Aydaki Adam Man in the Moon
- Son Güncelleme: Pazar, 25 Mayıs 2014 21:39
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4274
"Aydaki Adam", bir adamın hayatı ama nasıl bir hayat. "Böyle bir hayatı yaşamak ister miydiniz?" diye sorulsa ne cevap verirdiniz acaba, eğer filmi izlediyseniz.
Mevlana " Ya Olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" diyor. Aydaki adam ikisini de yapıyor, ama bir işe yaramıyor. Bir yol seç o yolda gitmeye devam et olarak da algılanabilir, bu cümle. Ama bu cümle değişimi, ya da kendin gibi olmayı önermiyor. Zaten insanın ikili seçenek arasına sıkıştırılması, cok da anlamlı değil.
Jim Carrey'den komedi filmi bekleyenler yanılıyorlar ve karşılarına çok sert bir kara mizah çıkıyor. Giderek de kararıyor. Herşey bir oyun, herşey bir manipülasyon. Andy ve Tony. Çocukken hayali programı olan çocuk, daha sonra bunu gösterilere dönüştürecektir
Benim vereceğim cevap hayır olurdu. En büyük komedyen olmak isteyen Andy, bu isteğini gerçekleştiriyor sonunda. Bu filmde beni etkileyen medya dünyasındaki insanların gözönüne çıktıktan sonra oradan inmemek için neleri, nasıl yaptıkları oldu. Çevremizde de bu örnekleri görüyoruz. Ekrandaki kavgalar söylenmemesi gereken sözler ve hareketler. Bunların yapılmasının nedenini "Aydaki Adam" 'ı izledikten sonra daha iyi anladım.
Andy, herşeyi manipüle ediyor ve gerçekleri değiştiriyor. Başlangıçta toplumsal değerlere karşı gelerek etki alanını genişleten Andy, kendisini de Tony formatında manipüle ediyor. Daha sonra toplumsal değerlere sınırsızca karşı geldiğinde, sahneden çekilmek zorunda kalıyor ve bu noktada toplumsal değerlere yeniden yapışmak gereğini hissederek, farklı mesajlar aktarmaya başlıyor. Yaşadığı, olmayan hastalığıyla mücadele ederken bütün tedavi yöntemlerini de kullanıyor. Giderek yaygınlaşan Hint kültüründen, teknolojiden, elle yapılan ameliyatlara kadar her şeyi deniyor. Bunlarında hepsi manipülasyon aslında, bizi aldattığını biliyoruz. Rating her yerde çok önemli galiba ve Andy sevilmeyi bilmiyor hiç sevgi görmediği için.
Daha sonra, Andy, kendisini öldürüyor ve yapılan sıkı bir cenaze töreniyle gömülüyor. Fakat bakıyoruz ki Tony ortada ve oynamaya devam ediyor. Andy kendisini gerçekten ama gerçek olmayan bir şekilde öldürmüştür. Bir insanın kendisini yaşarken öldürmesi kara mizahın uç noktası olsa gerek.
Peki, bizim hayatımızdaki manipülasyonlar neler? Politik hayatta, iş hayatında, televizyonda, medyada, evliliklerde, okullarda, sokakta bize yaşatılan manipülasyonlar yok mu, ya da bazen biz de kendi kendimizi manipüle etmiyor muyuz? Teybe kaydettiğiniz sesiniz size yabancı geliyorsa, farkında olmadan sesinizi bile doğru olarak duyamıyorsunuz demektir.
Bu açıdan "Aydaki Adam", çok önemli bir film. Hayatımızdaki boşlukları ne şekilde doldurmak istediğimizi ve olmayanı varmış gibi göstermeye çalışan bir film. Kavga ederken onları ayırmaya çalışan arkadaşımın çalınan cüzdanı o kavganın da manipülasyon olduğunu gösteriyor. Onların bizi manipüle etmesindense, bizim kendimizi manipüle etmemiz bana daha doğru geliyor.
Peki, filmin adı neden "Aydaki Adam". Acaba filme bu adı koymakla senarist veya yönetmen Amerikalı'ların aya gidişinin de bir manipülasyon olduğunu mu ifade etmeye çalışıyor? Bunu bilmiyorum ama bir ara bu konuda ciddi tartışmalar var idi.
Araçları kendimizden daha önemli olarak hissettiğimizde ve araçların aracı haline geldiğimizde sorunlarımız giderek büyüyor ve yaşarken kendimizi öldürmek zorunda kalıyoruz.
Jim Carrey, bu filmde bence çok başarılı. Çizdiği iki tipe de müthiş uyum gösteriyor. Başlangıçta komedi filmi olarak algılanan film, giderek hepimizin yaşadığı bir kara mizaha dönüşüyor ve ağırlaştıkça bizi biraz daha taciz ediyor. Film seyircisi Andy'nin ölmesine üzülmüyor ve Tony'nin yaşadığını görünce şaşırmıyor ama sevinmiyor da. Görülmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
Sizin kendinizle barış içinde yaşarken, hem kendiniz ve hem de başkaları tarafından manipüle edilmemeye dikkat etmeniz dileğiyle.
Cengiz Eren
http://www.erenlp.com/cengizeren.html