ekim 1999'da askeri çadır kentlerde 12 seminer vermiştim. Seminerin adı "Depremle, Hayatla ve Kendimizle Barış" idi. Bu seminerler o dönemde herhangi bir sponsorluk alınmadan verilmiş ve ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştı.
Oradan bir kaç anektodu aktarmak isterim. Gönüllülere verdiğim bir seminer sonrasında gönüllülerden biri yanıma gelip, "Cengiz bey, iki hafta önce bu bilgileri aktarsaydınız, gözünüzün üzerine yumruğu yerdiniz. Ama şimdi yeniden hayata başlayabilmek için söylediklerinizin ne kadar doğru olduğunu görüyorum. Teşekkür ederim" demişti. Üniversiteli olan genç kız depremde 4 arkadaşını kaybetmiş ve gönüllü olarak Çanakkale'de bir çadırkente yarıma gelmişti.
Yine bir seminer sonrasında yanıma gelen bir bayan "Cengiz Bey ben otelde kat görevlisi olarak çalışıyordum. Çalıştığım otel yıkıldı. İşsizim şu anda. Ancak anlattıklarınızdan sonra farkettim ki, ben dikiş dikmesini biliyorum. Yıkılmış evimden dikiş makinesini getirip burada dikiş dikmeye başlayacağım." Bunu söylerken gözlerinde ümit ışığı belirmiş olduğunu görmek çok güzeldi. Kendi kaynaklarının birinin farkına varmış ve en önemlisi kendisi için yeni bir "karar" verebilmiştir.
Araba galerisi olan, evi ve galerisi yıkılan ve elinde kalmayan bir kişi de, "Bu anlattıklarınızdan sonra bir başlangıç yapmaya ben de karar verdim ve çadır kentlerde simit satmaya başlayacağım." demişti.
Bir yerden başlamak gerekiyor, değişim için. Karar kişinin kendi kararı olursa tabii ki değişim sitenen sonucu ortaya çıkaracaktır. Hürriyet Gazetesinde yayınlanan Depremle, Hayatla ve kendimizle Barış" seminer haberini linki tıklayarak okuyabilirsiniz.
Van Depremindeki acılar dinmeye başlayınca, o bolgedeki çadırkentlerde ve yörelerde bilgi aktarımları yapılacaktır.
Deprem hayatın her içeriğinde, ya da içeriksiz modelde değişim mesajı olarak algılanmalıdır.