Rats in the Cage veya Biri Bizi Gözetliyor
- Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 14:55
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 5540
Bu yazı 2002 yılında hazırlanmış ve Ankara Üniversitesi ilef.net sitesinde yayınlanmaya devam etmektedir. Yaşanan son olaylar bu yazıyı yeniden gündeme getirmektedir.
15.000 kişi arasından seçildiği söylenen 15 insanın kendi istekleriyle kapatıldığı bir ev. 15.000 kişinin 150.000.000.000 TL’yi kazanmak için kişisel özgürlüklerini feda edebilir duruma gelmesinin insana acı vermesi. Kazanılacak bu paranın yarışmaya katılan 15 kişiden sadece birinin kazanacağı bilinse bile. Televizyonda görünmenin toplumdaki en önemli istek haline gelmesi anlaşılır gibi değil. Ancak insanların televizyona çıkmak için veya ekranda kalabilmek için neler yaptıklarını ve herşeyi nasıl manipüle ettiklerini hepimiz görüyoruz.
Bu “Biri Bizi Gözetliyor” evini, bu kez seyretmeye başladım. Hem kendi üzerimdeki etkilerini incelemeye çalıştım ve hem de evin içindeki kişilerin davranışlarını. Yarışmanın adının yanlış olduğunu söylemekle başlamak istiyorum. “Yönetmen Bizi Gözetliyor” olmalıydı. Yönetmenin gözetlediklerini ve göstermeye karar verdiklerini de seyirciler daha doğrusu bizler seyrediyoruz aslında.
Bu yarışmanın amacının ne olduğunu anlamış olmasam da insanların bu yarışmayı neden seyrettiklerini biliyorum. Zira burada elde edilen sonuçlar toplumsal yapı ve kültür hakkında çok önemli bilgiler de veriyor aslında. Bu bilgiler daha sonra değerlendiriliyor, sonuçlandırılıyor ve hatta oldukça yüksek miktarlarla satılıyor olabilir.
Her tarafı kameralarla ve mikrofonlarda donatılan bir evde yaşamak ve her hafta bir yarışmacının seyircilerden aldığı oylarla diğer yarışmacılardan birini eleme hakkına sahip olması, yarışmanın esası bu. Kameraların önünden kaçmak ve mikrofonu kapatmak yarışmadan atılma sebebi olabilir. Birde bu evde yaşamak için taksi şoförlüğü yaparak para kazanmak gerekiyor. Burada anlatılmak istenen ise kim olursanız olun “Siz bir taksi şöföründen başka bir şey olamazsınız bu yarışmaya katıldığınız için”. Ancak bu yarışmanın sadece iki taksisi var. Biri kaza yaptığında tek taksi kullanılıyor ve yarışmacılar bu taksi içindeki kameralarla de izleniyorlar. Duş teknesinde ve tuvaletteki görüntüler ise verilmiyor, daha doğrusu bu alanlarda kamera olup olmadığı belli değil. Eğer bu görüntüler çekiliyorsa, bunlar yarışmacıların yarışmadan sonra bile konuşmaması için şantaj malzemesi olarak kullanılıyor olabilir. Bu var ise bu kasetleri izleyen birileri de var olabilir.
İnsanların kafesteki farelere ve taksi şoförlerine dönüştürüldüğü bu yarışmada, yarışmacıların aldığı oyların miktarı ifade edilmiyor sadece sıralama veriliyor her hafta. Bu yayını yapan televizyon kanallarının ulaştığı alanlar da dikkate alınması gerekiyor aslında. Yayın olmayan bölgelerden de puanlama geliyor, puanlamalar tümüyle manipülasyon olabilir.
Yarışmacılar kameraların ve kameraları yöneten yönetmenin denetiminde. Aynaların arkasında bir başka dünya var. Bu dünyada neler konuşuluyor neler görüşülüyor bu görüntülerin ekranlara yansıtılması daha da ilginç olur bence. Çünkü yönetmen bütün yarışmacıları ve yapılan konuşulanları önündeki ekranlardan takip ediyor ve bunlardan birini ekrana veriyor. Ekrana verilen görüntü seyircinin en çok ilgisini çekecek ve seyirciyi ekran başına bağlayacak konu olmalı. Televole kültürüne uygun olarak bu yayında da kavgalar en fazla ilgiyi çekiyor. Kavga edenlerin tartışanların görüntüleri ekrana verildiği ve kavga edenlerin en fazla oy aldığı için veya böyle gösterildiği için yarışmadaki gerilim giderek artmakta kavgalarla birlikte.
