Tasavvufu Modellemek
- Son Güncelleme: Pazar, 16 Ekim 2011 17:24
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 7602
KGD Eylül 2005 sayısı Kadir Kara Röportajı
Kadir Kara’nın hazırladığı röportajın başlığı “ Dövücü tasavvufu modelliyor” . Tasavvufun modellenmesi hemen ilgi çekiyor. Kişisel Gelişim dergisinin duruşu bilindiğinde Gülen-Nur-Tasavvuf-Tarikat bağlantısı ile bu haber daha da ilginç hale geliyor.
Pek de öyle olmadığı halde Yeditepe Üniversitesinde çalıştığını ifade eden Tamer Dövücü daha önce NLP, hipnoz, reiki, İngilizce gibi bağlantılardan sonra göbeğinin üzerinde birleşmiş iki eli ile tasavvuf konusuna girmesi diğerlerinde “istediği sonuçlara” ulaşmadığını gösteren bir durum olsa gerek.
Burada inceleyeceğimiz röportaj Eylül 2005 Kişisel Gelişim dergisinde yayınlandı. Daha sonra başka kişisel gelişimcilerin röportajları da incelenecek. “NLP nedirle başlayalım” sorusun a verilen cevap ilginç “NLP modellemedir, çok fazla tanımı var ama benim tanımım, NLP denge demektir.” NLP’nin modelleme olduğu ve daha sonra da denge olduğu ifade edilmesi arasındaki bağlantıların “NLP’nin dengeli modelleme” olduğu söylenebilir. NLP’yi denge olarak algılayan kişinin dengeli olmak istediği kolaylıkla söylenebilir. Ancak fiziksel olarak söylenmediğine göre başka bir şey ifade edilmeye çalışılmakta olabilir. Zira dengedeki sistemler hareket edemez ve gelişemezler. Her adım attığımızda dengemiz bozulmakta ve yeniden dengeye gelmekte ve böylece harekete devam etmekteyiz. O zaman burada NLP’nin dengeli olması başka bir noktaya gelirlere taşınmaktadır. Bu bağlantı da bir sonraki paragrafta “Ondan sonra Türkiye’de bu iş daha iyi yürüdü” cümlesinde ortaya çıkmaktadır. NLP kişinin beyninde dengeli bir iş olarak algılanmaktadır. Zira geçmişte yaptığı işlerde büyük bir olasılıkla başarı/başarısızlık içeriğinde dengesizlik olduğu da söylenebilir. Bu cümleyi söyleyen kişiye sorularak öğrenilebilir.
“Toplumun genel bir yapısı olduğu doğru. Şayet bu yapıyı bilirseniz genele hitap etmeniz kolay” Bu cümle önemli zira bu kişinin yaptıklarına, yazdıklarına, söylediklerini bakıldığında bunun ne anlama geldiğini anlamak daha kolay hale gelebilir. Türk insanının “başarı” boşluğunu fark eden bu kişi “Başarının Yeni Teknolojisi” ve bunun gibi isimleri ve kavramları kullanması da bu boşluğu doldurarak, kendisindeki başarı/maddi boşlukları doldurma isteğinden kaynaklanıyor olabilir.
“Ama sonuçta birey değiştiği için, bireyin öğrenme sistemi özeldir.” Türkçe açısından zihinsel kargaşayı gösteren bu cümle örneği bu kişinin yapacağı aktarımlarının da yetersiz olabileceği hakkında bilgi verebilir. “Birey değiştiği için” kelimeleri, bireyin kişisel değişimini mi? yoksa farklı bireyi mi ? anlatmaktadır, belli değildir. Devamında söylediği “Terapide gerçek anlamda sonuç almanın yolu, terapist kimliğinizin olmasından geçer”. Daha önce Tabipler birliği ile başı derde giren kişi, öğrenme cümlesinden terapiye geçişi de ilginç görünmektedir. Bu zihinsel karmaşıklığın devamı olarak algılanmalıdır.
