Son Ders Film Yorumu
- Son Güncelleme: Salı, 03 Şubat 2015 23:48
- Cengiz Eren tarafından yazıldı.
- Gösterim: 6312
Son Ders Film Yorumu
Yolun nerede başladığı ve nerede keşiseceği ve nerede biteceği hiç bilinmez,
Paralel olarak anlatılan yeni dünya düzenindeki öğrenci hayatı eskisinden çok farklıdır. Magazin, aşklar, götürmek, sevgi ifadeleri farklıdır ve eylemler bile uluslar arası organizasyonların kontrolündedir. Yeni dünyada her şey değişmiştir ve daha hızlı değişmektedir.
Söylenmeyenin aslında kişiyi nasıl etkilediği, hayatın yapılamayanlar yapmaya çalışmak olduğunu, anlatmaya çalışan son ders filmi dersten ders alınmaması gerektiği konusundaki mesajı da bize iletmektedir.
3 Gencin idam edilmesinin, 1960 devriminde idam edilen 3 kişinin intikamı olduğunu anlatan yorum da ilginçtir. Böyle midir, değil midir? Bunun üzerinde oldukça uzun düşünmek gerekecektir. Said’i Nursi ile yakın ilişki kuran o dönemin politikacılarının Said’i Nursi’nın ölümünden sonra idam edilmeleri bana da ilginç gelmektedir
Yazmanın önemini anlatan bir filmdir ayrıca Son Ders, Ferhan Şensoy’un yaptıklarını ama daha çok yapamadıklarını kaydettiği defter hayatının bir aynası gibidir, aynı zamanda. Böyle bir günlüğü okumak başkalarında çok şeyi değiştirebilecektir. Bu notlar kitap olarak yazılıp filmle birlikte yayınlansaydı, çok yaratıcı bir uygulama olabilirdi.
İdeolojiler, mücadeleler ve kaçışlar herkesin hayatında olabilir. Son Ders filmi bu anlamda iki paralel hikayeyi anlatırken, çok boyutlu sorgulamaları da kişinin kendi hayatı içeriğinde yaptırıyor. Hangisi doğru tabii ki, bunu senaryo yazarı da dahil, kimse bilmiyor, öğrenmek için sadece yaşamak ve görmek gerekiyor.
Yeni dünya düzenindeki eğitim sisteminin sorgulandığı, ideolojilerin ise yargılandığı, içinde yaşanmamış bir aşkın hüzünlü öyküsünün yeraldığı filmde rol Ferhan Şensoy’a çok yakışmış ve çok da güzel oynuyor. Sanki uzun yıllardır farkında olmadan yaşadığı tükenmişliği bütün filme başrol oyuncusu olarak yansıtıyor. Söylenmemiş bir cümleyi söyleyemeye çalışmak ama söyleyemez durumda olduğunu fark ettiği anda hissettiği çöküş, gerçekten tıpkı hayatta yaşayabileceği gibi. Kendisi de bunun bu şekilde olduğunu ifade ediyor.
Yalnızlığın bir çok seviyede yaşandığını gösteren film, gülmeyi bekleyen insanların gülüşlerini boğazlarına tıkayarak devam ediyor, giderek ağırlaşan mesajları verirken. Ve filmin sonunda darbeyi oldukça sert vuruyor senaryo yazarı. Bu anlamda Man on the Moon filminde gördüğüm duygusal durum ortaya çıkıyor. Hababam Sınıfı beklerken yoğun sorgulama mesajları ile karşılaşmak umarım filmin gişesine etki etmez.
Filmde Secret ile ilgili bir replik de var. Bu replikte Secret kitabında söylenenlerin doğru olup olmadığı hoca da bir cevap veriyor. Ama bu cevap şu şekilde olsaydı “Arkadaşlar Secret’te olan sır aslında şu, kelime deki CR harfleri arasına T harfini ifade ederek okumanız”. Bu tahtaya ya da yazılabilirdi. Okunan kelime gerçekten Secret kitabı için en kısa ama öz yorumu seyircilere iletecekti. Zaten istemediğimiz bir konuya “SECTRET” diyebiliyorsak istediklerimize ulaşmak çok kolay hale gelecektir.
Öğrencilerin hayata bakışı, hayatı yaşama biçimleri ve çeşitliliği, medya ve televizyon tarafından özendirilen yaşam biçimleri bazen hafif bazen ağır tarzda eleştiriliyor. Öğrencilerin yaşadıkları hayatlardaki farklılıkları da gösteren filmde, yorumlar seyirciye bırakılmaya çalışılmış. Biten başlayan aşklar, espriler, kahkahalar gözyaşları filmin yarattığı karışık duygular.
Ferhan Şensoy kendisini oynadığı için gerçekten başarılı, ancak filmde Kaan Urgancıoğlu’nun performansı çok başarılı, filmi sürükleyen çok önemli bir figür. Yeni bir yıldızın doğuşunun habercisi. Olup olmamak ise onun kararlarına kalmış durumda. Durul Bazan ise kendine verilen orta oyunundaki Kavuklu rolünü çok güzel gerçekleştirmiş.
Bu arada Pınar Altuğ’u da kokteylde görmek ilginçti. Bağlantı ortaya çıktığında daha da ilginç gelecektir. Çocuklar Duymasın dizisinden Birol Güven’in ne olduğu belli olmayan Sick Man’i (hasta adam) kullanarak kovduğu Pınar Altuğ’un aldığı büyük rövanş sayılabilir, bu kokteylde olması. Birol Güven artık yoktur ve tükenmiştir. Pınar Altuğ kendi hayatını yaşayabildiği gibi ve daha önce Birol Güven’le birlikte çalışan kişi ise Son Ders filmini hem yazıp yönetmiştir ve Pınar ve Yağmur ile başarılarını paylaşmaktadır. Bu bölümden çıkarılacak ders ise Çocuklar Duymasın çok önemsendiğinde, önemseyen kişiyi hiç kimse duymauacaktır ve duymamaktadır artık.
Birkaç sekansta önemsiz kopukluk yaşanan Son Ders filminin dikkatli olarak seyredilmesi yararlı olacaktır. Öğrenciler kendi hayatlarını filmde bulurken, orta yaş grubu geçmişlerini yeniden sorgulayarak sonuçlara varabilirler. Güçlü bir kadro, iyi bir senaryo, tarafsız ve yorumsuz aktarım filmi güzel hale getiriyor. Fakat en önemlisi böyle bir projeye başlamaya cesaret edebilmek. Yönetmeni ve senaristi bu açıdan da tebrik etmek gerekiyor.Böyle filmlerin gişe yapması Türk Sinemasında son dönemde ortaya çıkan gelişmeyi hızlandıracaktır. Filmi gala gösteriminde izlememi sağlayan kişilere de teşekkür ediyorum ve kolay gelsin diyorum.
Cengiz Eren 08.02.2007 Kozyatağı