Sanat Aklın Omega3'üdür.
- Son Güncelleme: Salı, 03 Ocak 2017 16:53
- Cengiz Eren tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4806
İnsan önce karada kendi bölgesinde yaşıyordu. Buldukları ile yetiniyor ve soyunu devam ettiriyordu. Sonra, büyük bir olasılıkla göktaşının dünyaya düşüp dizonorları yok etmesinden sonra hareket etmek zorunda kaldı. Çünkü göktaşının kaldırdığı toz bulutları yeşili yok etmişti, diye tahmin ediyorum. Yiyecek bulması gerekiyordu. Zira yeşillikler yok olmuş, ot ve meyve yiyemez hale gelmişti.
Uzun yollar kat etmesini sağlayan bu hareket onları karadan suların kenarına taşıdı. Sularda yaşayan canlıları fark ettiler ve balıkları yemeye başladılar. Balık yemek bir zorunluluk halıne gelmiş olabilir. Zira göktaşı çarpmasından dolayı ortaya çıkan toz havayı ve karayı toza bularken denizler daha az etkilenmiş olsa gerektir. Bunlar milyonlarca yıl önce olan olaylardı. Buz devrinin yaşadığı dönemde hareket edebilen yaratıklar kendilerini kurtardılar insanın ataları da öyle.
Çiğ balık yemeye başlamak ve uzun bir süre bununla beslenmek insan beyninde önemli değişiklilere sebep olsa gerektir. Zira balık içindeki omega3’ün bu değişimi yaptığı iddia ediliyor. Bu günkü araştırmalarda Omega3 beyne ve vücuda çok yararlı olduğunu gösteriyor. Beynimizin büyümesi ve farkında olduğumuz aklın gelişmesinin ilk noktası burada olsa gerek. Bir şeyleri farkında olarak yapmaya başlamak milyarlarca yıldan beri devam eden bir süreçte son 60.000 yıl içinde yaşanan olaylar olsa gerektir. Mağara duvarlarına neden resim yapılıyordu ve bunları yapanın ne düşündüğünü bilmek mümkün değil. Ancak bunu yapabilmesi için karar vermesi gerekiyordu. Ne yapacağına, ne çizeceğine ve nasıl yapacağına. Bunu da farkında olarak yapabilirdi.
Bu değişimden sonra insanın farkında olduğu aklının gelişmesi başlamış olsa gerektir. Bu ise düşünmeye başlamak ve karar vermek süreçleriyle desteklendiğinde iz bırakma isteği el ortaya çıkan sanat yine farkında olmadan değişim sürecini hızlandıracaktır. Önce resim sonra yazı bulundu da diyebiliriz. Mağaralarda bulunan hayvan resimleri sanatın bu anlamda da öncüleri. Görmek, kaydetmek sanatın başlangıcı sayılabilir. Şu kolaylıkla söylenebilir. Sanat yazıdan önce vardı. Sonra yazı bulundu. Sanat insan zihni için bir başka etkiyi yapıyor ve bu etki beynin değişimini sağlayan Omega3’le aynı etki sayılabilir. Sonrada yazı bulunuyor ve resim ve yazı bilgilerin kayda geçmesini gelecek nesillere bu bilgilerin iletilmesini sağladığı için son beş bin yılda gelişim inanılmaz şekilde gerçekleşiyor. Bu gün gördüğümüz bir görüntüyü kayıta saniyede geçirebilirken, sadece bir yüzyıl önceki günlerde, günler, bazen de aylar gerekebiliyordu, bir tuvali doldurabilmek için. O zaman balıkta bulunan Omega3’e benzer etkiyi aklımızda ortaya çıkaran davranışlar neler olabilir. Sanatın her dalı aynı etkiyi zihnimizde yaratacak ve duyusal hassasiyetimizi arttıracaktır. Müzik işitsel alanda, resim ve grafik sanatlar görsel alanda, herhangi bir konuda okumak ama daha önemlisi yazmak ta Omega3 etkisi yapacak ve gelişmemizi sağlayacaktır. Konulu olarak yapılan konuşmalarda bu etkiyi sağlayabilir. Gelişmiş insanlara baktığımızda bu özellikleri görüyoruz. Yazan, çizen,resim yapan, müzikle uğraşan insanlarda bu gelişimin hızlı olduğunu görüyoruz. Ancak şunu da söylemeden geçmemek gerekiyor. Herhangi bir sanat dalında, yazıda, müzikte zorunluluk nedeniyle kişi çalışmaya devam ediyorsa, yaratıcılık tamamen engellenecektir Can Dündar bir yazısında “Özellikle nefret ettiğimiz işimize para için devam edip seveceğimiz bir iş arayışına girmiyoruz “ diyor. Tabii bu durum yaratıcılığın sonu olsa gerektir. Sadece önünden akan yazıları seslendirir duruma gelmek, dışına çıkamamak sadece Can Dündar’ın değil çoğu köşe yazarının yaşadığı bir durum. Herhangi bir şey için zorunluluk var ise, -meli, -malı fiiller kullanılıyorsa, geçmiş olsun demek yerinde olacaktır. Köşede, sahnede, göz önünde, gündemde kalmak isteyen insanların yaşadığı durumu gözlüyoruz ve gözleyeceğiz.
Balık yemek, çiğ veya pişmiş balık yemek beynimizi fiziksel olarak güçlendiriyor. Sanat ise aklımızı ve zihnimizin çalışmasını. Sanatı yapabilmek kadar yorumlayabilmekte aynı etkiyi yapıyor. İki noktayı kolaylıkla söyleyebiliriz. Önce sanat vardı, sonra yazı. Eğer sanat olmasaydı yazı bulunamayacak ve ben bu yazıyı yazamayacak ve siz de okuyamayacaktınız. Yorumlamak, ve bağlantı kurmak değişimi sağlayan en önemli sonuç. Zaten her yazı da bir yorum içermiyor mu ya da yeni üretilmiş bir bilgi.
Şunları söyleyebiliriz. ,
Sanat aklın omega 3’üdür.
Yazı Yazmak aklı omega 3’üdür.
Yorumlayabilmek ve detayları fark etmek aklın omega’3üdür.
Müzik yapmak, beste yapmak –ki yazmak fiili içinde sayılabilir.- aklın omega3’üdür.
Tabii bunları yaparken bol miktarda balık yemekte, gelişmemizi hızlandıracak ama bunlardan birini yapmak zorunlu hale gelmiş ve başka bir şey yapılması düşünülemiyorsa, bütün dünyanın balıklarını yeseniz de hiç yaratıcı sonuç ortaya çıkmayacaktır.
Bol Omega3’'lü günler diliyorum.