Bir Konuşma ve Bir Yorum
- Son Güncelleme: Cuma, 22 Aralık 2017 13:21
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4565
Radyo Yayını
Dün akşam eve gelmiş radyo istasyonlarını karıştırıyordum, mutfakta.Mehtap Radyo ya denk geldim. Spiker Mehtap Radyo anonsunu yaptıktan hemen sonra Fetullah Gülen'in konuşmasının başlayacağını söyledi. Yaşanan durumu bildiğim için dikkatle dinlemeye başladım.
Karmaşık Dil Kullanımı
Sesi yorulmuş, konuşması güçlü, ayetlerle zenginleştirilmiş ama kendisini eskisi kadar güçlü hissetmiyor. Hatıralarından bahsediyor. Yüzyetmiş ülke ve sayısız okulu anlatıyor. Biz bunları yirmi senede kurduk diyor, elimizden alırlarsa, beş senede daha iyisini daha büyüğünü kurarız diyor. Hüzünlü bir konuşma ve dağılmayı engellemeye çalışıyor gibi.
Turgut Özal Süleyman Demirel Ecevit Abdullah Gül
Sonra da hatıralarından bahsetmeye başladı. Turgut Özal'ın başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde cemaate ne kadar yardımcı olduğunu anlatması da ilginçti. 30 ülke Cumhurbaşkanına referans verdiğini ve sayısız mektup yazdığını anlattı. Kendisini çok defa Çankaya'ya davet ettiğini ama kendisinin onu zor duruma düşürmemek için gitmediğini anlattı. Hatta Cumhurbaşkanı Özal'ın kendisini Çankaya'nın arka kapısından içeri almayı bile teklif ettiğini söyledi. Bunu da kabul etmedğini ifade etti.
Daha sonra ise Süleyman Demirel'den de bahsetti, sitayişle. Kendisi ile defalarca görüştüğünü ve onun da çok sayıda referans mektubunu ülke başkanlarına yazdığını anlattı. Bu hareketin Özal ve Demirel'in emaneti olduğunu söyledi. BU emaneti korumak gerektiğini de tabii ki.
Sonra sıra Ecevit'e geldi. Ecevit ile başbakanlığı döneminde Ecevit'in kendi evinde görüştüğünü, hem de defalarca görüştüğünü söyledi. Amerika'yı ziyaretinde Ecevit cemaat okullarında %30 Türkçe eğitim veriliyor dediğinde, Ecevit'in gözlerinin yaşardığını ve çok sevindiğini anlattı.
En son olarak ise Abdullah Gül'ün birkaç ülke başkanına mektup yazdığını ve bazı sorunları bu mektupları ile çözdüğünü de ifade etti.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Güney Afrika'yı ziyaretinde Selimiye kışlası kadar büyük bir cemaat okulunun önünden geçtiğini ama içeri girmediğini anlattı. Kendisine çok kızgın olduğu anlaşılıyor. Hele son yaşananlardan dolayı çok kızgın olsa gerek. Cemaat dağılıyor korkusu bacayı sarmış durumda.
Özal zamanında Papa'yı ziyaret eden Fetullah Gülen'e büyükelçilikten mihmandar verildiğini, sadece Papa ile görüşecekken, mihmndarın "ben Türkiye Cumhuriyeti temsilcisiyim, o yüzden Papa ile görüşmenize katılamam" cümlelerini saygı ile söylediğini anlattı. Seyahatin her anında mihmandarın hep yanında olması devletin kendisine verdiği desteği biraz daha net olarak gösteriyor.
Devlet Destekli Gelişme
Buradan anlamamız gereken bir kaç nokta var. Bunlardan birincisi, Fetullah Gülen bilinenleri kendi ağzından da itiraf ediyor. Cemaat'in devletin en üst noktalarından desteklendiğini ve devlet içine sızmaya izin verildiğini gösteriyor ve bunu kendisi de söylüyor. Sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine ilgi göstermediğini anlatıyor. Bugün yaşanan durumu ise biliyoruz. Fetullah Gülen kırmızı bültenle aranıyor. Devlet içindeki ekibi dağıtılırken, ekibin dağılmaması için gayret sarfediyor, ayetlerden verdiği örneklerle.
Lider ve Önerme Kabulü
Fetullah Gülen'in iki önemli hatası var. Bunlardan birincisi geçmişte, kendisini liderlere takdim eden kişinin "Hocaefendi, çok güçlendik. Bu yüzden artık görünür hale gelelim" önermesini kabul etmesi. Bu önermeyi kabul ettiğinde yurt dışına kaçması ile başlayan süreci de kabul etmiş demektir.
Kararsızlar Ordusu
İkincisi ise, insanları, etkisi aldığı insanları hiyerarşik yapı içinde o kadar karar alamaz hale getirdi ki, insanlar kendileri için veya hareket için alacakları her kararı ona sormak zorunda kaldılar. Ancak bu kişilerin kendilerini geliştirmelerini ve özgür iradeleriyle karar verebilmelerini engelledi. o yüzden meşhur beddua konuşmasında, bütün uyuyan hücreler mesajını vermesine rağmen, bir kaç savcı dışında kimse karar alamadı, kimse hareket edemedi. Hocası olduğunu söylediği Said'i Nursi ile benzer bir sonucu yaşıyor olması, konuyu doğru ve dikkatli inceleyen kişiler için şaşırtıcı olmayacaktır.
Ebede Geçme İsteği
Askeri yapıda kurulmuş bir hiyerarşi böyle bir hizmet faaliyetinde birgün kolaylıkla çökecekti. Kendi söylemlerinde ifade ettiği "Ebede geçmek istiyorum" cümlesi kendisinin hem üzülmesini ve hem de kaybetmesini sağlayan sürecin başlangıcı sayılabilir. Kendisi ebede geçmek isterken, koskoca bir hareketi geçmişe gömmek gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Devlet desteği ile büyüyen bir hareket devletin baskısı ile sona ermektedir.
Anlaşılması gereken ise, en güçlü hissettiğinizi farkettiğiniz an, en güçsüz hissettiğiniz andır ve darbe hiç düşünülmedik bir yerden gelebilir. Bu olayda da böyle gerçekleşmiştir.
Cengiz Eren
NLP Uzmanı ve Eğitmeni
http://www.erenlp.com