“NLP ve tasavvuf ilişkisini biraz açar mısınız?” sorusuna verilen cevap daha da ilginçtir: “Orada kullanma sebebimiz, kişisel gelişim bir noktadan sonra ruhsal gelişime yönelmeye başlıyor” Bu cümlede NLP’nin kişisel gelişimle bağlantısı kurulmakta ardından ruhsal gelişime geçilmektedir. Ruhsal Gelişim, Ruhsal zeka gibi kavramlar daha çok tarikat kültürü ile yetişmiş kişilerin söylemleridir. Tamer Dövücü ise ters taraftan o noktaya ulaşmaktadır. Tam bu noktada tasavvufu modellemenin ruhsal gelişimle bağlantısı kurulmakta bunun gideceği nokta ise yeni bir tarikat oluşumu olabileceği ortaya çıkarmaktadır. Böylece tasavvufu modellediğini söyleyerek “neden öğretim süresi 35-40 yıl olan bir şey 3-4 yılda öğretilmesin” 3-4 yıl boyunca kişileri kendisine bağlamak istediğini de söylemektedir. Ruhsal gelişime yönelen kişinin tasavvuf, tarikat, keramet bağlantıları ile yeni bir modelde ortaya çıkacağı söylenebilir. Baskısı 1998 yılında yayınlanan “NLP İçerik Sizi Düşünmek” kitabının 20.nci sayfasında “Artık 40 yıl beklememize gerek yok. Artık bu kadar yorulmamıza, gelişmek için acı çekmeye, bir eser yaratabilmek için ilham perisini beklememize gerek yok.” Yukarıdaki cümlelerin nereden alıntılandığı da ortaya çıkmaktadır.
"Modellemek nereden aklınıza geldi sorusuna “ Bunların hepsi içe doğru yolculuk. Sonuçta yetiştiğimiz kültürde bu tür işlerle uğraşan insanların bu yolculuğu yaptığını görüyoruz” Ruhsal gelişim bağlantısı burada biraz daha daha açık olarak ortaya çıkıyor. Başkalarının yaptıklarını yapmaya çalışmak “modelleme” yaptığını söyleyen kişi için hazin bir cümledir. Zira bu cümle “modellemek” yerine “kopyalamak” yaptığını gösteren önemli bir delildir. Böylece kendisinin başkalarını kopyalayarak değiştiğini ifade eden kişinin yaratıcılığını kullanabilmesi ve “yeni” bir şey yapması mümkün olmayacaktır.
“Bakın ben öğrendiklerimin büyük kısmını Türkiye’de öğrendim” cümlesi bu röportajda söylenen tek doğru cümle olsa gerektir. Zira İngiltere’den döndükten sonraki 6 ay içinde ne yaptığını bu kişiye sormak ve cevabını almak durumu net olarak ortaya çıkaracaktır. Herşeyi Türkiye’de öğrendiğini söyleyen kişi 1300 kitap okuduğunu da aynı paragrafta ifade etmektedir. 1300 kitap, bir günde bir okunursa 4 yıla yakın bir süreyi kapsamaktadır. 2 günde okunursa, 8 yıl, 5 günde okunursa 20 yılı kapsayacaktır. O zaman bu kitapların okunduğu değil, sadece karıştırıldığı kolaylıkla anlaşılabilir.
Ancak Halil Cibran’ın “ Hızlı gelişim bilgiden yoksunsa kör olur, her bilgi içinde eylem yoksa boşunadır ve her eylem içinde sevgi yoksa boştur” cümlesini kitabının başına yazdığını söyleyen kişi yine “dış dil” kullanmakta ve bu cümlenin Halil Cibran’ın kendi içeriklerini aktardığını “kopyaladığı ” için fark edememektedir. Cümlenin son kelimelerine bakıldığında “kördür, boşunadır, boştur” ile aktarımın negatif olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Gelişim, bilgi, eylem ve sevgi arasındaki bağlantıları kuran bu cümlenin Halil Cibran’ın kendisine ait içerikleri taşıdığı söylenebilir. Halil Cibran yavaş ve bilerek gelişmek istemektedir. Farkında olarak gelişmek isteyen kişi farkında olmadığı kaynakları kullanamayacaktır. “Her bilgi içinde eylem yoksa boşunadır” cümlesi ise yanlıştır. Ansiklopediler bir çok bilgi barındırmaktadır. Ancak eylemin bilgi içinde olması değil bilginin eyleme dönüşmesi veya davranışa aktarılması gerekmektedir. Son cümlede ise yapılan her eylemin içinde sevgi arayan Halil Cibran sevgisiz olan eylemleri yapmak istemediği de anlaşılabilir. Bu cümleyi söylediği zamandan önce sevgisiz çok eylem yaptığı ve bundan rahatsız olduğu için bu cümleyi söylediği de ifade edilebilir. NLP’nin linguistik kısmının hiç göz önüne alınmadığı gösteren bu inceleme, NLP konusundaki yetersizliğin nedenini de açıkça ortaya koymaktadır. Daha da ileri gidilerek Halil Cibran’ın Tamer Dövücü’nün hayatını yönettiği söylenebilir.
