Siz Ne kadar Taksi Şöförüsünüz?

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Gerçekten, Kıbrısta verdiğim seminerden dönerken uçaktan inip taksiye bindiğimde yeni bir hastalık adını öğreneceğimi
bilmiyordum. Bu hastalığın ne olduğunu daha sonra söyleyeceğim ama bu yazım taksi şöförleri ile ilgili.

Taksi şoförüne Kadıköye gidiyoruz cümlesinden sonra Oh çektiğini farkettim ve sohbet etmeye başladığımızda,
bir cümle dikkatimi çekti. Abi bizler havaalanı taksicileri aşırı stres altındayız. Yaşadığımız bu günlerde
aşırı stres altında olmayan yok gibi ama nedenini öğrenmek istedim doğal olarak. Neden diye sordum. Açıkladığında
ise anladım ki, bu krizle ilgili olmayan ilave bir stres kaynağı.

Anlatmaya başladı şöför Abi, havaalanında 500 taksi
çalışıyor, günde (12 saat) içinde yaklaşık beş veya altı kere bize sıra geliyor. Sıra geldiğinde duraktan çıkıp perona
gelene kadar çektiklerimizi kimse bilemez. Bu şekilde bir söylem daha da dikkatimi çekmişti. Şöför devam etti.
Durak ile peron arası bize çok uzun geliyor ve en gergin olduğumuz nokta ise, taksiye binen yolcunun ağzından
çıkacak, gideceği yer ile ilgili ismi duymayı beklemek. Bu nokta daha da dikkatli dinlememi sağlıyordu.
Gerçektende günde 5-6 defa sıra gelen bir durumda Kadıköy kelimesi ile Bakırköy Kelimesi arasındaki fark şöförün
kazancı açısından oniki milyon liralık bir farkı ifade ediyor. İşte böyle dedi şöför. Yolcu eğer Kadıköy derse
rahatlıyoruz, Bakırköy derse ise üzülüyoruz. Biz bunun adını peron stresi koyduk. Uzun mesafeli yolcu çıkması için
dua ediyoruz.

Peron Stresi bir meslek hastalığı ve durakta beklerken şöförler hep bunun üzerinde konuşuyorlarmış.
Sebebi ise doğrudan kazanacakları para ile ilgili olması. Aynı gün içinde 6 defa Kadıköye gittiklerinde kazanacakları
para 90.000.000 TL iken, 8 tane Bakırköy yolculuğu için 24.000.000 TL kazanıyorlar. Aradaki fark büyük ve eve götürecekleri
para ile ilgili. Bunda biraz daha detaylar var, taksi sahibine ödenecek olan para, yakıt parası, otogaz fiyatlarındaki
artış, 120.000.000.000 TL olan taksi plakası, 500 adet plaka sahibi olan insanlar gibi ilave detaylarda var, taksi
şöförünün bana anlattığı.

Taksi şöförlüğü konusundaki düşüncelerimi anlattım bende taksi şöförüne. Mesleği bıraktımı bırakmadımı bilmiyorum.
İnşallah bırakmıştır. Bu düşüncelerimi, siz de bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, sizinle de paylaşmak isterim.
Bana dünyanın en tehlikeli mesleği ne diye sorsalar taksi şöförlüğü cevabını veririm. Gerçekten birkaç yıl taksi
söförlüğü yapan bir kişinin başka bir işi yapması mümkün değil gibi geliyor bana. Bu kolay bir meslek, araba kullanmayı
biliyorsanız hemen koltuğa oturup, direksiyonu bir elinizle tutup, marşa bastıktan sonra, arabanıza binen kişinin
söylediği yere gitmeniz para kazanmanızı sağlıyor. Taksimetrede ne kadar para yazıyorsa yolcu size o parayı ödüyor.
Böylece siz yeni bir yolcu aramaya başlıyorsunuz, ya da duraktaki bir taksi iseniz yeni bir telefon bekliyorsunuz.
Peki bunu tehlikesi nerede diye aklınızdan geçiriyor olsanız gerektir bu noktada. Şöyle bir durumla karşılaştınız mı?
Bir taksiye bindiniz ve Beni Şişliye götür"" dediniz. Taksi şöförüde size Hayır, Ben Sizi Unkapanına götüreceğim dedi.
Böyle bir durumla ben hiç karşılaşmadım. Ancak taksiye binmeden gideceğim yeri söyleyip, taksicinin bu önermeyi
reddettiği durumlar oldu ya da boş olduğu halde durmayıp geçen sarı taksiler sadece.

Yukarıda ifade edilen durumun altında yatan derin yapı anlamları çok önemli. Üzerinde çalıştığım ve sürekli yeni bilgiler
üretmeye gayreti içinde olduğum Kişisel Değişim Modeli NLP ile bunu modellediğimizde ortaya çıkacak sonuçlar
sizi de şaşırtabilir. Yaşadığımız dünyayı yönetirken çok çeşitli seviyelerde dış önermelerle karşı karşıya kalmaktayız.
Bu önermeleri farkında olarak ya da farkında olmadan kabul etmekte, reddetmekte ya da önerilen önermelere yeni
önermeler üreterek karşı tarafa bunu aktarmakta ve hayatımıza devam etmekteyiz. Bu yaptığımız işe bağlı veya yaşadığımız
dünya ile ilgili olarak belirli özgürlük alanlarımız olmasından kaynaklanmakta. Özgürlük alanlarımız var ise dış
önermelere karşı yeni önermeler üretebilmekte, özgürlük alanımız daraldığında ise dış önermeleri kolayca kabul etmekteyiz.
Disiplin dediğimiz şey ise dış önermelerin hiç düşünülmeden kabul edilmesini anlatıyor bana.