Böylece yönetmen farkında olarak yarışmanın gidişatını belirlerken yarışmacıları ve dolayısı ile izleyicileri de yönetiyor aslında. Bu yarışmacıların hepsi öncekilerden daha profesyonel üstlendikleri rolleri çok daha iyi oynuyorlar. Normal hayatta yapamayacakları birçok şeyi yapmak zorunda kalıyorlar ve artık hayatlarının değişeceğini söylüyorlar.
,
Gerçekten hayatları değişecektir. Daha açık söylemek gerekirse artık hayatları eskisi gibi hiç olmayacaktır. Zira bu kadar fazla sınırı ve yaşadıkları hayatın her anını gözler önüne sermeyi kabul etmek kendi isteği ile hiçbir şey yapamamayı da beraberinde getirecektir.
Dikkat edilirse geçen yarışmalardan akıllarda kalan sadece kaset çıkaran bir kişi ama o da hazırlıksız olarak başladığı sahne hayatında sonunun geldiğini kendisi de farketmiş durumda. Yeni bir kaset yapması bile çok zor. Diğerlerinin hepsini unuttuk bir daha hatırlamak üzere.
Zira televizyonun en önemli özelliği yüzleri eskitmesi. İnsanlar seyrettikçe kendilerine yakın buldukça, o kişiden uzaklaşmaya başlıyorlar. Bunun nedeni ise Türk insanının kendisini sevmemesi. Spikerlere, sanatçılara, show yapanlara bakın, bunların ortalama insandan farklı özellikleri olduğunu görürsünüz. Kimi kılığı ile, kimi kıyafeti ile, kimi davranışı ile, kimi görünüşü ile, kimi yaşam biçimi ile, kimi konuşması ile kimi zekası ile, kimi saflığı ile bizlerden farklıdır. Giderek tanıdık hale geldikleri halde ekranda kalan insanlar hakkında ise daha sonra bir yazı yazacağım. Seyircilerden farklı oldukları için seyredilmeye devam ediliyorlar. Bu yarışmacılar zaten toplumun içinden gelmiş insanlar ve bu kişileri seyreden seyirciler, bu insanların normal yaşamda da kendileri gibi olduğunu farkettiklerinde yarışma dışında herhangi bir yerde görmek istemeyeceklerdir.
Böylece yüzleri eskiyen yarışmacılar için bu yarışma dış önermelerin kabul edildiği ve daha sonra kendi başlarına hiçbir şey yapamaz hale geldikleri ve hayatlarının sonuna kadar anlatacakları, sadece kendilerinin hatırladıkları bir anı olarak kalmaya devam edecektir.
Bu yarışma neden seyrediliyor sorusuna da cesaretle cevap verilmesi gerekiyor. Bu yarışmanın seyredilmesi hayatımıza benzediğinden olsa gerek. Hepimizin hayatımızın bir veya bütün içeriklerinde benzer bir durumu yaşıyoruz. Çevremiz, toplum, kendimiz tarafından konan sınırlar hepimizin hayatında var çünkü. Çalışan bir insan içinde sınırlar var, evliler içinde sınır var, bekarlar içinde ve bu sınırlardan rahatsız olan insanların seyrettiği bir yarışma bu. Sahnede, kamera veya mikrofon önündeki insanlar için sınırlar biraz daha sert. Profesyonel bir futbolcu, bir haber spikeri, bir televizyon programcısı, bir VJ veya bir DJ benzer zaman aralıklarında görevlerini kendi BBG’lerini yaşamak zorundalar. Bu akşam ben haber okumak istemiyorum diyen bir ana haber spikeri kolaylıkla kanaldan uzaklaştırılabilir. Kendi sınırlarının fazla olduğunu düşünen insanlar bu evde yaşayan insanların sınırlarının kendi sınırlarından çok daha fazla ve çok daha sert olduklarını görüp kendilerini rahatlamış hissederek sürekli izleyici haline geliyorlar. Aslında bu kötünün daha kötü ile tedavisinden farksız değil. Elinize iğne battığında duyduğunuz acının, aynı anda eliniz yandığının da iğne acısının kaybolması gibi.