“İngilizce’yi nasıl modelleyebilmişsem tasavvufu da bu şekilde modelleyebilirim” cümlesi de ilginçtir. Zira televizyonlarda uzun süre yayınlanan “Mega hafıza” tekniklerini kopyalayarak İngilizce öğrenmeyi modellediğini söyleyen kişi, Tasavvufu da aynı noktaya çekerek farkında olmadan değersizleştirmektedir. Daha da üzüntü verici olan “anchoring” için çivilemek tanımını kullanan kişi, İngilizce öğretirken kişilerin beynini çivilerle doldurmakta ve bunların sonucunun ne olacağını da bilememektedir.
“Tasavvuftaki en önemli keramet bilgidir. Bilgiyi kullanan kişi en büyük keramete sahiptir” cümlesi Tamer Dövücü’nün ne istediğini de açıkça göstermektedir. Tasavvufu modelleyebilirse bilgiye sahip olacak, bilgiyi bir tek kendisinin kullanması ile “en büyük” keramete sahip olabilecektir. Bu ise daha da karışık bir sonucu ortaya çıkarmakta ve tarikat şeyhi olma isteğini göz önüne sermektedir. Ancak ne tasavvufu ne de tasavvufla ilgili bir kişiyi modelleyebilmesi mümkün olmayacaktır.
“İnsanın sevgiye sahip olması için nefsini köreltmek gerekiyor, Tasavvufta da çilenin nedeni nefsi köreltme çabası. Sadece bilgiye sahip olmak nefsini köreltmeye yarar mı? Gibi stratejik bir soruya tasavvufu modellemek için 4-5 yıldır uğraştığını söyleyen kişinin verdiği cevap bir paragraf üstteki öngörünün doğruluğunu da ortaya çıkarmaktadır. “Nefis dediğiniz şey nedir?” verilen cevap bu konuda da yetersizliğin bir göstergesidir. Röportajı yapan kişinin bir NLP uzmanı olduğunu söyleyen kişiyi düşürdüğü durumu da açıkça göstermekte ve tebrik edilmesi gerekmektedir. “Ben kişisel Gelişim dergisine röportaj vermem” dediği bilinen Tamer Dövücü’den alınan intikamı göstermesi açısından ilginçtir. Zira röportajı yapan kişi “nefs”in ne olduğunu bilmeyen kişiye cevap vermekte “Arzularınız, zevkleriniz desek…” cümlesi ile tasavvufla dört yıldır uğraştığını söyleyen kişi ile hesap görmeyi sürdürmekte ve cevabın sonuna konan üç nokta ile daha da açıklık kazanmasını sağlamaktadır. Röportajı dökerken üç nokta yerine üç ünlem koymak istediği bile söylenebilir. Aklından geçenin ne olduğunu burada yazabilmek mümkün değil.
Bu röportajdan öğrenilmesi gereken Türkçe konusundaki yetersizliğin ortaya çıkardığı sonuçların ne kadar hazin olduğudur. Tamer Dövücü değişimi, gelişimi, NLP’yi veya başka şeyleri düşünmemekte sadece “en büyük keramete” sahip olmayı istemektedir, göbeğinin üzerine koyduğu iki eli ile. Bir gün bunlardan kurtulup “tevazu”nun en büyük keramet olduğunu fark ettiğinde uzun yıllardır takılıp kaldığı noktadan harekete başlayabilecektir. Bir dış önerme ile NLP konusuna başlayan bu kişi için ne sonuçlarla karşılaşacağını röportajda söylediği bir cümle anlatmaktadır.
“Yolun sonuna doğru geldik”.
Cengiz Eren 6 Ekim 2005 http://www.erenlp.com