Zaten dikkat ederseniz, bireysel özgürlükleri daraltılmış ve kendini baskı altında hisseden kişiler için tek
kurtuluş yolu arabanın direksiyonuna oturmak. Gençlerde bu durum sürat yapma isteği olarak ortaya çıkıyor ve
sonra trafik kazaları sonunda ölen kişileri basından izliyoruz. Ancak biz direksiyonu çevirdiğimizde araba aslında
arka tekerlekleri etrafında dönmeye başlıyor.

Geri geri parkederken zorlanmamız da bunu bilmediğimiz için.

Taksi şoförleri heryere gidebilecek kadar özgür oldukları halde, sadece yolcuların söyledikleri yerlere gitmek
zorundalar. Çünkü gelen dış önermelerin hepsini kabul etmek zorundalar ve bunu sürekli olarak çok kısa aralıklarla
tekrar etmekteler. Bu önermelerin herhangi birini reddetmek veya yeni önerme üretebilmek durumu ise mümkün değil.
Dış önermelere bu kadar açık olan taksi şöförlerinin yeni bir şeyler üretebilmesi veya bir müddet bu işle uğraştıktan
yaptıktan sonra başka bir iş yapabilmesi mümkün değil. Dış önermeleri kabul etmeye başladıktan sonra hayat basitleşmekte,
ancak dış önermeleri kolayca kabul eden kişinin beyin ve düşünme fonksiyonları yavaşlamakta. Hayat o içerik içinde
daha kolay hale gelmekte ise de, arabayı süren kişi araba ile bütünleşerek mekanik bir araç haline dönüşmekte,
sadece dertler ve sorunlarla ilgili konularda konuşmalar yapabilmektedir. Bu konuşmalar, bugün yada geçmişle ilgili
sorunlar üzerine olmakta, gelecek hakkında herhangi yeni bir istek hayaller içine dahil edilememektedir. Gelecekle ilgili
tek hayal taksi plakası olan bir araca sahip olmaktır, diye düşünüyorum. Bunu ben araştıracağım ama sizin de katkılarınız
önemli.

Normal koşullarda taksi şöförlüğü yapan bir kişinin besteci, yazar, ressam olabilmesi, yaratıcılıkla ilgili bir
işle uğraşabilmesi, bu mesleği yaparken mümkün gibi görünmemektedir bana.

Peki bizler hangi içeriklerde taksi şöförleri gibi davranıyoruz ve bu davranışlarımızın ortaya çıkardığı tehlikeler
neler, bunların farkındamıyız yada farkında mısınız. Adapazarı depreminden sonra bir deprem uzmanının bir cümlesi
(Bu gece deprem olabilir) ile geceyi dışarda geçirdiğimizde, taksi şöförleri gibi davranıp daha kolay yönetilebilir
hale geldik, depremin bize verdiği zarardan çok daha fazla zarar gördük. Bu cümleyi söyleyen kişi zevkten dört
köşe olurken, bizler korkudan dışarıda geçirdiğimiz o gecede paramparça olduk. Daha sonra yaşadıklarımız ne kadar
kolay yönetilebilir olduğumuzu gösterdi, gösteriyor ve gösterecek. Kendi işinizde, evinizde, sosyal hayatınızda
dış önermelere açık hale gelip bunları kabul ettikçe, ne büyük tehlikeler altında olduğunuzu farketmeniz gerek.

Peron stresi gibi, koltuk stresi, gazetede köşe stresi, meşhur olma stresi, kaset çıkarma stresi, unvan stresi, ve
buna benzer bütün stresler yaratıcılığımızı önlüyor ve bizde korkular yaratıyor. Farkedilmesi gereken
Korkularımız, korktuğumuz oranda gerçekleşiyor cümlesinin altında yatan anlam.

Aslında bütün içeriklere bakıldığında gelişmemizi önlemeye çalışan nedenler zinciri ile karşı karşı karşıyayız ve
bunların hepsi bizim bireysel ve sosyal gelişmemizi önleyip daha kolay yönetilebilir olmamızı sağlıyor.
Bunda dış önermeler, farkında olarak veya farkında olmadan kabul ettiğimiz dış önermeler en önemli etkenlerden
biri. Bağımlılıklarımız ve sorumluluklarımız arttıkça dış önermeleri daha kolay kabul eder hale geliyor ya da
dış önermeleri kabul ettikçe bağımlılıklarımız artıyor ve taksi şöförlerine dönüşüyoruz. Herhangi bir içerikte
kabul ettiğimiz dış önerme, benzer bütün içeriklerdeki önermeleri kabul etmemizi sağlıyor ve böylece kabul ettiğimiz
önermelerin sayısı giderek fazlalaşıyor. Dış önermeler açısından siz kendi hayatınızda hangi içeriklerde,
ne kadar taksi şöförüsünüz, ne kadar peron stresi yaşıyorsunuz, ben bunu çok merak ediyorum.

 

TOP