Bu yarışmayı sürekli olarak izleyen kişiler rahatlarken kendi hayatlarında herşeyin yavaşladığını ve herşeyi kolaylıkla kabul ettiklerini göreceklerdir. Televizyon kanallarında yayın saatlerinin doldurulmasının giderek zorlaştığı ve maliyetlerin arttığı veya karşılanamadığı kriz dönemlerinde bu ve benzer yarışmalar mutlaka ortaya çıkacaktır. Maliyetleri çok düşük olduğu için sadece ve bu yarışmalarla yayın saatleri doldurulmaya çalışılacaktır. Ancak bu yarışmaların izlenmesi doğrudan yarışma oyuncularının ve sunucularının yeteneğine bağlı kalmaya devam edecektir. Bizler için ise durum bu yarışma programları seyretmekten mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışmaktır, televizyon yayıncıları Dokun Bana ve Kim Beşyüz Milyar, Teletubbies hakkında yazdığım yazılardan dolayı bana kızsalar da, bunu ifade etmeyi zorunluluk olarak görüyorum.
Yarışmacı, yönetmen, sunucu bağlamında manipülasyonlarla dolu olan Biri Bizi Gözetliyor, yukarıda açıklananlardan dolayı hem katılması ve hem de izlenmesi çok tehlikeli olan bir yarışmadır. Zaten sınırlarla dolu olan beynimize yeni sınırlar aktararak kaynaklarımızı kullanmayı biraz daha engellemekte ve dış önermelere giderek daha açık hale gelmemizi sağlamaktadır. Ayrıca bu yarışmadaki kişilerden biri ile özdeşleşip, diğer yarışmacılara karşı tuttuğu yarışmacı aynı duyguları besleyerek kendisi olmaktan da uzaklaşacaktır. Bu yarışmayı izleme yoğunluğunu kişiler kendilerinde takip ederek, kendi beyinlerindeki sınırlarını azlığını ve çokluğunu kolaylıkla farkedebilirler. Değişimi kolaylıkla kabul eden ve kendi sınırlarından kurtulmak isteyen insanlar bu yarışmayı birkaç dakikadan fazla seyredemeyecekler ve kendilerinde yoğun bir sıkıntı hissederek bu yayını kolaylıkla zaplayacaklardır. İnsanın kendisini yönetemediğini ve mutlaka bir yönetmene ihtiyacı olduğunu derin yapı da bize hem göstermeye ve hem de aktarmaya çalışan bu yarışma sadece zihinsel sınırların fazla olduğu ülkelerde yayınlanmaya devam edebilecektir. Zihinsel sınırlar ile ekonomik güç arasında bağlantılar da araştırılmalıdır.Yönetmen ise yarışmanın izlenebilmesi için yayınlandığı ülkenin şartlarına bağlı olarak her türlü manipülasyonu yapmaya devam edecektir. Bunun dışındaki ülkelerde yayınlanması zor görülmektedir.
Son olarak Truman Show filminden yola çıkılarak hazırlanan bu yarışma, filmde Truman’ın kendi cennetini sevdiği kişi için terketmesi sonucunu da getirmiştir, filmi yöneten kişinin isteğine bağlı, ancak film içindeki yönetmenin (Big Guy) isteği dışında. Burada ise kişiler önce esir, sonra şoför, daha sonra da cellat haline dönüştürülmekte ve arkadaşlarını yarışmadan çıkartmakta ve sınırlarla dolu olan bu evde terkedilmiş özgürlükleri ve giderek parçalanan kişilikleri ile kafesteki farelere dönüşerek yaşamaya devam etmektedirler.Bu yarışmada yarışmacıların tek kurtuluş yolu, birinci olan yarışmacının doğrudan kendi adını söyleyerek kendisini elemesidir.
Cengiz Eren 21 Eylül 2005